Erdoğan içeride ve dışarıda atacağı adımları Biden görüşmesi sonrasına erteledi. Uzmanlar, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bile belli olmayan bir temasın ilişkilere pozitif etkisinin olamayacağını söylüyor.

Erdoğan’ın ilacı Glasgow’da değil

BİLGE SARIHAN

Erdoğan ve Biden görüşmesi yılan hikâyesine döndü. İlk olarak bu hafta sonu Roma’da yapılacak G-20 Zirvesi görüşme için adres olarak gösterildi. Daha sonra görüşmenin Glasgow’da yapılacak iklim zirvesinde gerçekleşeceği bilgisi geldi. Görüşme Amerika cephesinden hâlâ teyit edilmedi. Ankara’nın beklentisi ise görüşmenin gerçekleşeceği yönünde. Görüşme gerçekleşirse iki başkanın yapacağı ikinci yüz yüze temas olması nedeniyle önemli. Biden’ın göreve geldiği ilk günden bu yana Erdoğan’a mesafeli duruşu biliniyor. Brüksel görüşmesinden umduğunu alamayan Erdoğan, şansını Glasgow’da deneyecek. Olası görüşmeyi değerlendiren uzmanlar, temastan Erdoğan’ın istediği gibi bir sonuç çıkmayacağı hususunda hemfikir.

BEKLENTİ DÜŞÜRÜLMELİ

Biden-Erdoğan görüşmesinin 1-12 Kasım tarihleri arasında Glasgow’da gerçekleşmesi bekleniyor. Zirvede yapılması planlanan görüşmeyle ilgili değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Barış Doster, “beklentiyi düşük tutma” görüşünde. Doster, iki devletin beklentileri, algıları ve çıkarları arasında büyük bir uçurum olduğunun altını çizerek, “Son yıllarda ABD ve Türkiye arasında ilişki sorunlu ilerliyor. ABD emperyalist bir devlet. Dolayısıyla dünyaya bakışı da Türkiye’ye bakışı da bu emperyalist karakterine koşut. Zaten sorunlu olan Washington ve Ankara ilişkilerinde son yıllarda yeni sorunlar oluştu. Tüm bunlara bir de Biden’ın Türkiye karşıtlığı eklendiğinde Glasgow’daki ikili görüşmeden çok büyük netice beklemek gerçekçi değil. Bu nedenle bu zirvede sorunların bir çırpıda düzeleceğini ummak mantıklı olmaz” dedi.

Doster, bu görüşmenin Erdoğan açısından önemini üç başlıkta sıralayarak şöyle konuştu: “Birincisi ABD ile gerilimi azaltmak, ikinci olarak iç siyasetteki yıpranmaya ve gerilemeye istinaden ABD’nin desteğini almak ve son olarak da dışardan mali kaynak bulabilmek. Eğer bu görüşmede ABD’den sınırlı da olsa beklentileri tatmin edecek işaret alınabilirse Ankara bunu mutlaka hem iç siyasette hem de Suriye meselesinde kullanmaya çalışacaktır. Fakat bunun da kalıcı ve sürdürülebilir olacağına pek ihtimal vermiyorum.”

GERGİNLİK DEVAM EDECEK

Zirve öncesi olasılıkları değerlendiren Doç. Dr. Yonca Özdemir sözlerine geçen hafta Osman Kavala meselesi nedeniyle içinde Amerika, Almanya ve Fransa elçilerinin de olduğu 10 elçiyi Türkiye’den kovma girişimini hatırlatarak başladı. Bu konunun yarattığı diplomatik tahribatın Erdoğan’ın zararına olacağı görüşünde olan Özdemir, “Gittikçe Batı karşıtı bir pozisyon alan Ankara’nın Amerika ile ilişkisi bir süre daha gergin ilerleyecek. Tahminimce bu görüşmeden ne Biden ne Erdoğan mutlu çıkacaktır. Türkiye’nin bu görüşmede herhangi bir jest yapmayacağını öngörüyorum. Biden popülist Trump gibi açık tehditler savurmayacağı için Erdoğan da Rahip Brunson olayındaki gibi bariz bir geri adım atmayacak. Mevcut koşullarda iki ülkenin ilişkilerindeki gerginlik devam edeceğe benziyor” diye konuştu.

SONUÇ AKP LEHİNE OLMAZ

Türkiye ekonomisinin kırılganlığının ve dövizdeki artışın kaçınılmaz olarak Erdoğan’ın yüzünü Batı’ya dönmesini beraberinde getirdiğini ifade eden Doç. Dr. Fatih Yaşlı ise ABD’nin, Erdoğan’ın Rusya’yla ilişkilerini bu şekilde devam ettirdiği sürece yüzünü AKP’ye dönmeyeceği görüşünde. Yaşlı, “Türkiye ekonomisi Batı finansal sermayesine bağlı. Dolayısıyla esas mesele burada da Biden’la ilişkileri düzeltmeye ve buradan Türkiye ekonomisine sıcak para girişini sağlamaya yönelik olacak. Ben Erdoğan’ın buradan da istediği sonucu alacağı kanaatinde değilim. ABD, AKP’ye yeniden kolay kolay yüz vermeyecektir zaten bunun son örneğini de F-35 meselesinde gördük. F-16 meselesinde ise ABD kongresi Biden’a yolladığı mektupla Türkiye’ye F-16’ların satılmasını bloke edeceklerini o yüzden böyle bir işe kalkışılmaması gerektiğini söyledi. Bu nedenle de ben bu görüşmeden doğrudan kısa vadede AKP lehine önemli bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.

AKP’nin dış politikasının uzun süredir iç politikayı yönlendirmek için yapıldığını belirten Fatih Yaşlı, bu görüşme ve sonrasında izlenecek yol haritasının da esas olarak AKP’nin iktidarda kalıp kalmamasıyla ilgili olacağını söyledi. Yaşlı, sözlerini şöyle noktaladı: “Erdoğan bu görüşmeden istediği sonucu alamazsa içeride sandık ve seçime yönelik yapay bir Amerikan karşıtlığını ve onun üzerinden yükselecek bir milliyetçilik dalgasını toplumun önüne koyabilir. ‘Yedi düvele savaş’ adını veriyorum buna. Bu konsept altında özellikle Suriye ve Kürt sorunu başlığında ABD ile kısmi karşı karşıya gelişleri gündeme getirip bunun üzerinden kendi tabanında milliyetçilik rüzgârları estirmeyi, belki de ülkeyi bu rüzgârla seçime götürmeyi düşünebilir.”