Eşit, özgür ve güvenli kent

DR. GÜLÇİN KINAY POLAT

“Eşit olmayanlara eşit muameleden daha eşitsiz olan başka bir şey yoktur.”* 

*Prof. David Harvey 

Şüphesiz, hepimiz sıklıkla karar vericilerin, özellikle belediye başkanlarının ağzından ezbere dökülen şu tamlamalarla karşılaşıyoruz: “Kadın dostu kent”, “engelli dostu kent”, “çocuk dostu kent”. Oysa ki kulağa çok hoş gelen bu tanımlamaların yaşamın içinde karşılığını alabildiğimiz yerler ise son derece kısıtlı ve yetersiz. 

Ve eşitlik… Dillere pelesenk olmuş durumda. Ama “herkese eşit davranıyoruz” derken aslında eşitsizliğin, erişilebilirliğin ortadan kalktığı, ayrımcılığın pekiştiği, toplumun tüm kesimlerinin aynı olanaklardan ihtiyacı, talebi doğrultusunda yararlanamadığı bir yaşam dayatılıyor yerellerde. 

Kadına yönelik şiddeti önleme politikalarının yetersizliği, cezasızlık, kamusal alanların ve yasaların eril zihniyet tarafından inşa edilmesi, artan kadın yoksulluğu ve yoksunluğu, ev işleri ve bakım emeğinin sağlanması yükümlülüğü gibi sorunlar kadınların toplum içerisinde ve özellikle yaşadıkları kentte kendilerini güvensiz hissetmelerine ve kamusal alanlardan yararlanmasının önüne geçiyor. Tam da bu noktada kullanılan dilden  kentsel planlamaya, sosyal dayanışmadan kültür-sanat ve spor etkinliklerine kadar yapılan tüm çalışmalarda toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının benimsenmediği bir anlayış ile sorunların çözülemeyeceği ise aşikâr. 

Kadınlar, geleneksel-toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle çalışma yaşamına dâhil olsa bile ev içi eşitsiz iş bölümü, ücretsiz ev içi bakım emeği (çocuk, yaşlı, hasta bakımı ile ev içi işler) ve son yıllarda daha çok artan esnek çalışma, yarı zamanlı çalışma, evden çalışma gibi kadını daha çok evin ve aile yaşantısının içine hapseden neoliberal, gerici politikalar nedeniyle kentsel planlamalar ve sosyal desteklere daha çok ihtiyaç duymaktadır.  

Yapılan araştırmalar erkeklerin kent ulaşımında genelde iş ve ev arasında sabit bir hattı kullanırken kadınların ise iş, kreş, çocuğun eğitim gördüğü okul, pazar yeri, alışveriş merkezi, bakımevi gibi pek çok hattı birden kullanma ihtiyacının bulunduğunu göstermektedir. 

Eşit bir yerel yaşam, kentteki tüm dezavantajlı grupları kentin imkânlarından eşit bir şekilde yararlanabilecekleri duruma getirilerek sağlanabilir. Her yerel kendine özgü nitelikler barındırır. Coğrafi, sosyo-ekonomik, kültürel pek çok nedenden dolayı yürütülecek çalışmalar o yerele özgü öncelikler barındırmalıdır.  

Yerel yönetimler, bir kentin fotoğrafını çekmeli, öncelikleri oluşturmalı, güçlendirilmesi gereken alanları belirlemeli ve buna yönelik politika ve eylem planı oluşturmalıdır. Yerelde en küçük birimlerden başlamak üzere mahalle meclislerini oluşturarak halkın karar alma süreçlerine doğrudan katılımını sağlamalı ve özel grupların bu süreçlere katılımını sağlayacak mekanizmalar geliştirmelidir. 

*** 

Kadınlar yaşadıkları kentte ne ister? 

Güvenlik, istihdam, karar süreçlerine katılabilme; toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle üzerine yüklenen bakım emeği yükünün azaltılması; sosyal ve kültürel aktivitelere, yaşamın içine dâhil olma; ekonomik olarak desteklenme; ulaşım ve erişim için önündeki engellerin azaltılması gibi yerel yönetimlerin de sorumluluk ve yetki alanına giren işlerde “Kadın Dostu Kentte” yaşamak ister. 

Kadınlar için yaşanabilir bir kent için öncelikle kendilerini doğrudan etkileyen kentsel tasarım ve kentsel hizmetlerin karar süreçlerine katılım sağlamak ister.  

Kadınlar güvenle sokağa çıkmak ister. Aydınlatılmış sokaklar, şeffaf, aydınlık otobüs durakları, toplu taşıma araçlarında istediği durakta inebileceği gece saati uygulaması, aydınlatılmış ve güvenli parklar ve peyzaj uygulamaları, güvensiz alanlar oluşturan metruk yapıların ortadan kaldırılması gibi önlemlerle sokağın daha güvenilir hale getirilmesini ister.  

Toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısı taşımayan bazı belediyelerin kadınların güvenlik sorununu çözmek için pembe otobüs, pembe vagon gibi yöntemlerle ayrıştırılmış ve ayrımcılığı pekiştiren cinsiyetçi politikaları kadınlara çözüm olarak sunduğunu gördük. Kadınları daha güvensiz hale getiren bu politikalarla aslında sokağa hangi saatte çıkacağı, neye binebileceği, binmediği takdirde tacize, tecavüze hatta ölüme kadar giden şiddet sarmalına daha açık hale getirildiklerini gördük. 

Kadınlar, istihdama katılımlarının artırılabileceği meslek edindirme kurslarına katılmak ve becerileri, eğitimleri, yetenekleri doğrultusunda iş olanaklarına sahip olmak ister. Bunun için yerel yönetimlerin kurumlar arası işbirliği sağlayarak bu olanakları kadınlar için kolaylaştırıcı hale getirmesi gerekir.  

Ayrıca kadınların çalışma yaşamına katılımlarının önünde engel oluşturan çocuk, hasta, yaşlı bakımı gibi kadına atfedilen sorumluluklar kamusal olarak üstlenilmeli. Yerel yönetimler şiddete uğrayan ve özellikle ekonomik yoksunluk yaratarak şiddete maruz bırakılan kadınları destekleyecek ekonomik, psikolojik ve sosyal destek mekanizmalarını hayata geçirmeli ve güçlendirmelidir.  

Yerel yönetimlerin eşitlik politikalarını hayata geçirebilmesi için tüm çalışmalarında ayrımcılık ve eşitsizliği ortadan kaldıran, dengeli katılımı artıran, kalıp yargı ve engelleri tasfiye eden, toplumsal cinsiyete duyarlı hedefler oluşturmalı bunlara stratejik belgelerinde yer vermeli ve toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeleme yapmalıdır. 

Kadınlar daha özgür, eşit, güvenli, korkusuz, kahkaha atabilecekleri bir kent ister…