ESM: "Akla ve bilime aykırı, çevre düşmanı nükleer santral ısrarından vazgeçilmelidir"

Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM), Türkiye ve Rusya arasında yapılan anlaşmayla temeli atılan Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ne ilişkin bir yazılı açıklama yaptı.

"Akla ve bilime aykırı, çevre düşmanı nükleer santral ısrarından vazgeçilmelidir" denilen açıklamada "AKP Hükümeti sağlığımızla oynamaya devam ediyor" ifadelerine yer verildi. Açıklamada, "Ne enerji ihtiyacı, ne ulusal çıkarlar, ne de ekonomik gerekçelerle kabul edilebilir hiçbir yanı bulunmayan nükleer santral macerasından çok geç olmadan vazgeçilmesini talep ediyoruz" denilerek madde madde nükleer santralin potansiyel tehlikelerinden söz edildi:

Açıklama şöyle:

"Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin resmi temel atma töreni dün (3 Nisan 2018) gerçekleştirildi. Erdoğan ile Putin’in video konferans yoluyla katıldığı temel atma töreninde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı konuşmasında şunları söyledi: “63 yıllık rüyanın gerçekleşmesinde en önemli kavşakta duruyoruz. Bugün tarihi bir ana şahit oluyoruz. Bugün burada 20 milyar dolarlık maliyetiyle Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük projesinin temelini atıyoruz. 7 gün 24 saat sıfır emisyonla elektrik üretimini gerçekleştireceğiz. Sanayimize milyarlarca dolarlık iş imkanı oluşacak.”

AKP Hükümeti sağlığımızla oynamaya devam ediyor.

Enerji ihtiyacının büyük bir oranını Nükleer Enerji ile sağlayan pek çok ülke, 11 Mart 2011‟de Japonya’da yaşanan 8.9 şiddetindeki deprem ve tsunami sonrası meydana gelen Fukuşima Nükleer Santrali felaketinden sonra, başta Japonya ve Avrupa ülkeleri olmak üzere Nükleer Santralleri kapatma kararı almıştır.

Nükleer santrallardan çıkacak radyoaktif atıkların çevreye ulaşımı; rüzgârın ve yağmurun yardımıyla atmosferde taşınması, denizlere, göllere ve toprağa karışımı şeklinde olur. Doğa olaylarıyla bitki örtüsüne ve sulara karışan radyoaktif maddelerin insan vücuduna ulaşımı kolaylaşmış olur.

-Nükleer reaktörlerin çalışması sırasında atık olarak ortaya çıkan Plütonyum üst düzeyde zehirli ve kanser yapıcıdır ve doğada bulunma ömrü 250 yıldır. Açığa çıkan bir diğer radyoaktif madde olan Stronsiyum yağış yoluyla bitkilere oradan da hayvanların sütüne geçerek insanlara bulaşır. Kan kanserine (lösemi) yol açar ve 280 yıl ömrü vardır. Sezyum ve İyod’ da besin yoluyla insan vücuduna girer ve Tiroid bezi kanserine, çocuklarda büyüme aksaklıklarına ve genetik bozukluklara neden olur.

-Akkuyu Nükleer Santralı’na ilişkin güvenlik açısından dile getirilen en büyük endişelerden biri ise fay hattına yakınlığı. Santral, aktif bir fay hattı olan Ecemiş fay hattına 20-25 kilometre mesafede. Santralın depreme dayanıklı olsa dahi tsunamiye karşı alınan hiçbir önlem olmadığı için, herhangi bir kazada, Çernobil ve Fukuşima benzeri zararların doğması olasılığı var.

-Ayrıca nükleer santralde bir kaza olmaması durumunda bile gerek salınan gazlar gerekse de radyoaktif atıklardan yayılacak radyasyon nedeniyle bölge tehdit altında…

-Santralın inşa edildiği alan, Akdeniz foklarının üreme alanı ve çok sayıda endemik bitki türüne de ev sahipliği yapması nedeniyle özel çevre koruma bölgesi olan Göksu Deltası’na oldukça yakın.

-Santralde soğutma amacıyla kullanılan suyun tekrar denize boşaltılması deniz suyu sıcaklığında bir artış meydana getirecek ve deniz suyu sıcaklığı yaklaşık 2 derece artacak ve bu da deniz ekosisteminde ciddi bir tahribata yol açacak.

– Soğutma suyunda kullanılan klorun da deniz canlılarını etkileyeceği diğer bir risk olarak karşımıza çıkıyor. Yani Akdeniz foklarının, CarettaCaretta’ların yaşam alanları olan deniz çayırları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

Dünya, çevre ile uyumlu, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmişken AKP Hükümeti, enerji alanında yarattığı verimsiz, dışa bağımlı, insan sağlığını hiçe sayan çevre düşmanı ve pahalı enerji sorunlarına nükleer tehlikeyi de eklemekte ısrar ediyor. Yapılan bütün bilimsel araştırmalar, Nükleer Santralin enerji ihtiyacının çözümü olamayacağı, enerjiyi verimli ve bilinçli bir şekilde üretip, kayıp-kaçak oranını en aza indirerek doğru şekilde dağıtımının yapılması durumunda enerji sorununun büyük oranda çözüleceği yaklaşımını ortaya koymaktadır.

Her geçen gün elektriğe yapılan fahiş zamların sebebi; yerli kömür kaynakları ile elektrik üretimi yapan termik santralleri, iletim ve dağıtım hatlarını özelleştirerek, enerji ihtiyacını şirketlerin kar dengelerinin ortasına bırakan enerji politikasıdır. Dev yatırım maliyetleri ve pek çok riski göze alarak temeli atılan Akkuyu Nükleer Santrali, Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde 2’sini, ancak karşılayacaktır. Oysaki kayıp ve kaçakları önleyerek yapılacak bir rehabilitasyon çalışmasında yüzde 15’lik tasarruf sağlanabilmektedir.

AKP’nin Nükleer Santral kurulmasındaki ısrar sadece enerji ile ilgili değildir. Her geçen gün daha da bataklığa saplanan dış politikanın bir sonucu olarak Rusya verilen 20 Milyar Dolarlık bir kapitülasyondur.

AKP Hükümetini ve kamuoyunu uyarıyoruz. Akla ve bilime aykırı, çevre düşmanı Nükleer Santral ısrarından bir an önce vazgeçilmelidir!

Aksi takdirde;

Sanayicimiz pahalı elektrik maliyetlerinden dolayı rekabet edemez hale gelecek.

Sıfır emisyon olacağı ideasına karşı, sonucu kitlesel bir katliama neden olabilecek bir tehlike doğacak.

20 milyar dolar yatırımla, dünyanın en pahalı elektriği üretilecek.

Üretilen elektriğin yüzde 70’ini 12.35 sent kurundan alım garantisi verilerek, santralin yüzde 51 hissesini elinde bulunduran Rusya’ya göbekten bağlı hale geleceğiz.

Cari açığın en büyük nedeni olan enerjide dışa bağımlılığımız, Nükleer Santralin ihtiyacı olan hammadde ve yakıtı karşılamak için daha da büyüyecek.

Dışa bağımlı, milli olmayan bir proje olarak tarihe geçecek.

Eğer ucuz alımın önünü alırsa asla çalışmayacak bir santral olarak atıl duruma düşecek.

Yapımından çok daha büyük maliyetlere neden olan söküm işlemi gerçekleştirmek zorunda kalacağız.

Rakamlarla gerçekleri irdelemeye devam edelim;

15 yıl boyunca üreteceği elektriğin karşılığı olarak 12.35 sent/kWh üzerinden alım garantisi verilmiştir. Bugünün kurları ile 49.40 kr/kWh olan bu rakam piyasa fiyatından iki katından daha pahalıdır. Santralın yılda 38 milyar kWh elektrik üretmesi ve yarısını devlete, yarısını da piyasaya satması öngörülmektedir. Yani santrala 15 yılda 285 milyar kWh elektrik karşılığında 35.2 milyar dolar (132 milyar TL) ödenecektir. Santralın toplam yatırım bedelinin ise 20 milyar dolar olacağı belirtilmektedir. Bu ne anlama gelmektedir. Başka bir ülkenin kamu denetimindeki şirketlerine ülke kaynaklarının aktarılmasıdır.

Kendi ülkesinde olup da, sahibi başka bir ülke olan tek santral. Birçok ülkenin nükleer santralla kendi elektriğini ürettiğini iddia ediyorlar. Ama dünyada kendi nükleer yakıtını üreterek nükleer santral işleten ülke sayısının yalnızca 7 (ABD, Kanada, Rusya, Fransa, Çin, Brezilya ve İngiltere) olduğu bilinmektedir. Nükleer santraldan elektrik üreten ülkelerin tümü işte bu 7 ülkeden ticari olarak da yakıt üretimi yapan yalnızca 5`inden (ABD, Kanada, Rusya, Fransa ve Çin) yakıt ithal etmek zorunda olunduğu tüm dünya tarafından bilinmektedir.

Siyasi iktidarın yaptırmayı planladığı nükleer santrallarda kullanacağı yakıt da Rusya`dan alınacak. Yani ülkemizde kurulan nükleer santralda ülkemiz kendi elektriğini üretmeyecek. Akkuyu`da bedavaya verilen sahada Rus şirket tarafından kurulup işletilecek olan nükleer santralda, Rusya`dan getirilecek yakıtla üretilecek elektriği Türkiye Dünyanın en pahalı fiyatından satın alacak.

15 yıl boyunca alım garantisi verilen rakam12.35 sent/kWhdir. Diğer santrallerle karşılaştırıldığında, doğal gaz santrallerin 2.5 katına, güneş santrallerin yine 2.5- 3 katına, rüzgar santralın 3 katına, hidrolik santrallerde bu kat sayı artmaktadır.

Ülkemizi yöneten bugünkü siyasi iktidar geleceğimizi de ipotek altına alıyor. Yeni gelecek bir iktidarın yapacağı tercihle yarı yarıya elektrik fiyatını indirme hakkını elinden almak bile, var olan yasalarımıza göre suçtur.

Gazprom bağımlılığına, bir de Rosatom bağımlılığı eklenmiştir.

Nükleer santralı olan ülkeler kendi elektriklerini kendi üretiyor iddiası, Akkuyu Nükleer Güç Santralı`nın sanki Türkiye`nin malı gibi göstererek ikinci bir algıyı da üretiyor. Yapılan anlaşmaya göre Rus şirketinin payı asla yüzde 51`in altına düşmeyecektir. Bu durumun özeti şudur. Yani Rus Devleti Türkiye`de bir nükleer santral işletecek ve karını da alıp götürecektir. Ama bir kaza olursa tüm zarar Türkiye`nin ve Türkiye`de yaşayanların olacaktır.

Ne enerji ihtiyacı, ne ulusal çıkarlar, ne de ekonomik gerekçelerle kabul edilebilir hiçbir yanı bulunmayan nükleer santral macerasından çok geç olmadan vazgeçilmesini talep ediyoruz.

ESM GENEL MERKEZİ

Enerji Sanayi Maden Kamu Emekçileri Sendikası"