Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Rize’de Lojistik Liman Projesi deniz dolgusu için İkizdere’de açılması planlanan taş ocağı ile ilgili, “İstişare için buraya geldik ve istişarelerimiz devam ediyor. Eğer 10 tane ağaç etkilenecekse yerine 100 tane ağaç ekeceğiz. 2 yılı doldurmadan buradan çıkmayı taahhüt ediyoruz” dedi… Ne güzel değil mi?

♦♦♦

Bakan, konuşmasına tüy dikerek devam ediyor, “Devletimiz bütçesinden bir kaynak ayırdı. Büyük bir yatırımı buraya kazandıracak. Bunun için de gerekli taşın alınması lazım. Diyeceksiniz ki ‘buradan değil başka yerden alın’; ama araştırdık, başka bir yerde böyle bir taş yok. Benim evim de bu dağın arkasında, biz de buralıyız. Hassasiyetinizi anlıyorum. Bu yatırımı yapmamız lazım.”…

♦♦♦

Gördüğünüz gibi her şeyimiz var ama yatırımımız yok. Gücü, gücü yettiğini eziyor. Ezsin bakalım, bu devran dönecek, dereler, nehirler, kuşlar, ağaçlar kazanacak. Bakanlar, idareler, insanlar gidecek ağaçlar, tırtıllar, kirpiler, sincaplar kalacak. Tabii bizim bakanların “zihniyetiyle” bu iş de zor. Çünkü bakanım ne diyor? “Bir ağaç kesersek 10 ağaç dikeriz” diyor. Sanki ağacı diktiğin an her şey düzeliyor. Bakan da bu dediğinin anlamsız ve manasız olduğunu biliyor ama ne yapsın? O da emir kulu. Emir komuta zincirinde bir bakan olmak ne kadar zor biliyor musunuz? He bakanım he, ağaç dikince hemen dibindeki sincabı, kirpisi, kuşu da bitiyor yanında… İnanılmaz dediğimiz her şeye tanık olmak, gözlerimizin önünde olup biterken görmek çok acı. Adeta dünyadaki bütün kötülüklere tanık olmak için özel bir ortam yaratılmış da hepsi olmasa da çoğu bizim başımıza geliyor gibi.

♦♦♦

Sürekli “Acaba kazıklandık mı?”, “Bu sefer kim tarafından dolandırılacağız?”, “Ay inşallah adamlar hırsız çıkmaz” gibi şeyler düşünmek zorunda kalıyoruz. Çünkü çevremiz adaletsizliğin ve adam kayırmanın artık eline bıçak alıp dolaştığı ahlaksızların, inanç simsarlarının, dolandırıcıların, hırsızların ve karanlık tiplerin fink attığı bir ekosisteme dönüşmüş durumda. Hal böyle olunca hiçbir şeye inanmıyoruz, hiç kimseye güvenmiyoruz, zaten kendimizi de sevemiyoruz. Çünkü kendimizi sevmeye zaman kalmıyor. Hayatta kalmanın kendimize bakma halinde algılandığı bir yapıdayız.

♦♦♦

Dün gece İsrail Filistinlilerin üzerine yine “Kendimizi savunuyoruz, geçen gün füze kalkanımız sizin iki tane roketinizi havada vurmak zorunda kaldı, bizi ne kadar korkuttunuz biliyor musunuz?” diyerek bomba yağdırdı. Aralarında 9 çocuk, 24 insan hayatını kaybetti. İsrail’in de gücü var, vuruyor. Kimse de bi şey diyemedi. Amerika “Kanki sizi kendinizi savunmanızda destekliyoruz” dedi. Bizde insanlar sokağa çıktı. Polis gelirse “Protestodayım” dersiniz. İsrail’in gücünün yetmesine de kimse bi şey diyemiyor. Diyor da lafının ve lafımızın da bir değeri ya da ağırlığı yok ki? Kim takar bizi… Sahi kim takar? Siyaseti iyice mafyayla harmanlamış, kaçakçılığın tanıdıklar, insan kaçakçılığının ise belediyeler vesilesiyle, yapıldığı. Dünya eroin trafiğinin üzerinden geçtiği, çok değerli bir coğrafyadayız. Neden daha fazla kazanmayalım değil mi?

♦♦♦

Önümüzdeki günlerde yurtta ve dünyada bakalım daha ne türlü kötülükler, ne türlü güçlünün güçsüzü ezmesi haberleri, ne türlü adaletsizlikler, ne türlü adam kayırmalar, ne türlü dolandırıcılıklar göreceğiz?

Ben merakla bekliyorum, ülkemizin potansiyeli ve gündemi bakalım kaç güne beni şaşırtacak?