Fujimori trajediydi, Castillo komedi oldu
Castillo fesih kararının ardından tutuklanadak cezaevine gönderildi. (Fotoğraf: AA)

Kazım ATEŞ*

Alberto Kenya Fujimori Inomoto, başkan seçildikten sadece iki yıl sonra, 1992’de, Kongre’yi kapatan ve anayasayı askıya alan, sonrasında yargıyı da kontrol etmesini sağlayacak bir darbe yaptı. Autogolpe olarak bilinen bu müdahaleyi yaparken Fujimori’nin iki çok önemli destek alanı vardı: Ordu ve kitleler. Zaten Fujimori’nin kurumsal siyasal süreçler ve mekanizmalar dışından gelen, bir partinin ve/veya siyasal programın temsilcisi olmaktan çok şahsileşmiş iktidarı için parti kuran bir popülist olduğu düşüncesi tamamen yanlış değilse bile oldukça eksiktir.


***

Fujimori’yi, Peru’nun en büyük ve en güçlü “partisi”, Peru ordusu destekliyordu. Hatta Fujimori, seçilmeden önce ordu tarafından yayınlanan “Yeşil Kitap”ta açıklanan bir programı uyguladı. Program, hızlı bir liberalleşme, özelleştirme, devlet müdahalesinin sınırlandırılmasını ve Aydınlık Yol’a karşı mücadelesinde ordunun yetkilerinin genişletilmesini istiyordu. Fujimori bu programın adayıydı ve başarıyla uyguladı. Şu anda kendisi insan hakları ihlalleri ve yolsuzluk nedeniyle hapishanede olsa bile, bugün Peru, hala, Fujimori’nin yarattığı kurumsal-hukuksal rejim altında yaşamaktadır. Nihayetinde Fujimori, Fujimorazo olarak tanımlanan darbeyi de ordunun denetimi ve kontrolü altında yaptı. Ve oldukça etkili bir kitle desteğini de arkasına aldı.

***

Latin Amerika’da asker ya da sivil bütün darbeler için meşruiyet zemini sağlayan sistemik bir sorun var. Amerika Birleşik Devletleri’nden farklı olarak, Latin Amerika’daki başkanlık sistemlerinde Kongre nispî temsille belirlenir. Her partinin aldığı oy oranında temsil edilmesinin sonucu, başkanların partilerinin ve/veya kendisini destekleyen parti koalisyonlarının Kongrede azınlıkta kalmasıdır. Bu da karar alma süreçlerinde sistemik krizlerin doğmasına neden olmaktadır. Brezilya’da Dilma Rousseff’in azledilmesine neden olan budur. Şimdi Lula da Silva da aynı sorunla yüz yüzedir.
Peru’da da aynı sorun çok daha derin bir şekilde yaşanmış ve yaşanmaktadır. 2016’dan bu yana, yaklaşık yedi yılda, beş başkan değişmiştir. Pedro Castillo Temmuz 2021’de başkan seçilmiş ama Kongre’de çoğunluk muhalefette kalmıştır.

***

Muhalefetin esas aktörü, her türden karar alma sürecini bloke etmeye ant içmiş, hapisteki eski diktatörün kızı Keiko Fujimori’nin partisi Fuerza Popular’dır. Castillo’nun yaklaşık 1,5 yıllık başkanlık sürecinde üç defa azil süreci işletilmiş ancak 130 sandalyeli Kongre’de azledilmesini mümkün kılacak 87 sayısına ulaşılamamıştır. Önceki günkü başarısız autogolpe girişiminden sonra bu sayıya ulaşılmıştır.

Castillo, seçilmesi sağlayacak kampanyada, “kalpsiz zenginleri” ve “sermayenin yozlaşmış politikacılarını” halk düşmanları olarak gösterdi. “Zengin bir ülkede yoksul kalmayacak” sloganıyla “halkın kokusunu ve rengini taşıyan bir anayasa” için kurucu meclis toplama, halkın iradesini engelleyen bütün engelleri kaldıracağının sözünü verdi. Başkanlığı döneminde sözlerinin ve vaatlerinin hiçbirisini gerçekleştirmedi.

Zamanla, kendisini destekleyen Marksist Perú Libre partisiyle arası açıldı, siyasi krizleri atlatabilmek için yaptığı her kabine değişikliği yeni bir kriz yarattı. Castillo’nun yoksul ve köylü geçmişini anlatan ve Perulu yoksul köylüleri sembolize eden hasır şapkası her zaman alay konusu olmuştu.

***

Aşırı-sağcı Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro ile şapkayla verdikleri “sempatik” fotoğraflardan sonra şapka takmamaya başladı. Bu yeni durum, Castillo’nun soldan kopuşunun sembolik momentidir. Belli ki başkan seçilmesini sağlayan şapkanın anlam ve önemini kavrayamamıştır. Hakkındaki yolsuzluk soruşturması devam ederken, Kongre’nin azledilmesi kararı alma olasılığına karşı gerçekleştirmeye çalıştığı darbe başarısız oldu çünkü arkasında ne parti, ne ordu ne de kitle desteği vardı. İddialara göre, darbe girişiminden sonra başka bir ülkeye kaçmaya çalışırken Lima trafiğine yakalanmış ve gözaltına alınmıştır. Hâsılı Fujimori dönemi ve darbesi trajedi, Castillo dönemi ve darbesi komedidir.

***

Castillo’nun başarısız ve yetersiz olduğu, şahsileşmiş-otoriter bir rejim yönelimine girdiği doğrudur ancak bu, krizin bir yönüdür. Diğer yönünde Peru tarihinin mirası olan ve Fujimori döneminin farklı aktörlerle yeniden ürettiği, güçlü ve yeni Peru oligarşisi, demokratik kurumların zayıflığı ve otoriter bir muhalefet vardır. Peru (ve genel olarak Latin Amerika) siyasetini anlamanın anahtar kavramı sadece ve basitçe popülizm değil, belki daha önemlisi oligarşidir.

*Akademisyen