Gazeteci Barış Terkoğlu, AKP’den daha önce milletvekili ve belediye başkan adayı olmak için başvuran ve ‘çocuğa yönelik cinsel istismar’ soruşturmasında şüpheli olduğu belirtilen Sadullah Alagöz’ün iş görüşmesine gelen İ.S. isimli bir kadına tacizde bulunduğunu iddia etti.

Gazeteci Terkoğlu: AKP'den vekil olmak isteyen Alagöz bir kadına tacizde bulunmuş
Fotoğraf: Facebook

Gazeteci Barış Terkoğlu, meslektaşı Barış Pehlivan ile kaleme aldığı “SS” isimli kitapta AKP’den daha önce milletvekili ve belediye başkan adayı olmak için başvuran ve ‘çocuğa yönelik cinsel istismar’ soruşturmasında şüpheli olduğu belirtilen Sadullah Alagöz'e ilişkin yeni bir iddiada bulundu.

Terkoğlu'nun Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Kilitli kapının ardında ahlaksız teklif” başlıklı yazısında, kitabın ardından kendilerine ulaşan Alagöz’ün tacizde bulunduğu İ.S. isimli bir kadının yaşadıklarını anlattı.

Terkoğlu, yazısında şu ifadeleri kullandı:

“İ.S., bugün 24 yaşında, öğrenci. İki yıl önce, yazları çalışabileceği bir iş bakıyordu. Sadullah Alagöz’le bu sayede tanıştı. Saat 17’de görüşmeye çağrıldı:

“Sekreter yanıma gelip yukarıda Sadullah Alagöz’ün beklediğini söyledi, şaşırdım, kafede garson olarak çalışmak için sahibiyle görüşmek saçmaydı.”

10-15 dakika iş hakkında konuşmuşlar. Devamını İ.S. şöyle anlatıyor:

“Sonra daha özel muhabbetlere girmeye başladı. Kendi gücünden ve buralara nasıl geldiğinden bahsetti. Ardından telefonunu açarak bana iktidardaki isimlerle fotoğraflarını göstermeye başladı, içinde tanımadığımız insan yok. Belediye başkanlarından tutun da güçlü bakanlara kadar. Yaptığı yardımları, iftarları bunları açarak gösterdi. ‘Yardım yapıyorum ki fazlasını misliyle alıyorum’ dedi.”

Alagöz’ün sohbeti getirdiği yeri İ.S. şöyle aktarıyor:

“Sen de küçücük bir şeyden feragat ederek istediğin mevkiye gelebilirsin. Aileni düşünsene, seni masa başı bir işte çalışırken görüp gurur duymalarını mı istersin, yoksa bir kafede komi olarak çalıştığını mı görmelerini istersin? Masa başında çalışmak istiyorsan benimle birlikte olmalısın.”

Anlattıklarından şu dikkatimi çekti:

“‘Ankara Emniyet müdürü gelecek iki saat sonra bu iki saatte istediğimizi yapabiliriz’ dedi.”

İ.S’nin en ağırına giden ise buna tahammül etmesi olmuş:

“Bir saati geçkin bu sözlü taciz içerisinde hiçbir şey yapamadım. Başımı salladım, konuşmasını dinledim. Kapı içeriden kilitliydi. İzin isteyerek kalkmak istedim. İhtiyacım olan şey için (iş) bunlara göz yummuş olmak, dinlemiş olmak o kadar zoruma gitti ki, bunları kelimelerle ifade dahi edemiyorum. (...) Hoşça kalın dedikten sonra en ağrıma giden şeyi söyledi: ‘Şu an burada benim bu teklifimi kabul edip yatmış olsaydın seni özel şoförüm evine kadar bırakabilirdi ama sen kabul etmedin şimdilik bir buçuk saatlik dolmuşa mecbursun.’”

İ.S. her şeye rağmen o odadan çıktığını anlatıyor. Devamını şöyle aktarıyor:

“Hayatımdaki en uzun yolculuğu yaşayarak eve gittim. Halime acıdım. Yataktan çıkamadım. Ben ağladıkça annem ağladı. Özür diledi. Güçlü olamadığımız için, paramız olmadığı için özür diledi. Annemi de kardeşimi de o kadar çaresiz görmemiştim hiç.”

HÂKİM TANIMAZLIKTAN GELDİ

17 yaşındaki E.M’nin yaşadıkları, 22 yaşındaki İ.S’nin anlattıklarıyla örtüşüyordu. Yine ahlaksız teklif, yine devlet erkânıyla fotoğraflar, yine ısrar vardı. Gelgelelim, 17 yaşındaki E.M., o gecenin tecavüzle bittiğini söylüyordu.

Bir detay daha...

Görüştüğümüz Aile Bakanlığı, Sadullah Alagöz’ü bakanlığa, Ömer Azküçük isimli bir hâkimin getirdiğini söylemişti. Azküçük ise geçen hafta gazeteci Müyesser Yıldız’a konuştu. Şunu söyledi:

“Bizim yanımızdaki arkadaşlardan birisinin tanıdığıymış, ‘Ben de geleyim.’ dedi. Asalak gibi peşimizden geldi. Fotoğraflar çekti. Hâkim olduğumu söyleyip benim bulunduğum kareleri yayımlamaması uyarısında bulundum, yayımlamamış.”

Okuyunca, Neşeli Günler filmindeki gibi, “Ziyaaa” dedim.

Neden mi?

Hâkim Ömer Azküçük’ün Facebook sayfasını açtım. Orada, E.M’nin yaşadığı tecavüzden önce, Sadullah Alagöz ile başka bir görüşmesinin fotoğraflarını kendisi yüklemiş, Alagöz’ü de etiketlemişti. Şimdi tanımazlıktan geliyordu.

Gücünü tepedekilerden alan zorbaların ayaklarının altında, savunmasızlar eziliyor. Bu düzen bittiğinde o kapı yeniden açılacak, içeriye el değmemiş bir mevsim dolacak.