Josh Ruebner Genelde şaşalı geçen, konuşmacıların yönetimi yerin dibine soktuğu ve başkanların siyasi rakiplerini haşladığı Beyaz Sarah Muhabirleri Akşam yemeği bu sene sönüktü. Bu sene komedyen performansı yoktu. Eleştirilere tahammülsüzlüğüyle ve en hafif eleştiriye dahi şahsi hakaretlerle karşılık vermesiyle nam salan Başkan Trump akşam yemeğini üçüncü kez boykot etti. 27 Nisan günü yapılan akşam yemeğinde […]

Gazeteciler Trump’ın umurunda değil

Josh Ruebner

Genelde şaşalı geçen, konuşmacıların yönetimi yerin dibine soktuğu ve başkanların siyasi rakiplerini haşladığı Beyaz Sarah Muhabirleri Akşam yemeği bu sene sönüktü. Bu sene komedyen performansı yoktu. Eleştirilere tahammülsüzlüğüyle ve en hafif eleştiriye dahi şahsi hakaretlerle karşılık vermesiyle nam salan Başkan Trump akşam yemeğini üçüncü kez boykot etti.

27 Nisan günü yapılan akşam yemeğinde açılış konuşmasını ödüllü biyografi yazarı Ron Chernow yaptı. Chernow sahnede komedyen olmayışına atıfta bulundurarak, “Amerikan yaşantısındaki bu garip dönemde onlara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var” dedi. Will Rogers’ın da bir defasında söylediği gibi, “İnsanlar artık komedyenleri ciddiye alıyor, siyasilere gülüyordu.”

Trump’ın kibirli ve kendi imajından başka bir şey düşünmeyen doğasına dair bir şeyler söylemek isteyen Chernow sözlerini sürdürürken şöyle dedi: “Rushmore Dağın’a yüzünüzü çizdirmek için basına yönelik saldırılardan fazlasına ihtiyacınız var. Çünkü basına saldırdığınızda, demokrasiye saldırırsınız. Tarih, basını cezalandıran başkanları iyi hatırlamaz.” Şahsi ve siyasi faaliyetlerinin sıkıntılarına ışık tutan haberlerin tamamını ‘asılsız haber’ olarak yaftalayan, medyaya “halk düşmanı” diyen mevcut başkanın fikrini değiştirmek istiyorsanız, size iyi şanslar.

Suça teşvik

Gazetecileri Koruma Komitesi’nin Ocak 2019’da yayınlanan raporuna göre, Trump’ın “gazetecileri aşağılayan veya eleştiren; medya organlarını bütünüyle itibarsızlaştıran veya kötüleyen 10’dan fazla tweeti var.”

Sınır Tanımayan Gazeteciler’in hazırladığı Dünya Basın Özgülüğü endeksine göre ABD 2019 yılında üç sıra birden aşağıya düştü ve 180 ülke arasında 48. sıraya geriledi. Trump’ın medyaya yönelik saldırıları, demokrasinin temellerini ülke içinde sarsmakla kalmıyor; ortadoğu’daki otoriter rejimleri gazetecileri ezmek, hapse atmak, işkence ve şiddetle cezalandırmak, hatta idam etmek üzere cesaretlendiriyor.

Tabii şunu da söylemek gerek; ABD’nin ordadoğu rejimlerine verdiği destekle, bu rejimlerin basına uyguladıkları baskı arasında doğrudan bir bağıntı yok. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi listesinin en altında bulunan ülkeler arasında ABD’nin müttefikleri olduğu gibi, düşmanları da var.

Petrol çıkarları

Fakat 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü vesilesiyle söylememiz gereken bazı şeyler var. ABD’nin askeri ve siyasi desteğinden faydalanan üç ülkenin –Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail– gazetecilere yönelik muamelelerinden söz etmeliyiz. Listede 172. sırada yer bulan Suudi Arabistan, Sınır Tanımayan Gazeteciler’e göre “gazeteciler için en kötü 10 ülkeden biri.” Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki konsoloslukta öldürülmesi ve vücudunun yok edilmesi tüm dünyaya şok etkisi yarattı. Ülkenin basına yönelik vahşi tavrını da belirgin bir şekilde ortaya koydu.

Trump’ın tepkisi ülkesindeki istihbaratçıların bulgularını görmezden gelmek, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın infaz emri verdiğini kabullenmemek oldu. Bunun yerine ABD-Suudi ittifakına vurgu yaptı ve ‘petrol fiyatlarını makul seviyelerde tutan’ Suudi Arabistan’a övgüler yağdırdı.

Keyfi tutuklamalar

‘Ülke dışında’ işlenen Kaşıkçı cinayeti Suudi Arabistan’daki gazetecilerin çektiği acılara da gölge düşürdü. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinin yayınlandığı tarihte ülkede en az 30 gazeteci hapisteydi. Tanınmış aktivist ve gazeteci Eman al Nafjan ise 12 aylık mahkûmiyetinden sonra geçici olarak serbest kalmıştı. Nafjan, Mayıs 2018’de keyfi şekilde tutuklanan kadın aktivistler arasındaydı. Suudi Arabistan’daki insan hakkı ihlallerini belgeleyen Alqst isimli sivil toplum kuruluşuna göre Dahban Hapishanesi’ndeki yetkililer akvitistlere rutin işkenceler uyguluyor, kırbaçlama ve elektrik verme gibi uygulamalara başvuruyorlardı. Kimisi yürüyemeyecek hale geliyor, vücutlarında belirgin izler oluşuyor ve kimileri kontrol edilemez biçimde titriyorlardı.

ABD’den en çok yardım alan ikinci ülke konumunda olan Mısır ise endekste iki sıra birden gerileyerek 163’üncü sıraya yerleşti. Demokratik seçimlerle iktidara gelen Muhammed Mursi’yi koltuğundan indiren Sisi’nin askeri diktatörlüğü, Arap Baharı açısından büyük bir kayıptı.

Sınır Tanımayan Doktorlar’a göre Sisi’nin süregelen baskısı ülkeyi “dünyanın en büyük gazeteci hapishanelerinden birine” çevirdi.

Polis şiddeti

Mısır’da Shawkat ismiyle bilinen meşhur foto-muhabir Mahmur Abu Zeid Mart 2019’da nihayet hapisten çıktı. Zeid beş sene önce toplu davada yargılanmış, cinayet ve terör örgütüne üyelik suçlamalarıyla 5 sene hapis cezası almıştı. Aslında Rabaa Meydanı’nda yüzlerce kişinin ölümüne yol açan polis müdahalesini haberleştirdiği için cezalandırılıyordu.

Uluslararası Af Örgütü, Shawkat’ın hapse atılmasını “foto-muhabir olarak işini yapması, polis şiddetini belgelemesine” bağlıyordu.

İsrail işgali altındaki Batı Şeria ve Gazze listede 137. sırada yer buldu. Buralar geçen sene gazeteciler için bilhassa tehlikeli yerlerdi çünkü dünyada en çok ABD yardımı alan ülke konumundaki İsrail, 1967’den bu yana süren askeri işgal ile Filistinlilere basın özgürlüğünü yasakladı.

İsrail’in Filistinli gazetecilere yönelik baskısı, Gazze’deki Filistinlilerin Büyük Dönüş Yürüyüşünü Mart 2018’de başlatmasıyla iyice yoğunlaştı. Eylemciler hala her hafta bir araya geliyor, İsrail’in ablukasını protesto ediyor, mültecilerin evlerine dönme hakkını savunuyorlar.

Trump onaylıyor

İsrailli keskin nişancılar Nisan 2018’de iki gazeteciyi öldürdüler; 30 yaşındaki Yasser Murtaja ve 24 yaşındaki Abmed Abu Hussein. Yürütülen BM soruşturmasına göre gazeteciler öldürüldüğünde ‘gazeteci’ oldukları üzerindeki kıyafetlerden net bir biçimde anlaşılabiliyordu –mavi yelekleri ve ‘BASIN’ yazan kaskları vardı.

Komisyonun araştırmasına göre ‘İsrailli keskin nişancıların gazetecileri kasıtlı olarak öldürdüğüne dair güçlü kanıtlar vardı.’

Trump’ın basını kendi ülkesinde düşmanlaştırma eğilimlerini hesaba kattığımızda, ABD ile ilişki halindeki ortadoğu ülkelerinde gazetecilere yönelik baskıların süreceğini, ABD’nin de bunları sessizce onaylayacağını öngörmek mümkün.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The New Arab