Gezi, alnımızın akı olarak tarihin en güzel sayfalarında duruyor ve durmaya devam edecek.

Geçmişin geleceğe çağrısı: Gezi

Çizer: Rümeysa Özuslu

Genç BirGün

Gezi Parkı’ında ağaçların kesilip yerine Topçu Kışlası yapılmasına karşı itirazla başlayıp tüm memlekete yayılan Gezi Direnişi’nin 8’inci yıldönümü. Geleceğini isteyen gençlerin, yaşamak isteyen kadınların, insanca bir yaşam için mücadele eden emekçilerin sesi, ülkenin dört bir yanında sokaklarda buluştu. Bazılarımızın düşlerinin gerçekle buluşması, bazılarımızın fiziken direniş alanında olamasa da uzaktan verdiği destekle umuttu Gezi. Toplumsal bellekte, gündelik yaşamlarımızda, güncel siyasal gelişmelerde hâlâ izine rastladığımız Gezi Direnişi, gençlerin yol haritası olmaya devam ediyor. Bazılarımızın çocukluğu bazılarımızın ilk gençliği olan Gezi Direnişi, geçmişte kalmayıp geleceğin habercisi olmasıyla iktidarın da hala korkulu rüyası. Neredeyse tüm ömrünü AKP iktidarıyla geçirmiş olan Z kuşağının ise Geziyle ilgili söyleyecekleri elbette geçmiş değerlendirmesinden ziyade bugünün Gezi’yle buluşması.


• Ceyhun Benzer: Geziye katıldığımda 18 yaşındaydım. O gün ki ismiyle Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin 9 Haziran’da ‘Türkiye’yi Yeniden Kuralım’ mitingi vardı Kadıköy’de. Ardından haziran direnişi üzerine miting taksime alınmıştı. Belki o güne kadar en kalabalık insan topluluğunu stadyumlarda, futbol karşılaşmalarında canlı olarak görmüştüm. 9 Haziran’da İstanbul’da gördüğüm muazzam kalabalık, ki burada sadece kalabalığı övmek acımasız olabilir muazzam bir zeka muazzam bir enerji vardı. Hayatım boyunca unutmayacağım bir şeydi. O güne kadar yaşım gereği toplumsal bir dalgalanmanın, bir dip dalganın canlı tanığı olmamıştım. Tekel direnişi yaşanmıştı 2010’da fakat maalesef içinde yer alamamıştım. 2013 Gezi’de aslında o güne kadar yalnız olduğumuzu hissettiğimiz, ya da onun tabiriyle 3-5 kişi psikolojisinden kurtulduğumuz bir toplumsal dalgalanmaydı. Gezi benim açımdan uykulu gözlerle yakalandığım bir direnişti. O güne kadar mücadele etmeyi birkaç belli kalıp etrafında oluşabilecek bir şey zannediyordum. Fakat duvarlarda da yazan orantısız zeka tabiri, haziran direnişinde bize adeta bir kılavuz oldu. Mücadelenin tek bir yöntemle olmayacağının takvim yapraklarıydı gezi.

Gezi’yi bir pusulaya değil belki ama bir kutup yıldızına benzetebiliriz. Gezi’de her şeyi doğru yapabilseydik bugün bu noktada olmazdık. Gezi birçok özeleştirisiyle gençliğimizin en güzel yıllarının en güzel günlük sayfalarını oluşturdu. Karşımızda asla yenilmeyecek bir kuvvet imajı yaratan iktidarın seçim araçları üzerinde gitar çalındığında anladım ki dünyada hiç bir şey yenilmez değil. Gezi birçok özeleştirisiyle alnımızın akı gibi zihnimizde ve tarihin en güzel sayfalarında duruyor ve durmaya devam edecek.

• Asya Yılmaz: Ben şu an liseye giden bir öğrenciyim. Gezi Direnişi sırasında çok küçüktüm. Ama o enerjiyi çok yoğun hissediyordum. Bütün gün televizyon başında nasıl imrenerek izlediğimi hatırlıyorum. Benim için de çevremdeki insanlar için de hatırlayabildiğimiz en güzel halk ayaklanmasıdır Gezi. Sanatı, mizahı hala bize çok şey anlatıyor. Arada açıp bakıyorum. Gezi Direnişi sırasında verilen mücadele hala devam ediyor. Parça parça farklı yollardan aynı amaç için mücadele ediyoruz. Bunun bir bütün haline gelip daha da büyüyeceğine inanıyorum.

• Barış GÜNDÜZ: Gezi eylemlerinin yaşandığı yaz on üç yaşındaydım. Gezi Parkı’nda süregelen eylemlerin nasıl başladığını ve olaylara şahit olan insanların neden öfkeli olduğunu o zamanlar kavrayamasam da bu ülkede bir şeylerin yanlış gittiğini hissettim. Bu huzursuz his, bugün içinden baktığım politik pencerenin ilk yapı taşı oldu. Gezi eylemlerinin o zamanki fizikselliğinin salt olarak şu anki politik konumumda etkisi olduğunu düşünmesem de en yakınlarımın, hiç tahmin edemeyeceğim insanların bile içindeki mücadele ruhunu ve örgütlü hareketliliğini gördüm. Bu sanırım bir şeyleri değiştirmeye gücümüz olduğuna dair inancımın temellerini atmış ve “örgütlü bir halkı hiçbir kuvvetin yenemeyeceği” hissini yüreğime ilk kez ve güçlü bir şekilde yerleştirmişti. Zamanında Gezi’yi var etmiş koşulların Türkiye’de hala var olduğunu, bu koşulların etkisini toplumun büyük bir kesimi olarak hayatımızın her alanında hissettiğimizi ve bunların bizleri bütün öfkemiz ve usanmışlığımızla yeni Gezilere doğru taşıdığını düşünüyorum.

• Nazlıcan UZUNER: Bugün, bir yandan siyasilerin çıkarlarına bağlı olarak oy potansiyeli olarak gördüğü, öte yandan yirmi birinci yüzyılın politik hattını doğrudan ören ve örecek olan Z kuşağından bir genç olarak konuşuyorum. On iki yaşındayken ailemle birlikte Gezi Parkı’nda bir yaz geçirdim. Bunu, büyümekte olduğum günlerin şansı olarak görüyorum. Çünkü Gezi’de bizzat bir parçası olabildiğim mücadelenin ve dayanışma örneğinin, bugün dönüştürülmek istendiği haliyle sonlu ve sınırlı bir dizi eylem, bir mit değil; gerçekliğin ve kümülatif bir mücadele bilincinin ta kendisi olduğunu gördüm. Bir çocuk olarak oradaki her bir özneyle kendimi eşit ve bütün hissettiğim bu güçlü ve kapsayıcı örgütlülük pasifize edilmek için bir hatıraya indirgenmek istense de bugün içinde bulunduğumuz gençlik mücadelesi bunun aksini gösteriyor. Süregelen gençlik mücadelesi; Gezi’nin yol açan, yaşayan ve kendini giderek büyütmekte olan özünden beslenerek ve o özü besleyerek büyümeye devam ediyor.