Gezi'nin yıldönümünde 87 kişiye yeni dava: Savaşa gider gibi eyleme geldiler

Gezi direnişinin yıldönümünde Türkiye genelinde bir kez daha alanlara çıkılırken, geçtiğimiz yıl Ankara’da yapılan eyleme katılan dördü avukat toplam 87 kişi hakkında dava açıldı. Ankara 40. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, eylemcilerin 'savaşa gider gibi hazırlıklı geldikleri' öne sürülürken, polisin sert saldırısı ise 'görevinin gereği' gerekçesiyle savunuldu.

Avukatlar İlyas Danyeli, Engin Gökoğlu, Barkın Timtik, Anıl Arkman Akkuş’un yanı sıra Gezi direnişi sırasında polis kurşunuyla hayatını kaybeden Ethem Sarısülük’ün kardeşleri Cem ve İkrar Sarısülük de şüpheli olarak soruşturmada yer aldı.

Gezi direnişinin yıldönümü için geçtiğimiz yıl 31 Mayıs'ta çeşitli sivil toplum kuruluşları, öğrenci grupları ve siyasi parti üyeleri Kızılay’da basın açıklaması yapmak istemişti. Açıklamaya izin vermeyen polis kitleye saldırmıştı.

İDDİANAME: POLİSE SALDIRDILAR, POLİS DE 'MÜDAHALE ETTİ'
Hürriyet'ten Mesut Hasan Benli'nin haberine göre, olayla ilgili soruşturmayı tamamlayan Ankara Cumhuriyet Savcısı Mehmet Taştan, gösteriye katılan dördüü avukat toplam 87 kişi hakkında 'Toplantı ve Gösteri Kanununa Muhalefet, Kamu Malına Zarar Verme, Güvenlik Amirinin Dağılma İsteğini Düzenleme Kurulu Üyelerinin Yerine Getirmemesi, Görevi Yaptırmamak İçin Direnme' gerekçesiyle dava açtı.

Ankara 40. Asliye Ceza Mahkemesi’nce 27 Mayıs’ta kabul edilen iddianamede, Kızılay’da toplanmak isteyen gruba, dağılmaları yönünde defalarca uyarı yapıldığı, ancak göstericilerin dağılmadığı, “Katil polis hesap verecek, Ethem’in katili AKP’nin polisi” sloganı atarak, yolu trafiğe kapattıkları belirtildi. İddianamede, yapılan uyarılara aldırmayan göstericilerin polise yaralayıcı cisimlerle saldırmaları üzerine 'müdahale edildiği' savunuldu. Göstericilerin ayrıca Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait yaya kaldırımlarına, otobüs duraklarına, reklam panolarına maddi zarar verdikleri iddia edildi.

Eylemcilerin gazdan ve darbeden korunmak için taşıdıkları baret, gaz maskesi gibi malzemeler ise 'savaş hazırlığı' sayıldı. İddianamede, “Adeta gösteriye değil de savaşa gidercesine bir kısım eylemcilerin baret, sapan, taşlarla, havai fişeklerle eyleme iştirak etmişlerdir” denildi.

'POLİSİN GÖREVİNİN GEREĞİYDİ'
Eylemcilerin polise saldırdığını öne süren iddianamenin bir diğer skandal yanı ise polis şiddetinin 'orantısız değildi' diye savunması oldu. İddianamede, şu ifadelere yer verildi; “Özellikle bu eylem, Gezi Parkı olaylarında marjinal grupların katılımıyla meydana gelen üzücü hadiselerle birlikte değerlendirildiğinde, eylemi sabote etmeye çalışanların, olay mahallinden bir an önce alınması ve nerelere varacağı belli olmayan taşkınlığın önlenmesi için kaçınılmazdır. Bu durumu öngören polisin bir yandan eylem devam ederken, öbür yandan o eylemcilerin içinden şüphelileri tespit edip ayıklaması gerekmekte, bunu yaparken de olabildiğinde süratli davranması hem kendi güvenliği, hem kamunun güvenliği için kaçınılmazdır. Bu zaruri şartlarda polisin münferit bir şüpheliyi karakola davet eder gibi aralıksız şekilde kendisine saldıran şüphelileri olay mahallinden ayıklamaya davet etmesi gerçekçi görünmemektedir. Bu itibarla, Başkentin merkezini çatışma alanına çeviren, bölgeye yakın yerlerde barikatler kuran, kurdukları barikatleri ateşe veren, MOBESE kameralarını kıran, elektrik direklerine, duvarlara, kaldırımlara zarar veren, otobüsleri taşlayıp, polis aracını, sivil kişilerin araçlarına zarar veren şüphelilerin süratle yakalanmasının polisin görevinin gereği olduğu sonucuna varılmıştır.”

Taksim Dayanışması Gezi için yürüdü: Gün gelecek devran dönecek

Gezi Parkı kapatıldı, polisin gerekçesi 'günün anlam ve önemi'