Gezi tutukluları bir bayrama daha cezaevinde girdi. Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Kahraman, iki yıldır evlerine bayram girmediğini söylerken Can Atalay’ın annesi Şükran Atalay “Yaşananlar bir tiyatro gibi” dedi.

Gezi tutuklularına bayram gelmedi
Vera Kahraman, Tayfun Kahraman ve Meriç Kahraman - Can Atalay, Şükran Atalay ve Mustafa Atalay (Fotoğraflar: BirGün)

Deniz GÜNGÖR

Gezi Parkı Direnişi’den yıllar sonra açılan davanın ardından birçok kişiye haksız ve hukuksuz şekilde cezalar yağdırıldı. Gezi tutukluları Tayfun Kahraman, Can Atalay, Çiğdem Mater ve Mine Özerden’e 18’şer yıl hapis cezası verilirken tutukluluklarının 2’nci yılı, 2017’de tutuklanan hak savunucusu Osman Kavala’nın tutukluluk süresi ise 8’inci yılını doldurmak üzere. Gezi tutukluları cezaevinde bulundukları süre içerisinde birçok bayramı ailelerinden, sevdiklerinden ve dostların uzakta geçirdi. Kısıtlı görüşler ise özlemleri gidermeye yetmedi.

BAYRAMSIZ İKİ YIL

Gezi tutuklusu Tayfun Kahraman’ın umut içerisinde beklediğini söyleyen eşi Meriç Demir Kahraman, evlerine iki senedir bayramın gelmediğini aktardı. Cezaevine bayramın hiç uğramadığını söyleyen Kahraman, “On dakikalık bir görüşme yapabildik. Vera babasının yolladığını sandığı bayram elbisesini cuma günü yapacağımız görüşmede giyebilecek. Hukuksuz bir şekilde hayatımızdan geri dönüşü ve telafisi olmayacak bir şekilde günlerimiz çalınıyor. Bizim çocuğumuz iki doğum gününe babasız geçirdi. 2,5 yaşından beri ömrünün yarısını babasız geçirdi” dedi. Yargıtay’ın iki satır değerlendirme yapmadan yaşanan hukuksuzluğu onadığına dikkat çeken Kahraman, “Biz 2 senedir iki satır adalet bekliyoruz. Bizim temennimiz Anayasa Mahkemesi’nin Gezi Davası’ndaki hukuksuzluğu gidermesi. Adil yargılanamadığımızı tespit etmesi ve sonrasında bu karara iktidarın, devletin uyması ile yeniden yargılanma ile herkesin tahliye edilmesi” ifadelerini kullandı.

Yaşadıkları her şeyin arkasında olduklarını aktaran Kahraman şöyle devam etti: “Bir delil olmadan 18 sene Tayfun’u bizden ayrı koyacaklarını söylüyorlar. Tam bir zulüm içerisindeyiz. En kısa zamanda bu zulmün bitirilmesi gerekiyor. Anayasa Mahkemesi’nin bunu değerlendirip Tayfun’u bize kavuşturacağına inanıyor ve umut ediyoruz” diye konuştu. Kahraman, “Görüşmelerimiz yetersiz. Haftada 1 saat, ayda 3 kez kapalı görüşle ne biz karı-koca ilişkimizi ne de Vera babasıyla baba-kız ilişkisini götürebilir. Bu insani değil.”

Kahraman son olarak şunları aktardı: “Tayfun bayram tatili nedeniyle günlerce kimseyi göremeyecek. Tayfun’un yaptığı tek şey bu kenti ranta ve talana karşı savunmak. Tayfun Kahraman hükümeti devirmeye teşebbüs etmedi. Tam tersine görüşmelerde bulundu. Biz masumiyetimizi kanıtladık. 18 yıl hapsinize karar verdiklerinde bunu delillendirmek zorundalar, bunu yapmadılar.”

‘TİYATRO OYUNU GİBİ’

Gezi tutuklusu ve Milletvekili Can Atalay’ın umudunu taze tuttuğunu ve mücadelesinden vazgeçmediğini söyleyen annesi Şükran Atalay, kin ve nefretin sona ermesi gerektiğini aktardı. Yaşananların bir tiyatro oyunu gibi olduğunu söyleyen Atalay, “Olmuş, bitmiş üzerinden birileri istiyor diye bu günlere gelindi. Bu kadar iyilik yapmışken, bu kadar insana dayanışma göstermişken Can’ın ve bizim kaybettiğimiz senelerin hesabını kim verecek? İnsan ömründe bırakın bir dakikayı bir saniye bile önemliyken kim bunun hesabını verecek?” diye sordu.

“Anne olarak dibe vurduğum zamanlar oldu” diye konuşan Atalay, “Suçsuzlukları o kadar net ki… Bir kişi bile ‘Kötü bir şey yapmışlar’ diyemiyor. Kin ve nefret onlara da yaramıyor. O benim bir tane çocuğum… İyi eğitim alsın, iyi insan olsun diye yetiştirdim ve iyi bir insan, iyi bir vatansever oldu. Aladağ’da yanan çocuklara sahip çıktı. Gidip Soma’da ‘301 kişi neden öldü?’ diye sormak suç olabilir mi? Bir katili böyle yargılamıyorlar. Hükümeti devirmek istemedi bunlar yalan” dedi.

Atalay son olarak şunları aktardı: “Can sabah kalkıyor sporunu yapıyor, bol bol kitap okuyor, okuyarak dünyayı geziyor. Vicdanı çok rahat, geceleri uykusunu uyuyor. Adalet beklemiyoruz artık talep ediyoruz. Biz burada o da orada mahpus.”

ADIM ADIM GEZİ DAVASI

Gezi Parkı eylemlerine ilişkin ilk iddianame 2014 yılının Mart ayında kabul edilirken 26 kişi hakkında “örgüt kurmak ve yönetmek” suçlamasıyla dava açıldı. Yaklaşık bir yıl sonra İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ise beraat kararı verildi. Açılan ikinci dava sonucunda mahkeme 18 Şubat 2020’de Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater ve Mine Özerden hakkında beraat  kararı verdi. Ancak Kavala hakkında verilen tahliye kararına karşın başka bir dosyadan yeniden tutuklandı. İstinaf mahkemesinin, Ocak 2021’de beraat kararını bozmasının ardından Gezi Davası sil baştan başladı. Şubat 2021’de Kavala’nın “casusluk” iddiasıyla yargılandığı dava Gezi Davası dosyası ile birleştirildi.

27 Nisan 2022’de karar duruşmasında mahkeme heyeti, Kavala’nın “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi. Takdiri indirime yer olmadığına, “casusluk” suçlamasından ise beraatına ve tahliyesine karar verdi. Mahkeme, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekci’nin ise TCK 312’deki “yardım” suçlamasından 18’er yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve tutuklanmalarına hükmetti.

İstinaf mahkemesi 28 Aralık 2022‘de Gezi Parkı davasında Kavala’ya verilen müebbet hapsi ve Atalay, Yapıcı ve Kahraman’ın da aralarında bulunduğu yedi kişi için 18’er yıl hapis cezasını onadı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi 28 Eylül 2023’te Kavala, Atalay, Mater, Kahraman ve Özerden’in cezası onandı. Ekmekci, Yapıcı ve Altınay’ın cezası ise bozuldu. Yapıcı ve Altınay kaldıkları cezaevinden tahliye edildi. Daire, Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmesine karar verdi. Atalay, Kahraman, Özerden ve Mater’e verilen 18’er yıl hapis cezası onandı.