Gölgelerin gücü adına

ERTUĞRUL AKGÜN

Platon’un kuyuya attığı Batı metafiziği, mevcudiyet metafiziği ve temsil-gerçeklik metaforu gibi taşları çıkarmak felsefe tarihinin ilahi bir misyonu gibidir. Batı metafiziği, Nietzsche’nin deyimiyle yan yollara sapma cüreti bir yana, Platon’un mağara metaforu çerçevesinde inşa ettiği bu ikilikleri, bu ikilikler bağlamında kurulan hiyerarşik düşünme biçiminin neden olduğu sorunları, çözüme kavuşturmak çabası şeklinde okunabilir. Bu suretle olsa gerek, Whitehead “Tüm Batı felsefe tarihi Platon’a düşülen dipnotlardan ibarettir” cümlesini kurmuştur. Kuşkusuz bu fasılda Derrida, Deleuze, Marx gibi farklı bağlamlarda bu hiyerarşik, ikicil düşünme biçimini kurgu söküme uğratmak cüretini gösteren, yan yollara sapan düşünürlerin ismini zikretmekte de fayda var…

SAPMA DENEMESİ
İzmir’de 2010’da kurulan InputOutput (IO), bağımsız sanatçı kolektifi bünyesinde çalışmalarına devam eden genç sanatçılar Gizem Akkoyunoğlu ve Orhan Yıldız’ın, Saliha Yavuz küratörlüğünde, Galerist Studio’da gerçekleşen ‘Gölgenin Hikâyesi’ başlıklı sergileri de bu yan yola sapma, mevcudiyet metafiziğinin temel meselelerini sorunsallaştırma cüretinin mütevazı örneklerinden birisidir. Sanatçılar, değişik tekniklerle gerçekleştirdikleri çalışmalarda bizleri varoluş, oluş, zaman, doğa, başlangıç anı ve kaçış çizgilerine dair soru(n)larla yüzleşmeye, karşılaşmaya davet ediyor. Bu karşılaşma anına tanıklık etmek, bir kaçış çizgisinden sızmak istiyorsanız bu çalışmaları görmenizi tavsiye ederim. Çalışmalar Studio’da 25 Temmuz’a kadar görülebilir.

Akkoyunoğlu gölgenin, Platon’un mağara metaforunda dışa vurulan geleneksel anlamına meydan okuyor, gölge, sanatçının çalışmalarında yeni bir oluş imkânına, başka bir gerçekliğe kapı aralıyor. Öte taraftan sanatçının çalışmalarında Caspar Friedrich’in doğa tecrübesinin izleri de teşhis edilebilir. Doğa tüm ihtişamıyla, yüceliği ve ilahi suretiyle oradadır. Yıldız da gölge ve ışık ile kurduğu ilişkinin bir ifadesi olan çalışmalarında, başlangıç, oluş, ebedilik nosyonlarını dert edinmekte...

Maleviç, Siyah Kare adlı çalışmasında sadece resmin geleneksel formlarına meydan okumaz aynı zamanda bizleri soyut, ilahi bir evrene davet eder. Yıldız başka bir pencereden bakmak suretiyle çerçevenin kara(n)lığına oluşu, bir başlangıç anını dahil etmektedir. Başlangıçtaki kara(n)lığın asudeliğini, figürün 3 değişik biçimi yıkıma uğratmakta ve Yıldız zaman’ı başlatmaktadır: sükutu parçalayan 3 figür… Kuşkusuz, bu başlangıç anını daima bir kaldıraç noktası’na muhtaç olan mevcudiyet metafiziğinin bir ifadesi olarak da okuyabilirsiniz. Son olarak her iki sanatçının çalışmalarında da içerisi ve dışarısı ikiliğinden ziyade kaçış çizgilerinin, çatlaklarından sızabileceğimiz yerlerin bulunduğunu da ifade edeyim.