Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan ‘Sıyrılıp Gelen’ dört arkadaşın ‘Başeğmeden’ geçen uzun yılların...

HAPİSHANE ŞARKICILARI DEVRİM DÜŞÜNÜ YAŞAMAYA, KONSERE ÇAĞIRIYOR
Grup Yorum yüzbinlerle buluşacak

SERBAY MANSUROĞLU

Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan ‘Sıyrılıp Gelen’ dört arkadaşın ‘Başeğmeden’ geçen uzun yılların ardından milyonların diline dolanan türkülerin adı Grup Yorum. Türkiye siyasal yaşamının en sıkıntılı, en çalkantılı döneminde türküleriyle, ‘büyü de büyü, baban sana yokluklar, acılar alacak” diyerek dönemin idamlarını, baskılarını, yoksulluklarını en yalın haliyle anlattı Grup Yorum. Müzik yapıyordu ancak bunun ötesinde sosyalizmin bayrağını sırtlandı. Cemo oldu, Boran Fırtınası oldu, Yürüyüş oldu, Yıldızlar Kuşandık oldu Grup Yorum. Baskılarla, tutuklamalarla geçen yılların ardından İnönü Stadı’nda ve geçen sene İstanbul Bakırköy’de verdikleri halk konserleriyle bugün de süren ağır baskı ortamına karşı umut oldu. Basının "Hapishane Şarkıcıları", dinleyicilerinin "Kar Makinası" ismini taktığı Yorum yarın yeniden “Tam Bağımsız Türkiye” düşüne çağırıyor. Grup Yorum'a çağrılarını ve pek şok merak ettiğimiz soruyu sorduk.

»Konser sloganınız ‘Tam Bağımsız Türkiye’ ve bu slogan Grup Yorum için artık bir gelenek oldu. Ancak bu sloganı ‘ulusalcı’ vs. bulunarak rahatsız olan çevreler var. Bir de bu sloganın ‘demokratik özerkliğin’ anti tezi gibi algılanma hâli var.

Bize de buradan doğru gelen eleştiriler oldu. Önce şuna bakmak gerekiyor. Bağımsızlık düşü nereden geliyor? Bu yeni bir kavram değil. Türkiye devrimci tarihinde son kırk, kırk beş yıldır var olan bir düş. Çünkü emperyalizm olduğu sürece böyle bir düş olması gayet doğal.  Marksist-Leninist bir değerlendirme yapmak gerekirse, bağımsızlık, vatan , ulusal mesele gibi kavramları hatırlatmak gerekecek. Buna gerek yok. Ulusal sorunla, bağımsızlık sorununun birbirinin anti tezi olma durumu yok.  Biz şunu savunuyoruz: Türkiye’deki bütün halkların, bütün ezilenlerin sorunu ortak. Emperyalizmin sömürüsü altında olmaktan kaynaklı ‘ulusal sorun var’ diyoruz. Aynı nedenle ‘işsizlik ve yoksulluk var’ diyoruz. İşte bütün bu kesimleri tek bir bayrak altında toplayacak olan slogan bu. ‘Bağımsızlık’ Bağımsız Türkiye olsun, tek Türkiye olsun ve halklar tek coğrafyada yaşasın mantığı değil bu söylediğimiz. Dolayısıyla bize yönelen bu eleştiriyi haksız buluyoruz. Geçen sene yaptığımız konserde alana bu sloganımızın yanında derdimiz anlatan çok sayıda pankart astık. Biz sosyalist insanlarız/sanatçılarız, bu bilinen bir doğruyken bu tarz eleştirilerle karşılaşınca şaşırıyoruz.

»Bu noktaya değinmişken size ‘demokratik özerklik’ projesini de sorayım.

Biz bir müzik grubu olduğumuz kadar, devrimciyiz ve inandığımız bir duruşumuz var. Kürt sorunuyla ilgili kendi tasarruflarımızı paylaşmayı doğru bulmuyoruz. Duruşumuzdan, durduğumuz yerden şunu çıkarabiliriz: Kürt halkı kendi yolunu kendi çizecektir. Ne istiyorsa, Kürt halkı onu gerçekleştiriyor. Kürt halkı eziliyor, hem kültürel hem ekonomik olarak eziliyor olmasının hesabını soracaktır. Biz ortak mücadeleyle “tüm sorunlarımızı alt edeceğiz, yeni bir dünya kuracağız” diyoruz.

»Özgür Gündem kapatıldığında hemen ertesi gün Taksim Tramvay Durağı’ndan Galatasaray Meydanı’na uzanan protesto eylemi yapıldı. O gün meydanda sizin de tutuklu üyeleriniz için yaptığınız eylem vardı. Ancak orada Özgür Gündem eylemine dayanışmada bulunmadığınız eleştirileri yapıldı.

Bizim o gün Özgür Gündem için eylem yapılacağına dair bilgimiz yoktu. Biz şarkılarımızı söylerken arkadaşların oradan geçtiğini gördük. O sırada Cemo’yu söylüyorduk. Arkadaşlar geçerken alkışlarla Cemo’ya eşlik etti. Devamında o arkadaşların basın açıklamaları yapıldı.  Orada olan arkadaşların Grup Yorum dinlediklerini biliyoruz. Biz de onların eylemine destek vermekten çekinmeyiz. Ancak o gün öyle bir refleks geliştiremedik. Bizim eylemimiz devam ederken yapacak çok fazla bir şey de yok. Her şey birden gelişti. Bu tarz eylemlerin çakışmasına sık sık denk gelinir. Orada da yapılan şey ortak slogan atmak, şarkı söylemek olur. O gün Galatasaray Meydanı’nda olan buydu. Aslında dayanışma da vardı.

»Grup Yorum’un kurulduğu iklimden bugüne gelelim. Ne değişti?

O günden bugüne çok değişen bir şey yok. 12 Eylül ve baskıcı cunta dönemiydi iklim. Bugün benzer iklim devam ediyor. Hatta daha beter koşullarda devam ediyor. Son döneme ilişkin baskıları tekrardan hatırlatmaya gerek yok. Hepimiz tanığız.  Grup Yorum üyeleri tutuklanıyor. Üyemiz Seçkin Aydoğan tutuklanmakla kalmadı içeride dört defa gardiyan saldırısına maruz kaldı. Grup Yorum bileti satanların durumu ortada. Her dönem mutlaka üyelerimizden biri cezaevinde olmuştur. 25. yıl konseri bir kırılma noktasıydı. Bize yönelen baskıları daha fazla hissettiğimiz bir dönem oldu. Kamuoyu açısından ise her dönem içeride tutulan üyelerimiz bu defa daha fazla göze girmeye başladı.

»İnönü Stadı’nda 25. yıl konserine 60 bin kişinin katıldığını açıkladınız.  Geçen yıl 150 bin ve bu sene hedefiniz 300 bin. Nicelik vurgusu ön plana çıkıyor gibi. Oysa işin nitelik kısmı da var.

Bizim açımızdan sayıların kendisinden çok önemli olan kalabalık kitlelere ulaşmak. Bağımsız Türkiye, sosyalizm, açlık, yoksulluk gibi dertlerimizi daha büyük kalabalıklara anlatma amacındayız. Konserimize 300 bin kişi geldi demenin ötesinde bu fikirleri bu kadar insanla paylaşmaktır, güzel olan. Grup Yorum dinleyerek solla tanışan çok insan olmuştur. Bizim kendi içimizde yetişen arkadaşlarımız bile solla tanışmalarının Grup Yorum olduğunu söylüyor.

»Grup Yorum kültürel anlamda saldırılara karşı ördüğü barikat kadar, siyasal alanda kurulan barikatı da besledi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Grup Yorum’un ürettiği sanat eserlerinin devrim mücadelesine katacakları bellidir. Devrim daha farklı koşullarda, farklı mücadelelerin organize edilmesiyle olacaktır. Kültür sanat alanı bunun sadece bir parçasıdır. Barikatlarda Grup Yorum marşları söyleyerek direnen insanlar var. Bu insanlar Grup Yorum’un parçalarıyla inançlarını diri tutuyor.

»Grup Yorum’dan ayrılan üyeleri var. Grup Ekin vardı. Birlikte hareket ediyordunuz. Şimdi yok. Neden?

Faşizm koşullarında yaşıyoruz. Grup Yorum bundan payını aldı. Grup Yorum üyelerinin ayrılma süreci o baskı ortamında şekillendi diyebiliriz. Sonradan ayrılan arkadaşlarımızla görüştüğümüzde benzer şeyleri kendileri de söyledi. Grup Ekin’e gelince onlar bizden çok daha ağır şekilde faşizme maruz kaldı. Bütün üyeleri tutuklandı yani fiziksel olarak gelişen süreçte ortadan kaldırıldı.

»Yarın düzenleyeceğiniz konsere gelelim. Zülfü Livaneli, Aynur Doğan gibi isimler var. Sizin kuracağınız sahnede şarkılarını söyleyecek.

Zülfü Livaneli bir kült sanatçı. Ortaya çıkışımızda ilham aldığımız bir sanatçı. Biz bugünün türküsünü söylemeye çalışırken bunda Zülfü Livaneli’nin payının olduğunu söylüyoruz. Devrimci demokrat sanatçılara gelin bizimle beraber ‘bağımsız Türkiye’ türküsünü söyleyin deriz. Gelmelerinden gurur duyarız. Yarın bizimle olacak Aynur Doğan için de Aylin Aslım için de bu böyledir. Kendinizi yalnızlaştırmamanız gerekiyor. Biz halkın içinden gelen ve hâlâ halk olan bir grubuz. Halkın içinde türkülerimizi söylemek, bizim dışımızdaki insanları da halkın arasında görmek, onları sokağa çağırmak bizim için hem gurur verici hem görevdir.

»Bandista’yı size sormak istiyorum. Sizden çok sonra ortaya çıkan, yine bahsettiğiniz sosyalizme ait kavramların türküsünü kendi özgü yorumuyla seslendiren ve oldukça sevilen bir grup.

Bandista’yı yakından tanıma fırsatımız olmadı. Eylemlerde karşılaşıp ayaküstü sohbet etmişliğimiz var. Ancak derinlemesine inceleyemedik. Gözlemlerimize dayanarak şunu söyleyebiliriz: Kitleler tarafından seviliyor. Müzikal tarzıyla gençleri etkiliyor. Değerli bir duruşu olduğunu düşünüyoruz. Sadece Bandista için değil, sosyalizm adına kim ne iş yapıyorsa önemsiyoruz.

»Türkiye soluna bakışınız nasıl? Özellikle sol içi dayanışma kısmını sormak istiyorum. Çok acımasız çekişmeler/eleştiriler oldu.

Bizce de eleştiri çok ağır olmalı. Çünkü eleştiri dostça bir şeydir. Evet geçmişte solda çok kötü durumlar  yaşandı. Bunun sebebi şiddete varan tavırlara 80 öncesi ve sonrasında çok şey yaşandı. Ancak devrim gibi bir derdimiz var. Bu devrim  ancak birlikte olacaktır. İdeolojik tartışmalarla, acımasız eleştirilerle en doğrusunu bulacağız. Bölünerek yok olacağız karamsarlığı yaşamıyoruz. Sosyalizme ait olan ne varsa, bir gün yolunun kesişeceğini düşünüyoruz. Bu olunca başaracağız.

»Son olarak yarın gerçekleşecek konsere çağrınız var mı?

Biz hayata soldan bakan insanlar gerçekten çok kalabalığız. Gündelik yaşamlarımızda bu düzenin, bu hayatın içinde kırılıp gidiyoruz. Kendi kabuğumuzu kıramadıkça sinirlenip öfkeleniyoruz. İsyan edip bir şeylerin değişmesini istiyoruz. İşte bu nedenle bütün hayatla ve düzenle derdi olanlar için  aslında ne kadar kalabalık, ne kadar öfkeli insanlar olduğumuzu gösteren bir gün olacak. Bu anlamda bir konserin ötesinde sosyalizm için gövde gösterisi olacak. Bu gösteriye herkesi davet ediyoruz.