Güzel haber yok mu?

Yayın Koordinatörümüz Yaşar Aydın’ın dünkü değerlendirmesini okumasam bambaşka şeyler yazacaktım. “Son yıllarda gazeteci olarak işimizi yapmaya çalışırken belki de en çok duyduğumuz cümlelerden biri yazının başlığı olan ‘Güzel haber yok mu?’ oldu”, demişti.

O soruyu soran, aynı iç sıkıntısını hisseden yalnızca okurlar değil, kendimden biliyorum. Keyifli, gülümseten, gülümsetirken düşündüren yazılar yazabilmeyi öyle özlüyorum ki!

Lakin, memleketin hali köşenin yakasını bırakmıyor! Hep sansür yasalarını, iktidarın baskılarını, maaşına üç kuruş zam yapılacak diye bekleyen emekliyi memuru, eti rüyasında gören asgari ücretliyi, işsizi, memleketi terk eden doktoru yazıyoruz…

Güzel haber yok mu hiç?

Var, olmaz mı? Direnişlerden umut veren, hayattan gülümseten, sanatta sporda gururlandıran haberler… İnsanların birbirlerini boğazladığı savaşların ortasında bile “güzel” haberler gördü gözlerim.

***

BirGün’ün çıkışı öncesi hazırladığımız anayasasına, en karanlık ve zor zamanlarda bile birinci sayfaya mutlaka bir “güzel” haber koyacağız diye kural koymuştuk.

Arka Sayfa Güzeli”miz vardı, hatırlar mısınız? Medyanın kadın bedenini metalaştıran hallerine bir eleştiri olarak, “arka sayfa güzeli” diye bazen bir çiçeğin böceğin, bazen eli yüzü buruş buruş bir ninenin, bazen bir çocuğun harika fotoğrafını koyar, bir medya rezaletine “gezi-zekalı” kafalar atardık!

Hafta sonu İzmir’deydim. Güzeldi! Dana ve Eva’nın, babalarıyla birlikte atıldıkları yeni maceranın başlangıcına tanıklık ettim.

Dana 9 yaşında, Eva ise 11. Kimse inanamadı ama tam 1000 kilometre (km) pedal basarak İzmir’den Kapadokya’ya gidecekler. Yol boyu çadırda kalıp, kendileri pişirip kendileri yiyerek!

***

Babaları Mikael’i daha önce yazdım; “Bisikletle Gelen Adam” diye. Dünyanın yaşayan en önemli gezgin ve kaşiflerinden. Onunla 1994-1996 arası Yeni Zelanda’dan Kahire’ye iki yıl süren bisiklet turu sırasında, bizim Niksar’dan geçerken tanışmıştım. O gün bugün dostuz.

BirGün’de yazarlık da yaptı, Mikael! Dünyanın en ilginç köşelerini nefis fotoğraflarla aktardı bize.

Şimdi, iki kızını “Gezgin/Kâşif Baba ve Kızları” belgeseli için, aslında bu sürede onları hayata hazırlamak, farklı kültürlerle tanışmalarını sağlamak için, birkaç bin km sürecek bir bisiklet yolculuğuna çıkarmış.

***

İzmir’den başlayan yolculuğa kendisi de bir bisiklet tutkunu olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer destek oldu. Yolculuğun ilk etabı, 7 milyar avroluk ekonomik büyüklüğe sahip Avrupa Bisiklet Ağı’na (EuroVelo) Türkiye’den katılan ilk kent İzmir’in sınırları içindeki 500 km’lik rota. Tamamlandığında uluslararası festivallere katılacak, sinema filmi olacak, dijital platformlarda gösterilecek belgesel ülkenin ve İzmir’in tanıtımı için bulunmaz fırsat.

Ama benim güzel haberim bu değil; Dana ve Eva!

7 yaşında kızınızı alıp kuş uçmaz kervan geçmez yolları aşarak 500, 1000 km gibi bisiklet yolculuklarına çıkar mıydınız?

Dana ilk uzun bisiklet yolculuğuna çıktığında 7, Eva 9 yaşındaydı. İsveç’te Malmö’den Dala’ya 1200 km pedal çevirdiler. Sonra, kış koşullarında 450 km; Dala-Jarna’dan Sundsvall’a. Geçen yaz da Malmö’den Kapelskar’a 1600 km. Hep çadırda kalarak!

Derdin ne birader?

Böyle sorarsanız Mikael’e; “Daha iyi insanlar olmak için” der. “Farklı kültürleri ve insanları tanıyıp, hiçbir kültürün diğerinden üstün olmadığını, siyahın, beyazın, kadının, eşcinselin erkeğin, Doğulu ve Batılının birbirinden farklı veya üstün olmadığını kavramak için. Yaşanılası bir dünyaya bir pedal da bizim katkımız olsun diye.

Güzel haber işte!

***

Not | Dana ve Eva'nın seyahatini izlemek isterseniz: