Biz kaç kişiyiz? Bu soru günümüzde pek bir moda. Hatta mitinglerde slogan olarak da kullanıyor artık. Ben de zaman zaman merak ederim bu sorunun cevabını? Benim gibiler, yani bu vatanı karşılıksız sevenler...

MEDYAZADE
Biz kaç kişiyiz? Bu soru günümüzde pek bir moda. Hatta mitinglerde slogan olarak da kullanıyor artık. Ben de zaman zaman merak ederim bu sorunun cevabını? Benim gibiler, yani bu vatanı karşılıksız sevenler, yan yana gelsek kaç kişi oluruz diye. Geçen gün oturdum şöyle bir bakayım dedim, Babıâli'de kaç kişiyiz. Ne yalan söyleyeyim ulaştığım netice epeyce morali düzeltti. Epeyce varmışız sevgili okurlarım. Öyle ki, tükürsek içimizdeki vatan hainlerini boğabilecek güçteymişiz meğer. Üstelik sayımızın günden güne arttığının da farkına vardım. Solcuların gazetelerinde de mevziler kazanıyoruz günbegün. Gerçi henüz

tam muvaffak olamadık ama, mütareke basının son günlerini yaşadığını şimdiden müjdeleyebilirim. Birgün'de bir ben varım örneğin. Ama alimallah, buradaki solcuların hepsine yeterim. Cumhuriyet'te neredeyse çoğunluktayız. Radikal'de de Hasan, Mehmet Ali ve Gündüz var.

Ne var ki, çizdiğim bu pembe tablonun dava arkadaşlarımı rehavete sevk etmesini istemem. Zira daha yapacak çok işimiz var. Her alanda aktif olmamız şart. Bu konuda Gündüz Aktan'ı kendimize örnek almalıyız bence. Sevgili meslektaşım, yalnızca solcuların gazetesinde gaz yapmakla kalmıyor, mebus olmak için de çalışıyor aynı zamanda. Düşünsenize, bir MHP mebusunun Radikal'de yazması az şey midir? Anlayacağınız yakında tüm Babıâli bizim olacak. Ah, bir de dünya Türk olsa.

* * *

AJANS... AJANS... AJANS... AJANS...
Cine 5 ve öbürsüler...
YAVUZ Pekman'ın yozlaşmayı, toplumsal sorumsuzluğu ve aymazlığı acı bir alayla anlattığı 'Süleyman ve Öbürsüler' isimli oyununu, her hafta onlarcasına şahit olduğumuz dramların medyadaki temsillerinin ardından sık sık yad ediyorum. Çocuklarımız kanalizasyonlarda ya da derme çatma evlerin yıkıntıları arasında can veriyorlar. Bu tip olaylar, yorumsuz verilseler dahi, sorumluların kimlikleri gün gibi ortadayken, habercilik adına yapılan tespitler yüreklerimizi sızlatıyor. Geçtiğimiz günlerde çöp toplamaktan dönen dört yavrumuz bir aracın altında ezilerek can verdi. Cine 5'teki haberin ve 'öbürsülerin' olay hakkındaki yorumlarıysa en az bu trajedi kadar acıydı: Ailelerin sorumsuzluğu yine canlara mal oldu! Çöpten yemek artığı toplayan çocukların ailelerini suçlayan medya, insanları çöplüklere mahkûm eden sistemin suç ortağıdır; ölümlerin sorumlusudur.

* * *

Varlığım Türk faşizmine...
SAVCILARIMIZ
barış ve kardeşlik kelimelerini cümle içinde kullanan gazetelerle kahramanca mücadele ediyorlar. Öyle ki Gündem gazetesi daha matbaadan çıkmadan sakıncalı olduğu gerekçesiyle toplatılabiliyor. Ancak her nüshası hakaret, düşmanlık, kan ve şiddetle dolu olan Yeniçağ ga- gazetenin son birkaç manşeti: Yunanlılar Kaşını-zetesi yayınlarını fütursuzca sürdürüyor. Varlığını yor, DEP'lilerden Tahrik, Şemdinli Tokadı, Papaz Türk faşizminin bekasına adayan İstediğini Aldı!..

* * *

... Diyor ki:
"DÜN
Samsun'da bayrakları sallayanlar, Atatürk'ü 21. yüzyıla da taşıdıklarını, Kurtuluş Savaşı ruhunun devam ettiğini ilan ettiler." Mustafa Balbay/ Cumhuriyet. Bu sürekli savaş paranoyasını 22. yüzyılda da Cumhuriyet mitinglerine taşımak dileğiyle.

* * *

ELİNİN KÖRÜ
GEÇTİĞİMİZ çarşamba Hürriyet gazetesi 'Boğaziçi'nde Tuhaf Şov' manşetini attı. Türbanlı bir öğrencinin gitar çalmasını, yöresel kıyafetlerle folklor gösterisi yapılmasını ve gösterinin isminin çeşitli dillerde yazılmasını eleştiren gazete, aynı üniversitenin bir önce de Orhan Pamuk'a fahri doktora unvanı verdiğini de unutmamıştı. Gerçi unutsalar da pek bir şey değiş-meyecekti. Boğaziçi Üni-versitesi'nin niçin şovenist okların menziline girdiğini her halükarda tahmin

edecektik nasıl olsa. Zira bu ülkede muhalif aydınları, yazarları ve sanatçıları onure etmeye kalkmanın cezasız kalmayacağını çok iyi biliyoruz. Üniversitelerdeki makamlarını, intihallere, onuncu yıl marşlarındaki performanslarına ve soruşturma komisyonlarındaki acımasızlıklarına borçlu olan öğretim elemanlarını el üstünde tutan basının bu son olaydaki tavrında da şaşılacak bir yan yok elbette. Netice de herkes işini yapıyor. Bakınız, şimdi de Hatay'ın Dörtyol ilçesindeki Türk Eğitim-Sen yöneticileri, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde bir 'gay kulübü' kurulması ve faaliyet göstermesine izin verdikleri gerekçesiyle YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç ve üniversite yöneticileri hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuşlar. Bilgi Üniversitesi'nin sicilinin hangi nedenlerden bozuk olduğunu sanırım söylememize gerek yok. Üniversitelerimize sahip çıkmanın zamanıdır.

Melih Altınok melihaltinok@birgun.net