28 Eylül 1979’da faşist çetelerce öldürüldü Cevat Yurdakul! Eğitim için gittiği Fransa’dan yazdığı mektuplarda şöyle diyordu: “Bazen üniversiteli gençlerle yürüyorum. Onlara vurulan copların acısını bir polis olarak ben hissediyorum.”

Halkın polisi Cevat Yurdakul

İnsan çıtır ekmeği ısırdığında
Kırıklar dolar kucağında
İşte orası umudun tarlasıdır

Didem Madak

Saniye YURDAKUL - CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı

Umutsuzluktan umut doğmuş Ordu’nun Ulubey ilçesinin Durak köyünde 25 Kasım 1942’de. Cevat denilmiş umudun adına. Ben büyüklerimden dinledim kendisini. Keşke birkaç yıl daha erken doğsam da daha yakından tanımış olsaydım demişimdir çoğu kez. Amcam ilkokulu köyde benim de okuduğum ilkokulda okumuş.

Ortaokul için Ordu merkeze gönderilmiş. Yoklukla iç içe olan ailenin kurtuluşudur çocuğun okuması bizim gibi coğrafyalarda. Amcam için bir ev tutulmuş Ordu’da.


Mesafe olarak yakın gibi görülen 25 km yol, saatler sürüyormuş o günün koşullarında. Baba köydeki evden kışın sırtında odun, yoğurt, süt, annesinin pişirdiği mısır ekmeğini taşımış, çimento kâğıtlarından defter de yapmış yıllarca.

Evde küçük gaz lambasının ışığı yetmeyince sokak lambasının altında derslerini yapmış ev arkadaşı Turan dayımla (40. yılında kavuştular birbirlerine).
Cevat amcam kendisi için katlanılan bu büyük fedakârlığın farkında olarak, 1959 yılında girdiği polis koleji sınavını kazanıp 1962 yılında okulu bitirdikten sonra Polis Enstitüsü yüksek kısmından 1965’te mezun olmuş. Komiser yardımcısı olarak Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde çalışmaya başlamış. Burada tanıştığı meslektaşı Ülker Örer ile 1968’de evlenmişler.

Polislik mesleğinin üst eğitimini almak için Fransa’ya gittiğinde ikizleri Ayçil ve Acar doğmuş. Fransa’da bambaşka hayatları gören Cevat Yurdakul, ülkesinin içinde bulunduğu durum için hep hayıflanmış hasretini çektiği ailesine yazdığı mektuplarda.

VURULAN COPLARIN ACISINI HİSSEDİYORUM

Çocukları için istediği güzel geleceği tüm halkı ve ülkesi için de istediğini yazmış.

“Acar’ım, Ayçil’im; İçimde sizlerin özlemi olduğu gibi, sizler gibi yetişmesi muhakkak olan bir millet ve vatan özlemi de var. Bu özlem bir sıla hasreti değil, Türkiyemin her yerini ve milletimin her ferdini en az bir Fransız kadar görmektir. Büyük, kahraman ve talihsiz milletimi düşünüyorum. Şu kilometrelerce uzaktaki devlette sizlerle milletimle ve devletimle beraber yaşıyorum. Bazen üniversiteli akıllı gençlerle beraber yürüyorum. Hürriyet Meydanı’ndan Taksim’e, Kızılay’dan Ulus’a doğru. Onlara vurulan copların acısını bir polis olarak ben hissediyorum. Benim başıma vuruyorlar sanki. Saplanan kurşunlar benim kalbimde sanki...

... Sevgili çocuklarım; iyi insan olmak, kendine milletine ve tüm insanlığa en büyük kazançtır. Olmak için de çok çalışmak, öğrenmek, okumak, dürüst yetişmek şarttır.

Her zaman sizi düşünüyor ve sizinle beraber yaşıyorum. Ama bununla beraber içimde bir millet mefhumu var. Milletimi düşünmek milli düşüncelerimin en başıdır. Çünkü ona yapılan iyilik herkese yapılmış demektir. (...) Yaşamak mühim değil ama insan olarak yaşamak çok mühim. Cehalet içinde bulunan insan veya millet hiçbir zaman muvaffak olamaz.”

Yaz tatillerini fındık zamanına göre ayarlayıp, ailecek geldikleri köyümüzde fındık hasadında çalıştığını anlatırdı büyüklerim. Yakın zamanda kaybettiğim abim Necip Yurdakul şöyle anlatacaktı amcamı. “Bizi aydınlatmadaki katkısı büyüktür. Ne zaman köye gelse bize kitap getirirdi. Ailenin bir bireyi olmasının ötesinde benim öğrenim görmeme, ailenin aydın bir bireyi olmama büyük katkısı olmuştur. Ama yalnız benim değil, ondan sonra gelen aile bireylerinin tümünün okumasını ışıklandıran insandı.”

Öyleydi. İzinde yürüyüp biz de çıktık köyden. Hatay’dan sonra Adana’daki görevine başlar başlamaz faili meçhul kalmış cinayetleri aydınlatmaya çalışır. Onun bu çalışmaları sonucunda 17 cinayetin failleri ortaya çıkarılır, 50’den fazla örgüt militanı yakalanır. Karaborsa ve yolsuzluklarla da mücadeleye girişir. Stok yaptıkları için piyasada yağ sıkıntısı olmasına neden olan üç fabrikaya baskın yapar ve 500 ton margarinle 10 bin ton ham yağ stokunu ele geçirir.

KATİLLERİN SERBEST BIRAKILMASI AKLIMIZDA

Öte yandan, Kahramanmaraş katliamının davaları Adana’da sürmekteydi. Onun için Adana gerçekten kaynayan bir kazandı. Dönemin Adana Valisi Aydemir Ceylan’a, “Sayın Valim, ister sol ister sağ olsun eline silah alan, yasalara karşı gelen herkes beni karşısında bulacak. Cumhuriyetin, devletin ve halkın polisi olduğumuzu kabul ettireceğiz, söz veriyorum size” diyen bir insandı. 28 Eylül 1979’da yanında kıymetlimiz Ülker yengemin babası da arabada iken çapraz ateşle öldürüldü! Katili, 12 Eylül öncesinde Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul ile CHP Adana İl Başkanı avukat Ahmet Albay ile CHP Kayseri İl Başkanı avukat Mustafa Kulkuloğlu’nun öldürülmesi olaylarına karıştığı gerekçesiyle mahkûm olan Muhsin Kehya’nın, 3. Yargı Paketi kapsamında serbest bırakıldığında Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etmesi hafızalarımıza kazındı.

NE ÇOK İNSANIMIZA KIYDILAR

Ne çok insanımıza kıydılar. Sabahattin Ali, Necdet Güçlü, Orhan Yavuz, Bedri Karafakioğu, Bedrettin Cömert, Doğan Öz, Necdet Bulut, Ümit Doğanay, Cavit Orhan Tütengil, Abdi İpekçi, Ümit Kaftancıoğlu, Kemal Türkler, İlhan Erdost, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Adnan Ersöz, Çetin Emeç, Musa Anter, Uğur Mumcu, Onat Kutlar, Metin Göktepe, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu ve Hrant Dink. 1 Mayıs 1977 katliamı, 23-24 Aralık 1978 Kahramanmaraş Katliamı, 1980 Çorum Katliamı ve 2 Temmuz Sivas Madımak Katliamı...

Ve 36 yaşında öldürülen ilk ve en genç Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul!

Kimselerin bilmediği ama devletin en derin yerlerinde kayıtlı; 18 Kasım 1941’de Kahramanmaraş Andırın’da hâkim olarak görev yaparken evine gelen üç kişi ile Adana’ya götürülen ve bir daha kendisinden haber alınamayan amcası Azmi Yurdakul’la (33) aynı kaderi paylaşıyordu Adana’da!

Ya geride kalanlar... Ülker yengem olaydan sonra bir daha Adana’ya dönemedi. İkizlerini ailesine bırakıp Diyarbakır’da görevlendirildi. Tehditler aldı. Direndi istifa etmedi. Hiçbir hükümet, yengemi hak ettiği ve eşinin görevini yapmayı çok istediği halde il emniyet müdürü yapmadı. Şimdi çocukları ve torunları ile Ankara’da yaşıyor. Ayçil kimya, Acar endüstri mühendisi. Torunları Ecenaz ve Acarkan dedelerini duvarda hep 36 yaşında olan fotoğrafından tanıyorlar.
Ne çok öldük biz. Ne çok değerini yok ettiler bu toprakların. Bugünler hiç tesadüf değil!