Dönemin en kanlı operasyonlarından biri olan “Hayata Dönüş”ün üzerinden tam 23 yıl geçti. BirGün’e konuşan davanın avukatlarından Sevimli, ‘‘Katliamda asıl hukuki sorumluluğu olanlar sanık sandalyesine oturmadı’’ dedi.

‘Hayat’ı çalanlar hiç yargılanmadı
3 gün süren Hayata Dönüş operasyonunda 28 tutuklu ve 2 asker yaşamını yitirdi, 237 tutuklu yaralandı. (Fotoğraf: Arşiv)

Deniz GÜNGÖR

Bugün 19 Aralık… Bundan tam 23 yıl önce, hapishanelerde koğuş sistemi yerine F Tipi cezaevleriyle tecrit uygulamasının getirilmesinin istenmesine ilişkin tutukluların başlattığı açlık grevine karşı ‘‘Hayata Dönüş’’ operasyonu yapıldı.

Tutuklu ve hükümlüler, tecridin kaldırılması talebiyle 20 Ekim 2000 tarihinde başladıkları açlık grevinin 45. gününde ölüm orucu kararı aldı. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile yapılan görüşmeler sonucu müzakere süreci başladı. 13 Aralık’ta RTÜK cezaevleri ile ilgili yayın yasağı getirdi. 17 Aralık’ta Devlet Güvenlik Mahkemesi, F tipi cezaevlerini eleştirmenin ‘‘örgüt üyeliği’’ anlamına geleceği karara imza attı. 19 Aralık’ta 20 cezaevine 10 bin güvenlik kuvvetiyle büyük bir saldırı başlatıldı. Operasyonun adı “Hayata Dönüş” olarak duyuruldu ancak yıllar sonra gerçek adının “Tufan” olduğu öğrenildi. Operasyon kararında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcıları Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli’nin imzası vardı. Kanlı saldırıda 28 tutuklu ve 2 asker hayatını kaybetti. 3 gün süren operasyonlarda 237 tutuklu yaralandı. Operasyon sırasında bazı askerlerin tutuklular tarafından öldürüldüğü iddia edilse de kurşunların askerlere ait olması söz konusu iddiaları çürüttü.

23 YILLIK MÜCADELE

Operasyonu protesto etmek için yapılan gösterilerde gözaltına alınan 58 kişi de tutuklandı. Tutukluların avukatı Çağdaş Hukukçular Derneği’nden (ÇHD) avukatı Güçlü Sevimli, kanlı operasyonun ardından cezaevlerinde tecrit sistemine geçildiğine dikkat çekti. Operasyonun amacının koğuş tipi modelden tecritli izolasyon merkezli ceza infaz modeline geçmek olduğunu belirten Sevimli, ‘‘Operasyon 20 ayrı cezaevinde yapılmış olmasına rağmen yalnızca bir kısmıyla ilgili adli soruşturmalar başlatıldı. Bu kapsamda da yargılamalar başladı ancak temel sıkıntı davaların önemli kısmı hükümlülerin ‘devlet malına zarar verme’ ve ‘cezaevlerinde isyan çıkarma’ iddiasıyla sanık olduğu davalardı. Ancak bu davaların hemen hemen çoğundan tutuklular beraat etti’’ dedi. Sevimli, ‘‘Bir kısım askeri görevliye de cezaevindeki ölüm olaylarıyla ilgili dava açılabildi. Davaların ciddi bir kısmı bitti ancak az sayıda açılan bu davalar kapsamında askerlerle ilgili beraat kararı verildi. Bayrampaşa Cezaevi ile ilgili davada sürüyor’’ diye konuştu. Sevimli, şöyle devam etti: ‘‘Davaların çoğunluğu göstermelik davalardı.  Tamamen hukuka aykırı şekilde, hiçbir maddi gerçeği ortaya çıkarma çabası göstermeksizin bizim yargılama kapsamındaki taleplerimizi hiçbirini kabul etmeden davalar kapsamında Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi ve Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi kötü bir yargılama pratiği ortaya koyarak askerler hakkında hukuka aykırı olarak beraat kararı vermiş oldu. Bu kabul edilemez.’’

Avukat Güçlü SEVİMLİ

ZAMANAŞIMINA YAKLAŞTIK

Bayrampaşa Cezaevi’ne ilişkin devam eden davada da adaletin hâlâ yerini bulmadığını söyleyen Sevimli, ‘‘Mahkeme heyeti nispeten maddi gerçeği ortaya çıkarmak için bir çaba sarf etse de yargılama sonunda nasıl bir karar çıkacak bilmiyoruz. Zamanaşımı süresine de yaklaştık ki ölümlerle ilgili de zamanaşımında kritik bir noktadayız. Yargılamalar geç açıldı, çok ağır yürüyor. Yılda yalnızca 2 duruşma görülüyor. Katliamın 23. yılına girdik ölümlerle ilgili zamanaşımı tehlikesi var’’ dedi. Sevimli, özetle şunları kaydetti: ‘‘Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nde birtakım rütbeli askerler yargılanıyor olsa da halen katliam kapsamında asıl hukuki sorumluluğu olan dönemin İçişleri Bakanı Sarettin Tantan, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, dönemin Jandarma Genel Komutanı hiçbir zaman sanık sandalyesine oturtulmadı. Bu konuda çok fazla suç duyurumuz var. Tamamına takipsizlik kararı verildi. Artık katliamla 23. yılında bununla gündeme gelmesi gerekiyor. Sadece bir kısım askeri görevli değil, bu saydığım kişilerin asıl sorumlulukları var. Saadettin Tantan’ın operasyonu başlatan emrin altında imzası var. Katliamın, operasyonun siyasi ayağı yargılamalar kapsamında eksik kaldı. Bu kişilerin yargılanması gerekir ki en temel eksiklik budur.’’