Başbakan Erdoğan, faili meçhul cinayetlerin yaşanmadığını savunadursun, 2002’den bu yana sadece bölgede 607 kişi faili meçhul cinayetle yargısız infaz sonucu öldürüldü

Başbakan Erdoğan, faili meçhul cinayetlerin yaşanmadığını savunadursun, 2002’den bu yana sadece bölgede 607 kişi faili meçhul cinayetle yargısız infaz sonucu öldürüldü

BAŞBAKAN'I YALANLIYOR
nsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi'nin verileri Başbakan Erdoğan’ı tekzip ediyor. Derneğin hazırladığı rapora göre, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana sadece bölgede 607 sivil insan, faili meçhul cinayet ile polis, asker ve korucular tarafından yargısız infaz sonucu öldürüldü.

İNFAZLAR HIZINI KAYBETMEDİ
aşbakan Erdoğan’ın bahsettiği dokuz yıllık dönemde faili meçhul cinayetler ve yargısız infazlar hızından hiçbir şey kaybetmedi. Faili meçhuller bir yana bu dönemde aleni bir şekilde insanları katleden güvenlik görevlileri hakkında gerekli tahkikat bile yapılmadı ve katiller zamanla aklandı.

Nerede bunların failleri
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP hükümeti döneminde faili meçhul cinayetlerin yaşanmadığını savunadursun, İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verileri Erdoğan’ı tekzip eder nitelikte. İHD Diyarbakır Şubesi’nin verilerine göre, AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana sadece ‘bölge’de 607 sivil insan, faili meçhul cinayet ile polis, asker ve korucular tarafından yargısız infaz sonucu öldürüldü. Faili meçhuller bir yana bu dönemde aleni bir şekilde insanları katleden güvenlik görevlileri hakkında gerekli tahkikat bile yapılmadı ve katiller zamanla aklandı.
BAŞBAKAN, ‘TEK BİR OLAY VAR’ DEMİŞTİ
Erdoğan grup toplantısında yaptığı konuşma bölgede ciddi tepkilere neden oldu. Konuşmasında Cumartesi Anneleri ile yaptığı görüşmeye değinen Erdoğan, ilginç bir iddiayı da ortaya attı. Erdoğan, iktidara geldikleri 2002 yılından bu yana faili meçhul cinayetlerin yaşanmadığını ileri sürerek, kendi dönemlerinde sadece bir faili meçhul olayın olduğunu, bundan da haberdar olmadıklarını söyledi. Oysa ki, Erdoğan’ın bahsettiği dokuz yıllık dönemde faili meçhul cinayetler ve yargısız infazlar hızından hiçbir şey kaybetmedi. Nitekim İHD Diyarbakır Şubesi’nin sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni kapsayan verileri, Erdoğan’ı tekzip eder nitelikte. ANF’nin İHD’nin raporlarını derleyerek yaptığı habere göre, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 2010 yılına kadar 607 sivil yurttaş, faili meçhul bir şekilde veya polis, asker ve korucular tarafından öldürülürken, 527 kişi ise yaralandı.
'MEÇHUL'E GEREK YOK, ALENİ YAPILIYOR!
Verilere göre, özellikle bu süreçte polis ve askerler tarafından yargısız infaz sonucu katledilen insanların sayısında çarpıcı rakamların olduğu gözleniyor. Gerek kırsal kesimde gerekse kent merkezlerinde güvenlik güçlerinin silah kullanma yetkisinin ihlali sonucu gerçekleşen bu olaylarda, katillerin hükümet ve yargı tarafından korunarak, ceza almalarının engellenmesi, bu olayları da faili meçhul kategorisine koymakta.
Bu şekilde 1990’lı yıllarda gizli bir şekilde yapılan ve adına faili meçhul denilen olaylar artık aleni bir şekilde gerçekleştirilmeye başlandı. Bu süreçte, Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Aydın Erdem ve 2006 Mart olaylarında yaşamını yitirenler kamuoyunda bilinen sadece birkaç olay.

AKP DÖNEMİNDEKİ ‘FAİLİ MEÇHUL’LER

AŞAĞIDAKİ veriler polis, asker ve korucular tarafından öldürülenlerin değil, Erdoğan’ın bahsettiği ‘faili meçhul’ cinayetlerden sadece birkaç olay. 2002’den 2010 yılına kadar geçen 9 yıllık süreçten bu yana yaşanan faili meçhul cinayetlerin küçük bir bölümünü sunuyoruz:
* Siirt ili Şirvan ilçesine bağlı Zıvzik Köyünde ikamet eden Abidin Ovat (1961 Siirt ili Şirvan ilçesi nüfusuna kayıtlı, evli altı çocuk babası.), çift sürmeye gittiği sırada kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Ovat’ın kimler tarafından öldürüldüğü konusunda herhangi bir bilginin elde edilmediği ancak 3 Kasım seçimleri döneminde DEHAP adına müşahitlik yaptığından dolayı Üstpınar Karakolu yetkilileri tarafından tehdit edildiği, öldürüldüğü yerde yapılan incelemelerde bir askeri palaskanın mevcut olduğu belirtildi. (İHD Siirt- 30 Kasım 2002/ Özgür Gündem)
*Erzurum ili Karayazı ilçesine bağlı Aşağı İncesu köyünde 25 Kasım günü evden çıktıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan HADEP Üyesi İbrahim Karakaş’ın (25), 6 Aralık günü köye üç kilometre uzaklıkta cesedinin bulunduğu belirtildi. Karakaş’ın ensesinden tek kurşunla vurulmak suretiyle öldürüldüğü açıklandı. (21 Aralık 2002/ Evrensel)
*20 Kasım 2002 günü akşam saat 17.00 sıralarında, Varto İlçe Jandarma Alay Komutanlığı’nda görevli Astsubay Celal Şan ile görüşmeye gidiyorum diyerek evden ayrılan ve bir daha kendisinden haber alınamayan, Muş ili Varto ilçesi Karapınar köyünde ikamet eden evli, beş çocuk babası 40 yaşındaki Sıddık Kaya, 19 Nisan 2003 tarihinde Bulanık’a bağlı Serinova Beldesi yakınlarda Murat Nehri kıyısında ölü olarak bulundu. Kaya’nın cesedi Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Cesedin, otopsi yapılmak üzere İstanbul’a gönderileceği açıklandı. (20 Nisan 2003/ Özgür Gündem)
* Turan Özmen (30) adlı kişi 4 Mayıs 2003 günü işyerinde kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. Özmen’in babası M.Hanefi Özmen, oğlunun faili meçhul cinayete kurban gittiğini, faillerinin bulunması için Emniyet Müdürlüğü’nce ciddi bir çalışma yapılmadığını, oğlundan ve kendisinden bir astsubay tarafından para istendiğini, DEHAP’lı oldukları için ailesine ve kendisine baskı uygulandığını, defalarca gözaltına alındığını, işkence gördüğünü belirtti. (İHD Bingöl)
* Diyarbakır ili Silvan ilçesinde yayınlanan Mücadele Gazetesi sahibi Yaşar Parlak, 18 Ağustos 2004 tarihinde akşam saatlerinde Selahattin Eyyubi Camii avlusunda otururken kimliği belirsiz kişilerce uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. (20 Ağustos 2004/Hürriyet)
* 14 Haziran 2005’de saat 21.00 sıralarında Bingöl ili Karlıova ilçesi Çat Karayolunda aralarında Malazgirt DEHAP Eski İlçe Başkanı İhsan Bertan’ın da bulunduğu araca kimliği meçhul kişi veya kişilerce silahlı saldırı düzenlendiği, saldırı sonucu İhsan Bertan’ın yaşamını yitirdiği, Aydın Baysal isimli şahsın yaralandığı açıklandı. (İHD Bingöl)
* Almanya’da ikamet eden ve yaz aylarında Tunceli merkeze bağlı Artuluk Köyünde tatilini geçiren 68 yaşındaki Hasan Şahin adlı kişi köyünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirdi. Şahin’in oğlu Süleyman Şahin’in Kongra-Gel üyesi olduğu ve HPG’nin bölge sorumluluğu yaptığı ve bu nedenle de sürekli defalar tehdit edildiği belirtildi. (4 Ağustos 2005/ Özgür Gündem)
* Mardin’in Yaylı köyünde kar maskeli oldukları iddia edilen üç kişinin uzun namlulu silahlarla yaylım ateşine tuttuğu evden, aynı aileden 19 yaşındaki Mehmet Ç, 17 yaşındaki Canan Ç., ve 20 yaşındaki Gülistan adlı kardeşlerin saldırı sonucu yaşamlarını yitirdiği, anne Sultan Ç. İle 8 yaşındaki kızının yaralandıkları belirtildi. (13 Aralık 2005/ Sabah)
* 17 yaşındaki Mahsum Mızrak, görgü tanıklarının 30 Mart 2006 tarihinde 10 Nisan Polis Karakolu tarafından gözaltına alındığına tanıklık edilmesine rağmen, ailesi, Karakollara, Baroya, İHD’ ye, Emniyet Müdürlüklerine ve Hastanelere başvurularda herhangi bir netice alamamıştır. Son olarak aile, 3 Nisan 2006 tarihinde saat 18:00’da Devlet Hastanesine gitmiş ve 30 Mart 2006 tarihinden beri kimliği belli olmayan ceset olarak morgda tutulduğunu öğrenmiştir. 30 Mart 2006 tarihli otopsi tutanağında, kişinin ölüm nedenin, ateşli silah mermisi (gaz fişeği) yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti ve kanaması sonucu meydana geldiği belirtildi. (İHD Diyarbakır)
* 20 Temmuz 2006 tarihinde şubemize başvuruda bulunan Mehmet Ata Öktem şu beyanlarda bulundu: “Oğlum Abdullah Öktem 28 Haziran 2006 tarihinde itirafçı olduğunu öğrendiğim bazı şahıslar tarafından infaz edildi. Verdikleri ifadelerde mayına bastığını söylüyorlar. Ancak ifadeleri çelişkilidir. Mayına basıp parçalanan cesette kimlik ve kağıtların da parçalanması gerekmektedir. Oğlumun kimliği sapasağlamdır. Mayına basarak öldüğünü sanmıyorum. Onunla beraber olanlar itirafçı olduğundan oğlumun infaz edildiğini düşünüyorum.” (İHD Diyarbakır)
* Bitlis ilinde, 11 Haziran 2007 tarihinden bu yana kayıp olan HADEP ve DEHAP döneminde Tatvan ilçesinde Gençlik Kollarında çalışma yürüten Menice Uğuş (25)’ın Bitlis'in Hizan İlçesinde ölü bulunduğu belirtildi. (15 Haziran 2007/DİHA)
* Şırnak'ın Beytüşşebap İlçesi'nde dün gece araçla Beşağaç Köyü'nden Günyüzü Köyü'ne gitmekte olan DTP'li Necman Ölmez ile Ferhat Erdiş kimliği henüz tespit edilemeyen kişiler tarafından öldürüldüğü belirtildi. (26 Temmuz 2009 / DİHA)
* Diyarbakır'ın Hani İlçesine bağlı Ovacık Mezrası'nda yaşayan Opçin ailesi silahlı saldırıya uğradı. Yukarı Turalı Köyü'ne bağlı Ovacık Mezrası'nda yaşayan Hüseyin Opçin (40) ile eşi Hacer Opçin (35) henüz bilinmeyen bir nedenden dolayı bu sabah kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Olayda Hacer Opçin hayatını kaybetti. Ağır yaralanan Hüseyin Opçin hastanede tedavi altına alındı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. (23.06.2010/)
* Avrupa'da yaşayan bir aile yaz tatili için geldiği Kahramanmaraş'ın Pazarcık İlçesi Karahasanlı Köyü'ne gitmek isterlerken akşam saat 22.00 civarında Pulyanlı ve Çınar köyleri arasında asker ve HPG'lilerin elbiselerini giyen bir grup silahlı kişiler tarafından araçlarına dakikalarca ateş edildiği iddia edildi. Güvenlik gerekçesiyle ismini vermek istemeyen aileden bir kadın koluna aldığı kurşunla yaralandı. Olay yerinden hızla uzaklaşan aile, köyleri olan Karahasanlı Köyü girişindeki polis noktasına başvurdu. Fakat ailenin burada polislerden aldığı cevap ise "Susun sakın hiçbir şey söylemeyin evinize gidin" oldu. Saldırıya uğrayan aile kendilerine ateş edenleri 'Kontrgerilla' olduğundan şüpheleniyor. Saldırının olduğu yerde orman yangını olduğunu belirten aile üyeleri, kurşunlanmış bir aracın ise hala olay yerinde bulunduğunu söyledi. (21.07.2010/ANF)
* Diyarbakır'ın Bağlar İlçesi'nde oturan Lise 1. sınıf öğrencisi Recep Çelik (17), 25 Haziran'da gece 02.00 sıralarında evine giderken, kimliği belirsiz iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Diyarbakır Devlet Hastanesi Acil Servisi'ne kaldırılan Çelik, buradan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne sevk edildi. Beyin Cerrahi bölümünde 10 gün kaldıktan sonra İntaniye bölüme alınan Çelik, omzundaki sinir damarlarına isabet eden kurşunlar nedeniyle belden aşığa felç oldu. Olayın meydana geldiği yerde MOBESE kameraları olmasına rağmen 27 gündür Çelik'i vuranlar yakalanmadı. Olay öncesi evden çıkmadan önce babasıyla ufak bir tartışma yaşayan Çelik, gece 02.00 sıralarında evine dönmek için Direkhane'den geçerken arabayla gelen ve tanımadığı iki kişinin kendisine, "Bu saatte burada ne geziyorsun" diyerek, önce havaya bir el ateş açtığını ardından arabadan inen bir kişinin kendisine iki el ateş açtığını söyledi. Çelik olay anını şöyle anlattı. "Araba içinde bulunan bir kişi 'Bu saatte ne yapıyorsun' dedi. Geceydi, beni kaçırmalarından korktum, sokakta kimse yoktu. Sonra kaçtım. Tanımadığım bir kişi arabadan indi. Uzun boylu 1.80 boyunda vardı, hafif sarışındı. Adam havaya bir el ateş açtı ve beni kovaladı. Sonra omzumdan tutarak sırtıma iki el ateş etti. Kendimi kaybettim o an. Hiç bir şey hissetmiyordum. Sadece boynumu hissediyordum. Konuşma tarzı normal Diyarbakırlılara benzemiyordu. Türkçeleri düzgündü. Polis konuşmasına benziyordu. Şüphelendim, ama kim olduklarını bilmiyorum. İki kişiydiler. Bana kurşun sıkan kişi arabadan tek inmişti. Ben yere yığıldıktan sonra arabayı kullanan diğer kişi de arabadan indi. Sonra 'Lan bu öldü' deyip kaçtılar. Araba gri renkteydi eminim. Polisler şimdi araştırıyor" dedi. (22.07.2010/DİHA)
* Yüksekova-Hakkari karayolunun 20. kilometresinde bulunan Suüstü (Şakitan) Köprüsü bölgesinde yol kenarındaki dereye atılmış bulunan cesedin Engin Urak (28) isimli bir şahsa ait olduğu öğrenildi. Görgü tanıklarının anlatımına göre, sigara kaçakçılığı yapan Urak'ın polis tarafından takip edildiğini ve olay yerinde araçtan indirilerek dipçikle öldürüldüğü ileri sürüldü. Edinilen bilgilere göre, sigara kaçakçılığı yaptığı belirtilen 26-27 yaşlarındaki Engin Urak ve bir arkadaşının içinde bulunduğu minibüs polislere ait olduğu belirtilen bir araçla takibe alındı. Uzun süre devam eden kovalamaca sonucu Suüstü (Şakitan) Köprüsü mevkiinde araç durduruldu. Başkale'nin Gedikbaşı (Çuğ) köyü nüfusuna kayıtlı Urak'ın yanında bulunan arkadaşının araçtan atlayarak dağlık alana kaçtığı ve böylece kurtulduğu belirtilirken, Urak'ın ise polis tarafından yakalandığı ileri sürüldü. Etrafa saçılan mermi kovanlarından çok sayıda silah sıkıldığı görülürken, Urak'ın vücudunda her hangi bir kurşun izinin olmaması kulak ve burnundan kan akması darp edilerek öldürüldüğü şüphelerine neden oldu. Urak'ın amcasının oğlu Kerem Urak'ın anlatımlarına göre, Urak'ın silah dipçikleriyle vurularak öldürüldüğü belirtildi. Amcağolu Urak, olayın görgü tanıklarının kendilerine anlattığı bilgilere göre, yol kenarında polis tarafından Urak'a diz çökertildiği ve ellerinin başına konulduğu böylelikle darp edilerek öldürüldüğünü söyledi. Urak'ın dayısı Şefik Aytekin ise, Urak'ın cenazesinde kurşun izi olmadığını belirterek, Engin ve arkadaşına ait olan aracın kaza süsü verilerek dereye yuvarlatıldığını belirtti. Araç ile cenazenin arasında 50 metre mesafe bulunduğunu söyleyen Aytekin, sabah saatlerinde Yüksekova Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polislerin olay yerine gelip aracı emniyete çektiğini söyledi. Aytekin, Urak'ın kardeşinin gözaltına alındığını ve daha sonra olay yerine götürdüğünü böylelikle olaydan haberdar olduklarını da ifade etti. (22.07.2010/DİHA)
* Şırnak'ta oturan ve iki gündür kayıp olduğu belirtilen taksi şoförü Salih Taşar'ın (29) cenazesi akşam saatlerinde Şırnak-Siirt karayolu üzerinde bulunan Kaymakam Çeşmesi civarında elleri kemeriyle bağlanmış, ayakları ise iki yerden koli bandıyla bağlanmış ve kafasına taşlarla vurularak öldürülmüş bir halde bulundu. Taşar'ın, önceki gün Küçük Sanayi Sitesinden müşteri almak için gittiği ve geri dönmediği belirtildi. Ailesinin tüm aramalarına rağmen Taşar'a 2 gün boyuncu ulaşamadı. Taşar'ın Renault marka aracı olaydan sonra Küçük Sanayi Sitesi yakınlarında terk edilmiş halde bulundu. Yakınlarının haber vermesi üzerine olay yerine gelen polisler, Taşar'ın terk edilmiş aracını incelemek üzere Şırnak Emniyet Müdürlüğü'ne götürdü. Akşam saatlerinde ise Taşar'ın Kaymakam Çeşmesi yakınlarında elleri bağlanmış bir şekilde infaz edilmiş cesedi bulundu. İşkence izlerinin olduğu ceset Şırnak Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Cesedin otopsi raporu için Diyarbakır'a götürüleceği belirtildi. Öte yandan Taşar'ı vuran kişiler, Taşar'ın ağabeyi Ahmet Taşar'ın telefonuna iki kısa mesaj gönderdi. İlk mesajda "Adamınızı merak etmeyin onu Irak'a götürüyoruz" denilirken, ikinci mesajda da "Biz örgütüz adamınızı öldürdük. Bundan sonra daha çok kişiyi böyle öldüreceğiz" dendiği belirtildi. (01.08.2010/ANF)