İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçim sonuçlarına ilişkin yaptığı açıklamada Van'daki irade gaspına dikkat çekerek İstanbul'da da benzer durumların yaşandığını belirtip iktidarı eleştirdi. Tuzla'da seçimi kaybeden AKP'li başkanın seçimden hemen sonra 62 milyon liralık ihale yaptığını açıklayan İmamoğlu, "İBB müfettişlerini görevimi devralır almaz hemen görevlendirdim ihaleyi veren de alan da rahat olmasın, bire bir takip edeceğim" dedi.

İmamoğlu açıkladı: Tuzla'da AKP'li Başkan seçimden hemen sonra 62 milyonluk ihale yapmış
Fotoğraf: İBB

HABER MERKEZİ

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane'de düzenlenen mazbata töreninde açıklamalarda bulundu. İmamoğlu yaptığı konuşmada, seçim sonrası iktidarın giriştiği irade gaspı girişimlerine dikkat çekerek, eleştirilerde bulundu. 

Resmi olmayan sonuçlara göre, DEM Parti'nin kazandığı Van'daki irade gaspına ilişkin konuşan İmamoğlu, "Seçim gecesi söylenenlerin aksine Van'da gereksiz bir gerilimle hak gaspı çabalarına girildiğini üzülerek gördük. Ne mutlu ki YSK görevini yaptı. Teşekkür ederiz. Hukuk ve demokrasi dışı gidişata son verilerek yanlıştan dönülmesini sağlamıştır" ifadelerini kullandı.

İstanbul'da da benzer durumların yaşandığına dikkat çeken İmamoğlu, CHP'nin kazandığı Tuzla'da mazbatanın verilmediğini hatırlatarak, AKP'li Belediye Başkanı Şadi Yazıcı'nın seçimden hemen sonra 2 Nisan günü 62 milyon liralık ihale yaptığını açıkladı.  "İBB müfettişlerini görevimi devralır almaz hemen görevlendirdim ihaleyi veren de alan da rahat olmasın, bire bir takip edeceğimi buradan söyleyeyim" diyen İmamoğlu, "Belediye Başkanı'nın yapmaya çalıştığı başka işler de var. Çok acayip şeyler deniyor panikle" ifadelerini kullandı. İmamoğlu ayrıca CHP'nin kazandığı Gaziosmanpaşa ve Beykoz'da da sandıkların tekrar sayılmasına tepki göstererek, "Beykoz ve Gaziosmanpaşa'da tüm sandıkları tekrar saydırma konusundaki telaşınız ne? Süreci uzattıkça uzatıyorsunuz, yapmayın. Buralardaki seçim sonucunu takip edeceğimizden kimse şüphe duymasın" dedi.

İmamoğlu'nun açıklamaların şöyle:

"Bir yandan ekonomik krize, enflasyona ve hayat pahalılığına tepki gösterdi, bir yandan da ‘demokrasi, hukuk, adalet, barış, eşitlik ve özgürlük istiyoruz’ dedi. Bu önemli bir sesti. 31 Mart 2024 seçimlerinde vatandaşın verdiği mesajın, öncelikle iktidar tarafından iyi okunması gerekiyor. Seçmenin ortaya koyduğu tarihi bir mesaj ve tarihi bir irade olduğunu düşünüyorum. Bu seçim, Türkiye siyasi tarihinin en önemli kırılmalarından birisidir ve artık geriye dönüş olmaz. Demokrasi bir kez uyandı mı özgürlük bir kere hayat buldu mu, ondan kimse kaçamaz. Geri dönüş çabaları, nafile çabalar olur. Hatırlayın; 31 Mart 2019 gecesi Anadolu Ajansı'nın veri akışını kesmesiyle başlayan süreçte, ne yazık ki bir anlayışla mücadelemiz vardı. O anlayış, makamları ya da bir seçim bölgesini, İstanbul'u kendi mülkü gibi gören bir anlayış. Tabii bu anlayışın neler yaptığını birlikte gördük, yaşadık. Millet iradesini hiçe sayan o anlayış, 23 Haziran 2019’da aslında esaslı bir demokrasi dersi aldı. Ama maalesef buradan yeterince ders çıkartmadı.

2019’da başlayan o süreç, bugüne kadar farklı boyutlarıyla birlikte aralıksız bir biçimde devam etti. 5 yıl boyunca bizleri engellemek, başarısız kılmak için ellerinden geleni yaptılar. Dönem dönem fazlasıyla gerçek dışı suçlamalarla ve iftiralarla bize halkın gözünde küçük düşürmeye çalıştılar, gayret ettiler. Siyasi maksatlı mesnetsiz davalarla, her gün ayrı bir teftiş ve soruşturmayla bizi yıldırmaya uğraştılar. Tabii 5 yıl boyunca onlar bizimle uğraşırken biz ise gerçek hayata, milletin bize yüklediği sorumluluğa, yani İstanbul'un sorunlarıyla mücadele ettik. Pazar günü yapılan seçimde, yalnızca bizim 5 yıllık performansımız oylanmadı. Aynı zamanda, hukuk ve demokrasi dışı yöntemlerle siyaseti dizayn etmeye çalışan, kendini milletin üzerinde gören bir anlayışın meşruiyeti de oylandı. Oylamanın sonucu ortadadır. Milletin iradesini beğenmeyip, kendi isteklerini dayatanların, halkın seçilmiş temsilcilerini yok sayıp engellemeye çalışanların, devletin, hukukun, yargının ve demokrasinin ayarlarıyla oynayanların milletin vicdanında yeri olmadığını, milletimizin asil tavrı sandıkta tescil etmiştir.

"HER MEYDANDA HALKIMIZA SORDUM: KANAL MI, İSTANBUL MU?"

Geçtiğimiz pazar günü İstanbullular, iktidarın bu şehre, bu şehrin iradesine yönelik politika ve uygulamalarını kesin olarak mahkum etmiştir. Bu seçim, aynı zamanda Kanal İstanbul için hayati bir referandumdu. Her meydanda halkımıza ben sordum; ‘Kanal mı, İstanbul mu?’ Her meydanda halkımız, toplu bir şekilde ‘İstanbul’ diye haykırdı. Bu nedenle beton kanal projesinin tarihin tozlu raflarında, hayata geçmeyen bir ibret projesi olarak kalmasını milletimizle birlikte sağlayacağız. İleride tarihçiler, şehirciler ve çevre bilimciler, İstanbul halkının kuvvetli iradesiyle, bir çevre felaketinin eşiğinden nasıl dönüldüğünü inceleyecek, inanın bu vakayı kitaplar yazacak.”

"BİR CUMHURBAŞKANI, 17 BAKAN VE MÜESSES MEDYANIN YÜZDE 95'İ…"

Bir Cumhurbaşkanı, 17 bakan ve müesses medyanın yüzde 95’i ve her türlü devlet imkanıyla, hatta bizlerin vergisiyle yaşamını sürdüren kamuya ait yayın kuruluşlarıyla kampanya yürüten, seçimi kazanmak için her yolu mubah gören, para dağıtmak, seçmen kaydırmak gibi birçok anlamsız siyaset anlayışı, geçtiğimiz bu seçimle millet nezdinde kesinlikle geri dönülmez bir biçimde mahkum olmuştur. Kendisini desteklemeyen siyasi partileri ve siyasetçileri rakip değil de sanki düşmanmış gibi gören ve göstermek isteyen o anlayış, açıkça mağlup olmuştur. Milletimiz, derin vicdanını ve ferasetini göstermiştir. Halkın yaşamakta olmuş olduğu ekonomik zorlukları önemsemeyen, bu zorluklarla başa çıkması için vatandaşa verilen sosyal desteklerle, kendi çıkarları adına alay eden o kibirli anlayış, mahkum olmuştur. Metro ve diğer büyük yatırımlarımızın hayata geçmesi için gereken imzayı atmaktan kaçınan, sahip olduğu yetkiyi halkın zararına sonuna kadar istismar eden o yönetim anlayışı mahkum olmuştur.”

"BİR DÜNYA ŞEHRİ YAPMA HEDEFİMİZE ARTIK ÇOK YAKINIZ"

31 Mart'ta İstanbullular, bu şehirde ve bu ülkede hukuk, demokrasi ve sosyal adalet istediklerini açıkça ve haykırarak ortaya koymuştur. Bence bu yönüyle tarihe geçecektir. Halkçı, icraatçı ve demokrat bir siyasete çok güçlü bir destek vermişlerdir. Ve bu desteğin aynı zamanda Türkiye'nin dört bir yanında sandığa yansıması, ülkemizin olduğu kadar, dünyanın geleceği adına da çok değerli bir konuma erişmiştir. İstanbul, artık çok daha öngörülebilir ve güçlü bir şekilde güvenilir bir şehir olarak dünya ekonomisinin ve demokrasisinin çok önde, çok güçlü lider bir aktörü olmuştur ve olmaya devam edecektir. Yeni bir dönemde İstanbul'u, uluslararası alanda bölgesine liderlik eden bir dünya şehri yapma hedefimize artık çok yakınız. Sandıktan çıkan mesajı çok doğru anladığımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bizler, vatandaşın iradesi ve talebi doğrultusunda halkçı, icraatçı bir siyaseti, çok daha aktif bir biçimde ve güçlü bir şekilde insanlarımızın çıkarı doğrultusunda yapmaya devam edeceğiz.

İktidarın da vatandaşın da hukuk, demokrasi ve sosyal adalet talebini dikkate alıp gereğini yerine getirmesini yürkekten diliyorum. Milletimizin sandıkta ortaya koyduğu sayduğunun hükümet içinde yol gösterici olmasını diliyorum. Hemen seçim sonrasında yaşanan bir kısım olaylar bu durumu zayıflatıyor. Hukuk dışı olaylarla milletin iradesini yok sayma gayretlerine tanık oluyoruz. Yargı kararlarıyla demokrasiye darbe vurulmak istendiğini görüyoruz. Milli iradenin üstünlüğü cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği temel değerlerden asla vazgeçmeyeceğiz."

Seçim gecesi söylenenlerin aksine Van'da gereksiz bir gerilimle hak gaspı çabalarına girildiğini üzülerek gördük. Ne mutlu ki YSK görevini yaptı. Teşekkür ederiz. Hukuk ve demokrasi dışı gidişata son verilerek yanlıştan dönülmesini sağlamıştır.

Ancak ülkenin pek seçim çevresinde olduğu gibi İstanbul'da da benzeri arayışlar devam ediyor. Bir yandan mazbata veriliyor, diğer yandan bir kısım çifte standart uygulamalarının yenileri sergileniyor. Bunun gözümüzden kaçtığını ya da bunları görmeyeceğimizi kimse düşünmesin. Aldığımız mazbatanın, diğer hukuksuz uygulamaları gölgeleyeceğini kimse düşünmesin. Bizim mazbatamızın daha önünde duran şey, milletimizin her bireyine uygulanan hukuka dair adil olmaya dair süreçlerdir. Her birisini tek tek takip ettiğimi ve bu hususta gereken adalet için, hukuk için eşitlik için gereken her tepkiyi göstereceğimi herkes bilsin ve duysun. Üzülerek görüyorum ki kumpaslarla millet iradesini gasp etme gayretleri ortaya konuyor ve devam ediyor. İstanbul'da kazandığımız, Gaziosmanpaşa ve Beykoz'da oyların tekrar sayılması ve bu konuda, bence usulsüzce ve yapılan alınan kararlar asla amacına uygun olmayacak şekilde yürütürülürken bizim ucu ucuna kaybettiğimiz Fatih'te, Arnavutköy'de yeniden sayım taleplerimizin hiç umursamadan hızla reddedilmesini İstanbul halkının iradesini gasp etme girişimi olarak değerlendirceğimizden kimse kuşku duymasın. Bizim isteğimiz çifte standarttan kesinlikle vazgeçilmelidir.

"NEDEN VERMİYORSUNUZ MAZBATAYI?"

Anlıyoruz ki bazı kurullar, bazı yerlerde ilçe ve şehrimizde dönem dönem il seçim kuruluna bazı yerlerden baskı geliyor. Bunları görüyorum. Sormak isterim; bakın örneğin açık farklı kazandığımız Tuzla'da mazbatayı benim genç yol arkadaşım ve başarılı olacağına inandığım Eren Ali Bingöl'e niçin vermiyorsunuz? Derdiniz ne, zamana mı ihtiyacınız var? Yüzde 11 farkla kazanmış adayımız mazbatayı ne zaman alacak belli değil. Amacınız ne? Öğreniyoruz Tuzla Belediye Başkanı'nın görevi bitmişken, seçimden sonra hem de 2 Nisan günü hemen 62 milyon liralık ihale yapıp birilerine veriyor. Çok ayıp! Böyle bir kamu ahlakı olamaz, hangi yetki ile yapıyorsun. İBB müfettişlerini görevimi devralır almaz hemen görevlendirdim ihaleyi veren de alan da rahat olmasın, bire bir takip edeceğimi buradan söyleyeyim. Belediye Başkanı'nın yapmaya çalıştığı başka işler de var. Çok acayip şeyler deniyor panikle. Yıllar önce kişiliğini analiz etmiştim ama inandıramadım kimseyi. Bilgiler geliyor, bu sabık başkanla iş tutanlar varsa bu sürecin uzaması onlara da zarar verecek. Bu anlamda ben Tuzla yapısı içerisinde bulunan devletimizin memurlarına, orada görev yapan alın teri döken namuslu insanlara sesleniyorum; bu devletin kurumlarında çalışan her devlet memuru bizim başımızın tacıdır, yeter ki görevini ahlaklı, namuslu yapsın.

Keza Beykoz ve Gaziosmanpaşa'da tüm sandıkları tekrar saydırma konusundaki telaşınız ne? Süreci uzattıkça uzatıyorsunuz yapmayın. Haksızlık yapıyorsunuz ama haksızlığın ötesinde başka kötülüklere fırsat veriyorsunuz. Yaptığınız sadece sandıkları yeniden saydırma meselesi değil, bunun bedeli daha ağır yerlere gidiyor. Beykoz'daki seçim sonucuna gözümün nuru gibi Gaziosmanpaşa'daki seçim sonucuna, buradaki her zaman en önde adaleti tutan çok saygıdeğer parti yöneticilerimle birlikte, milletvekillerimle, genel başkan yardımcılarımızla, il başkanımızla birlikte takip edeceğimizden kimse şüphe duymasın. Yaptığınız adaletsizlikler işinize yaramıyor. Bu tür politikalar nedeniyle sadece siz ve partiniz güç kaybetmiyor aynı zamanda ülkeye ve millete zarar veriyorsunuz. Soruyorum size içi boş gerekçelerle neler yaptınız neler...  

Ben yöneticilerim burada, toplantıların kayıtları var; aylar öncesinden acil olması halinde bile izin alınması kaydıyla eleman alımını durduran bir belediye başkanıyım. Bunu bir siyasi çıkar olarak kullanmadık. Niçin bu gördüğünüz saray,  bina, belediye binası... Ben emanetçiyim, millet sahibi, millete hesap veren bir Ekrem İmamoğlu var, başka bir detay yok bu işte. Bu anlayışı sonuna kadar mücadele ile herkesin zihnine kazıyacağız.

"HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE DÖNÜN"

İçi boş gerekçelerle bana açtığınız davalar, dönün bakın işinize yaradı mı? İş yapmamızı engellemek için yaptığınız o bahaneler sizi veya partiniz büyüttü mü? Büyütmedi, vazgeçin size bir faydası yok artık. Ülkenin meselelerine eğilin, enflasyonla mücadele edin, yoksullukla mücadele edin, emeklilere ve onların dertlerine eğilin. Hukukum üstünlüğüne dönün. Buradan tüm kurumları kayıtsız, şartsız, milli iradeye saygılı, demokrasiye ve hukuka bağlı olmaya davet ediyorum. Tüm yargıçları, bürokratları, kimden gelirse gelsin yanlışa, hukuk dışı kararlara sonuna kadar milletimiz adına direnmeye davet ediyorum. Hukukçular ve bürokratlar kapı kulu değildir olamaz. Ben burada çalıştığım bütün devletimizin yöneticilerine, devletimizin bürokrasisine bu çatı altında onları gördüğümde önünü ilikleyerek saygı duymayı bilen bir belediye başkanıyım. Bu anlayış olmaz devlet büyümez. Bu anlamda sesleniyorum; sizler bir partinin değil bu asil devletin, milletin yargıçları ve bürokratlarsınız. Devletin valisinin, emniyet müdürünün, kaymakamının veya her seviyeden bürokrasisinin katılmaya bile cesaret edemiyor olması bu ülkeye yakışıyor mu? Biz istiyoruz ki her kurum ve kademedeki devlet görevlileri görüşsünler, birbirleriyle çalışsınlar. Hem de milletin huzurunda, sırt sırta verelim. Ortak akılla, bilimsel yollarla, bu şehrin bütün şehirlerimizin sorunlarını birlikte çözelim. Bırakın bu işi, bu doğru bir iş değil. İnsanımızı insanımızdan uzaklaştırmayın. Hele hele devlet adına hareket eden kamu bürokrasini siyasilerle uzaklaştırmayın.

Bu ülkede adaletsizliğe karşı Ekrem İmamoğlu söz veriyor, bir nefer gibi çalışacağız bu kadar net. Hak ve özgürlükleri sadece kendisi için bilenlerden değiliz. 16 milyon şahittir, biz 5 yıl boyunca İstanbul'u bu eşitlikçi ve demokrat ruhla yönettik. Kendimizi şehrin sahibi asla değil, tam olarak şehrimizin muhafızı olarak gördük, muhafızı olmaya da devam edeceğiz. Bu kenti 16 milyon İstanbullu ile birlikte yönettik ve koruduk. İstanbul'un tarihinin doğasının rant uğruna talan edilmesine karşı muhafızlık görevimizi yerine getirdik.

Biz hiçbir zaman yarım yamalak hazırlanmış projeler, sözde vaadler söylemedik. Kampanya boyunca inançla ve kararlılıkla tam yol ileri dedik. Partimizin belediye başkan adayları çok büyük bir başarı gösterdi. Ben Ekrem İmamoğlu olarak, diğer belediye başkanlarımız ile halkımızın gösterrdiği bu yüksek teveccühe layık olmak için gece gündüz çalışacağız. Hiçbir zaman geri durmayacağız buna söz veriyorum. Birbirimizi kollayacğaız, denetleyeceğiz. Sistemli bir şekilde doğruları yukarıya taşımak, iyi işleri paylaşmak için çabalayacağız. Şehrimizin tüm sorunları tek tek çözmeye, büyük ve kalıcı yatırımlar yapmaya kültür hayatını canlandırmaya. Şehrin altını metro ağlarıyla örmeye devam edeceğiz. İstanbul'un su sorununu kalıcı olarak çözeceğiz. Ulaşım ve trafik meselelerini çözmek için kalıcı projeleri tek tek hayata geçireceğiz. Hükümetin bu konudaki blokajını aşacağız. Tarım ve şehir arasında beton duvarları reddediyoruz. İstanbul iklim kriziyle mücadele eden bir şehir de olacak. En önemlisi bizi bekleyen deprem tehlikesi karşısında daha hızlanacağız. Gerçekçi ama radikal projelerle depreme hazırlık konusunda sistematik bir çalışmaya, çevre belediyeleri ve merkezi hükümet ile birlikte en üst düzeyde işbirliğine devam edeceğiz. İstanbul aynı zamanda adaletin de şehri olacak. Sosyal, hukuki ve siyasal adaletin şehri...

TAYFUN KAHRAMAN MESAJI

Başta yol arkadaşım Tayfun Kahraman olamak üzere, son yıllarda adaletsizliğe uğramış ve haksız yere cezaevinde tutulan tüm yurttaşlarımızla dayanışma içinde olacağız. Yolumuzun doğruluğuna bu yönde güvenimiz tamdır. Bu şehri refaha ve mutluluğa kavuştaracak yol haritasını tanımlamıştık. İstanbul'u kırılgan grupları gözaten, yoksullukla mücadele eden, eşitlik ve kentteki herkesin erişebilir bir kent haline getireceğimiz söylemiştik ve bunu başaracağız.

31 Mart seçimlerinde İstanbul ve Türkiye çapındaki başarımıza rağmen şunu söylememiz lazım, Türkiye zor bir dönemden geçiyor, ekonomik kriz, kontrol edilemeyen enflasyon, yoksulluk kendini her gün daha fazla hissettiriyor. Hükümet 2023 Mayıs seçimi öncesi ülkenin kaynaklarını seçimi kazanmak için harcamaktan geri durmadı. Bunun sayesinde seçimi az bir farkla kazandılar ama ülkemize büyük bir kötülük yaptılar. 2023 seçimlerine giderken vahşi seçim ekonomisi Türkiye'nin yıllarını çaldı. Pazar günü yurttaşlarımız bu sorumsuzluğa artık bir son verin dedi. Bu çöküşün sorumlusu olanlar onun çözüm adresi olması konusunda da tabii ki ne kadar çaba gösterirler göreceğiz. İstanbul ve Türkiye'de özellikle CHP'yi birinci parti haline getirerek bize yerel iktidarı teslim etti. Omuzumuza da çok büyük bir sorumluluk yükledi. Önümüzdeki 5 yıl boyunca, ülke nüfusumuzun yüzde 70'e yakınını CHP'li belediyeler tarafından yönetileceği bilinciyle Türkiye ekonomisinin yüzde 85'inin bizim şehirlerimizde varolduğu bilinciyle bugün önemli bir sorumluluğun üzerimizde olduğunu hatırlatmak isterim. Bu anlamda bizim iktidarımız yerelden ulusala doğru giderken, hep beraber çok güçlü ve doğru işleri yerel yönetimlerde yapmak zorundayız. Biz İstanbul olarak bu işin örnek uygulamalarını yapmak zorunda olduğumuzu biliyoruz.

ERDOĞAN'A ÇAĞRI

Buradan hükümete yerel ve ulusal görevler konusunda iş bölümü, vatandaşımızı ilgilendiren tüm meselelerde işbirliği, dürüst ve adil rekabet öneriyorum. Birlikte çalışalım... Artık merkezi hükümetin engellemelerini ne ben ne halkımız kabul edemeyiz. İstanbul halkı başta Sayın Cumhurbaşkanı'ndan önünde bekleyen onlarca dosyayı bir an önce imzalamasını ve belediyelerin önündeki engellemelerin aşılmasını bekliyor. Buradan Sayın Cumhurbaşkanı'na açık çağrıda bulunuyorum, uzun zamandır imza beklediğimiz Sefaköy-Beylikdüzü-TÜYAP rayılı sistem hattına, metrobüs aracı alımı talebimize, Kömürcüoda Atık Yakma ve Enerji Üretim Tesisi'ne  bir an önce onay verin. Bu size puan kazandırır

puan kaybettirmez. Keza Hazine ve Maliye Bakanlığımızdan Ümraniye - Ataşehir - Göztepe, Çekmeköy - Sancaktepe - Sultanbeyli, Kaynarca - Pendik - Tuzla ve 34 tramvay aracıyla ilgili onaylarımızı, yine metro aracı alım oynalarımızı vakit kaybetmeden vermesini bekliyoruz. Bu da size puan kazandırır. Onay verin ki projeleri hızla ihale edelim ya da hızla yapılan projelere takviye gelsin. Milletimize hizmet edecek firmaların kasasına para girecek. Ülkemize dışarıdan çok uzun vadeli kaynaklar gelecek. Bunlar yapınca 16 milyonun hizmetine sunacağımız işler oluyor.

"İSTANBUL'U KONUŞMAYA HAZIR BİR EKREM İMAMOĞLU VAR"

Çok işimiz var lütfen artık bizi yavaşlatmaya çalışmayın. Görüyorsunuz yaramıyor, biz yavaşlamıyoruz daha fazla hızlanıyoruz ters tepiyor. Biz bu engellemeleri görünce hizmet için daha da hırslanıyoruz. Anladık bazen sadece seçimleri düşünüyorsunuz ama ben söyleyeyim biraz da kendinizi düşünün. Bu milletin gözünden daha fazla düşmek istemiyorsanız bizimle işbirliği yapın. O imzaları atın, biz de işimize gücümüze bakalım. Açık ve net söyleyeyim milletimiz birbiriyle uyumlu çalışan siyasi partileri tarih boyunca onure etmiştir, düşmanlık yapanları da tarih boyunca yargılamıştır. Bu huyunuzdan vazgeçin. Açık ilan ediyorum ne zaman diler ve arzu ederseniz İstanbul'un geleceğini Sayın Recep Tayyip Erdoğan, sizinle konuşmaya hazır bir Ekrem İmamoğlu var. Onu da ileteyim buradan. Randevu istiyorum, bakalım ne olacak. Sandalye kırık olmasın yeter."