Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), kadın ve LGBTİ+ komisyonu üyesi Gülfem Karataş ve gazeteci Seda Balmumcu, bugün Berrak Güngör ile BirGün’ün Gündemi programına konuk oldu. Gülfem Karataş, geçtiğimiz günlerde yayımlanan ‘Gazeteci Kadınlara Yönelik Cinsiyet  Ayrımcılığı ve Şiddet Araştırması’ raporuna ilişkin bilgiler verdi. Anket çalışmasında katılan kadınlardan yalnızca 1 tanesinin 55 yaş üzerinde olduğunu belirten Karataş, 50-55 […]

Kadın gazeteciler sektörün dışına itiliyor

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), kadın ve LGBTİ+ komisyonu üyesi Gülfem Karataş ve gazeteci Seda Balmumcu, bugün Berrak Güngör ile BirGün’ün Gündemi programına konuk oldu. Gülfem Karataş, geçtiğimiz günlerde yayımlanan ‘Gazeteci Kadınlara Yönelik Cinsiyet  Ayrımcılığı ve Şiddet Araştırması’ raporuna ilişkin bilgiler verdi.

Anket çalışmasında katılan kadınlardan yalnızca 1 tanesinin 55 yaş üzerinde olduğunu belirten Karataş, 50-55 yaş üstü kadınların medya sektörü içerisinde barınamadığını, kadın gazetecilerin, esnek çalışma koşulları ile sektörün dışına itildiğini ifade etti.

Sosyal medyanın hayatımızda yaygınlaşmasıyla birlikte artan dijital şiddet üzerine deneyimlerinden bahseden Seda Balmumcu, kurumsal sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlara hakaret içerikli dönüşler aldığını belirterek “Hakaret edenler perdenin arkasında kadın olduğunu bilse belki de daha korkunç şeyler yazacaklar”

Medyanın da çok çirkin bir dili olduğunu ifade eden Balmumcu, “Bu dilin önüne geçmeye çalışıyoruz. Haberlerimizi kadın bakış açısıyla yazıyoruz ancak gördüğümüz kadın haberleri öfkelenmemize ya da daha ağır hisler yaşamamıza neden oluyor” dedi.

Meslektaşlarımız tarafından yazılan haberler bizi metalaştırıyor

“Kadın ve çocuk haberlerinin direk muhatabı oluyoruz. Profesyonel olmamıza rağmen insanız ve bu haberler işimize ve topluma öfkelenmemize neden oluyor” diyen Karataş sözlerine şöyle devam etti: “Mesela bir çocuk istismarı haberi yaptığımızda ‘ben bu çocuk için hiçbir şey yapamadım. Haberini yaptım ve geçtim’ diye düşünmeye başlıyoruz ve kendimizi suçlamaya başlıyoruz. Bu nedenle kadınların özellikle psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz için toplantılarımızı psikolog moderatörlüğünde gerçekleştirdik”

“Meslektaşlarımız tarafından yazılan bu haberleri bir kadın gazeteci olarak okuduğumda kendimi meslektaşım tarafından metalaştırılmış olarak hissediyorum” diyen Berrak Güngör, “Bu bilincin bir şekilde önüne geçilmeli. Bu gerçekten büyük hasar veriyor, psikolojik yıkıma bu da sebep oluyor. Haberin muhatabı ben değilim, öznesi ben değilim ama okuduğumda bir kadın olarak küçük düşürüldüğümü hissediyorum” dedi.

Gülfem Karataş, sendika olarak medyanın diline dikkat çekecekleri çalışmalar yapacaklarını ve bu dilin önüne geçecek yöntemler izleyeceklerini söyledi.

‘Hikayeleri okudukça güçlendik’

BirGün çalışanı kadınların birlikte hazırladıkları 8 Mart dosyasından bahseden Seda Balmumcu, ‘Hikayeni Anlat BirGün Yazsın’ etiketi ile başlattıkları sosyal medya kampanyasını, aldıkları dönüşleri ve kendilerine neler hissettirdiğini anlattı.

“Gazetenin bir sayfasını da tüm kadınlarla birlikte yapalım” diyerek yola çıktıklarını söyleyen Balmumcu sözlerine şöyle devam etti: “Erkek egemenliğinin had safhada olduğu bir ülkede, bir kadının kendi varlığının farkına varması, ‘Ben varım, kadınım’ diyebilmesi başlı başına bir umut hikayesiydi bizim için. Kampanyaya çok güzel dönüşler oldu. kadinhikayeleri@birgun.net adresini aldık ve buraya da çok güzel hikayeler geldi. Çok fazla dönüş olduğu için sadece 8 Mart’a sıkıştırmak istemedik. Bu nedenle yarın ve yarından sonra da gelecek hikayeler doğrultusunda gazetemizde ve birgun.net’te yayınlamaya devam etmek istiyoruz. Gelen hikayeler arasında karamsarlığa kapılan, yaşadıkları deneyimlerle ilgili kendini suçlu hisseden kadınlar da vardı. Biz umut hikayelerini okudukça güçlendik, onların da güçleneceğine inanıyoruz”