KESK’in 11. Olağan Genel Kurulu’nun ilk gününde konuşan eş başkanlar, iktidarın derinleştirdiği ekonomik ve sosyal krize dikkat çekti. Tartışmaların bugün de süreceği kongre, yarın yapılacak seçimle son bulacak.

Kapıkulu değiliz kamu emekçisiyiz
Fotoğraf: BirGün

Emek Servisi

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK), 11’inci Olağan Genel Kurulu dün Türkiye Barolar Birliği (TBB) Konferans Salonu’nda başladı. Üç gün sürecek kurulun ilk gününe, çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldı. Divan başkanlığına DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Türkdoğan seçildi. Demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına yapılan saygı duruşunun ardından KESK Eş Genel Başkanları Şükran Kablan Yeşil ve Mehmet Bozgeyik konuştu.

Türkiye ve dünyada yaşanan çoklu krizlere dikkat çeken Yeşil, “Kapitalist sistem bunalım ve değişim yaşamaktadır. Sömürüde sınır tanımayan ve ezilenlerin kazanımlarına saldırı başlatan kapitalizm, kendi ürettiği krizin bedellerini insanlara ve doğaya ödetmek istiyor. Tüm sermaye grupları küresel ve birbirine bağlı bir bölüşüm içerisinde hareket etmektedir. Dünyada ne yazık ki otoriterleşme, daha fazla yoksulluk ve savaş politikaları gittikçe güç kazanmıştır. Kapitalizmin artık bir uygarlık krizine dönüşmüştür” dedi.

Bozgeyik ise iktidarın politikalarını eleştirdi ve ‘sınır ötesi operasyonlar ve Kürt düşmanlığıyla’ kendi yandaşlarını konsolide ettiğini söyledi. “Mayıs seçimleri sonrası tek adam rejimi saldırılarını artırmıştır” diyen Bozgeyik, iktidarın sosyal, siyasal ve ekonomik krizi derinleştirdiğini buna karşın tüm demokrasi güçlerine daha fazla sorumluluk düştüğünü vurguladı. 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, şunları söyledi: “Bizi görevden alabilecek bir devlet söz konusu olamaz. Ancak meslektaşlarımız olabilir. Bizim onurumuz hiçbir zaman susmamak olmuştur.”

ÜLKE HARABEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ

KESK’in demokratik mücadelenin ‘en önemli mevzilerinden’ biri olduğunu ifade eden TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz da şunları dile getirdi: “Biz siyasi iktidarın  değil, ülke halkının kamu çalışanlarıyız. Bu ülkenin namuslu, direngen ve mücadeleci insanlarıyız. Geriye dönüp baktığımızda bu ülke coğrafyasının hiç de hak etmediği bir tablo ile karşı karşıyayız. Cumhuriyet’in yüzüncü yılında halk egemenliğinin yerine kişi egemenliğinin tesis edildiği, bilimsel aklın yerine hurafelerin hâkim olduğu bir Türkiye haline getirildik. Hukuktan, demokrasiye kadar her alanda harabeye dönmüş bir ülke var. Bu ülkenin devrimcileri, emekçileri olarak bu ülkeyi karanlığa teslim etmeyeceğiz.”

Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, “Bir toplumsal ittifakı inşa ederek, hep birlikte mücadele edeceğimizin inancıyla hepinize başarılar diliyorum” derken Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Ahmet Hasena ise emek mücadelesinin toplumsal ve siyasal açıdan tarihi bir önemi olduğunu belirtti. Ezilenlerin Sosyalist Partisi Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, “Örgütlü varlığımıza meydan okuyanlara karşı direnmek, bu yürüyüşü örgütlü, birleşik ve tasfiye kuşatmasına izin vermeden başarmayı emrediyor” diye konuştu. Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, faşizmin yok edilmesi için birlikte mücadeleye değindi.

SOL PARTİ: DİRENİŞ MEVZİLERİNİ KURALIM

Ülkenin karanlık bir dönemden geçtiğinin altını çizen SOL Parti Sözcüsü İlknur Başer, şunları ifade etti: “Siyasal İslamcı tek adam rejimi kamu alanını tasfiye ediyor. Özelleştirme politikalarıyla sağlığı, eğitimi, iletişimi, tüm kamu hizmetlerini tamamen ticarileştiriyor. Yetmiyor tarikatları, cemaatleri okullara ve mahallere salıyor. Halkın olan tüm kaynaklarını sivil toplum diye ifade ettiği cemaatlere, tarikatlara, şirketlere ve yandaşlarına veriyor. 2Siyasal İslamcı piyasacı rejimin kurumsallaştığı bir döneme girdik. Böyle bir dönemde bir ışık var. Bu ışık direniş mevzilerini yaşamın her alanında kurmaktan geçiyor. Bizim yapacağımız şey çok belli: Bize gösterilen ve söylem üzerinden inşa edilen bu siyaseti sadece Meclis’e indirgenen halkın emekçilerin seyirci haline getirildiği bu siyaseti ters yüz etmek. Bunu ancak işyerlerinde yalnızlaşmış tek başına bırakılmış emekçilerle buluşarak, mahallelerde yoksulluğun cenderesinde sıkışmış halkımızın örgütlü gücünü ortaya çıkararak ters yüz edebiliriz. Bu iktidar karşısında laikliği kazanmak tekrar direniş mevziisini kurmaktan geçiyor. Kamuyu kazanmak tekrar direniş mevziisini kurmaktan geçiyor. Şimdi yeniden ayağa kalkma zamanı.”