Engelli vatandaşın evi basıldı, terör örgütü üyesi olmakla suçlandı. IŞİD’in yoğun olduğu iddia edilen bölgede yaşananlardan sonra “Neden, IŞİD’e değil de onlara karşı olanlara operasyon yapıyorsunuz” diye soruldu

Katliamdan kurtuldu devletten kurtulamadı

ERK ACARER- erkacarer@birgun.net

31 kişinin katledildiği Suruç’taki korkunç saldırının üzerinden günler geçti. Katliamla ilgili hazırlanan raporlarda, güvenlik birimlerinin görevini etkin bir biçimde yerine getiremediği belirtilirken, pek çok sivil topluluk kuruluşu da ‘göstermelik’ IŞİD operasyonlarıyla katliamın üstünün örtüleceğine dikkat çekti. Dosyaya gizlilik kararı getirilmesi ise, bu endişeyi güçlendirdi.

Suruç’tan sonra, katliamın üzerine gidilmesi yerine, muhaliflere yönelik operasyonların gündeme gelmesi ise ayrı bir tartışma konusu yarattı. Son olarak, katliamdan saniyelerle kurtulan engelli vatandaşın evi basıldı. Akçakale’de yaşamını sürdüren İsmail Denli, “Yerleri belli IŞİD hücreleri yerine bizi soruşturuyorlar” diyerek 01.08.2015 Cumartesi günü yaşadıklarını şöyle anlattı: “Saat 06.00 civarında iki Akrep ve iki sivil araç evimize geldi. Hepimizi uykudan uyandırıp didik didik evi aradılar. Arama kararının gerekçesini ‘terör örgütü propagandası’ olarak açıkladılar. El yazısıyla tutanak tutuldu.”

‘Slogan attın mı’ sorusu
Denli, “Yaşananların ardından, polislerin peşinden karakola tutanağı almaya gittim” diyerek devam etti: “Karakolda, ısrarla evde elle yazılan tutanağın fotokopisini istememe rağmen vermediler. Getirdikleri başka bir tutanaktı. İmzalamadım. Bu nedenle beni ifademi almak için karakolda alıkoydular. Sağlık kontrolünün ardından, tekrar karakola getirdiler. Bir avukat geldi. Sivil polislerden biri beni sorguya çekti. ‘PKK ve PYD’yi biliyor musun, bu örgütlerle birlikte faaliyet yürüttün mü, hiç slogan attın mı, eylemlere, mitinglere katıldın mı, Suruç’a kaç kez gittin?’ gibi tuhaf sorular sordu. İktidara yakın gazeteler beni bombacı da ilan etmişti. Ancak karakola çağrılmamın amacı Suruç’la ilgili değildi. Polise, yasadışı bir faaliyet yürütmediğimi, hiçbir terör örgütüyle bağlantım olmadığını anlattım. HDP’li olduğumu, birkaç kez mitinge gittiğimi ve bunların suç olmadığını söyledim. Ancak anlattıklarımla yetinmediler, telefonumu aldılar. Geri getirdiklerinde telefonum kapanmıştı. Açık açık, adreslere maillere baktıklarını söylediler. Dün de avukat karakola çağırdı. Resmimi çekip parmak izimi aldılar. Beni neden fişliyorlar anlam veremedim!”

‘Muhbir vatandaş’
Suruç sonrasında başlatılan operasyonlarda binden fazla kişi gözaltına alındı. Gözaltıların tümü olayın yapısıyla tamamen zıt bir doğrultudaydı. Dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan operasyonlar sürerken yaptığı açıklamada, “Vatandaşların ellerindeki belgeleri güvenlik güçlerine ulaştırmasını istiyorum” dedi. Bu açıklama hukukçular tarafından “muhbir vatandaş yaratma” isteği olarak değerlendirildi. Denli’nin anlattıkları da bu noktada önem kazandı: “Polisin söylediğine göre beni birileri ihbar etmiş. Doğup büyüdüğümüz yer burası, 40 yıldır başımıza buna benzer hiçbir olay gelmedi. Yaşadıklarımızın acısı henüz taze! Katliamdan son saniyede tesadüfen kurtuldum. Arkadaşlarımı kaybettim. Olayın şokunu atlatamadan bunları yaşatıyorlar. Zaten Akçakale’nin yapısı biliniyor. Hedef gösterdiklerini anlıyoruz. Tekerlekli sandalyeyle sokağa çıkan, dolaşan bir vatandaşım. Olanlardan sonra, yalnız olduğumda çevreden laf atmaya başladılar. Gece hem Türkiye hem de Suriye plakalı araçlar, arabamın üzerine direksiyon kırıyorlar. Bana, sanki ‘Sen niye Suruç’ta ölmedin demek’ istiyorlar. Bir kez daha soruyoruz; Neden, IŞİD’in hücre evelerine değil de onlara karşı olanlara operasyon yapıyorsunuz?”

‘Hedef gösteriyorlar’
Yaşananlarla ilgili olarak, ilçede avukat olan Cemo Tüysüz’den de bilgi aldık. Avukat Tüysüz şu noktalara dikkat çekti: “Suruç’tan sonra IŞİD bahane edilerek, bu bölgede de muhaliflere operasyon başlatıldı. Sabah ev baskınları yapıyorlar. Denli’nin durumu da aynı. Sabah 6.00’da evini basmışlar ardından da saat 15.00’e kadar karakolda tutmuşlar ve tutanak vermemişler. Evde başka, karakolda tutanak tutmuşlar.”
Avukat Tüysüz; yayılan ‘muhbir vatandaş’ uygulamasına da şu sözlerle vurgu yaptı: “İhbarların aslı astarı olması önemli değil. Bu dönemde telefon ihbarları kadar mail üzerinden yapılan ihbarlar da revaçta. Amaç demokrat, sol görüşlü kişileri tespit edip bir nevi hedef konumuna getirmek. Akçakale’nin durumu belli! Açıkçası bu insanları deşifre edip hedefe oturtuyorlar. Tutanağı alamazsak suç duyurusunda bulunacağız!”