CHP lideri Kılıçdaroğlu, canlı yayınında TRT'nin eşitsiz yayın yapmasına tepki göstererek, "TRT'nin tarafsız davranması lazım. Sayın Başbakan çıktığında ayrı, biz çıktığında ayrı veriyorsunuz. Böyle olmaz. Ben bu kanala vergi ödüyorum" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'ndan TRT canlı yayınında TRT’ye eleştiri

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, uzun zamandır canlı yayına çıkamadığı TRT Haber, TRT Türk ve TRT Radyo ortak yayınında önemli açıklamalarda bulundu. 19.00’da başlayacak canlı yayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adana mitingiyle aynı ana denk gelince CHP liderinin canlı yayını yaklaşık yarım saat gecikmeyle başladı.

Kılıçdaroğlu, TRT Haber’de önce 19:00’da başlayacak olan canlı yayın için kendisine söz verilmişken Erdoğan'ın konuşmasının uzaması üzerine yayının kesilmemesi ve kendisinin yayının 19:30'a sarkmasına, TRT’nin Erdoğan ve Binali Yıldırım harici muhalif seslere yer vermemesine canlı yayında tepki gösterdi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinin programının 19:30'a sarkmasını espirili dille “Program 19.00'da başlayacaktı CB'yi kesemediğiniz için yarım saat gecikti, sağlık olsun bekleriz.” diyerek eleştirdi.

Kılıçdaroğlu konuşmasının devamında şunları söyledi:

Suriye’de yaşanan kimyasal saldırıyada değinen Kılıçdaroğlu, “Kimyasal silah kullanılması insanlığa karşı suçtur. Bu suçu kim hangi gerekçe ile işlerse işlesin, bütün dünyanın karşı çıkması gerekir. Bu suçu işleyenlerin süratle yakalanıp, evrensel kurallar içinde yargılanması gerekir. Bütün uluslararası sözleşmelerde kimyasal silah kullanmak yasaktır. Savaşta dahi çoluk çocuk demeden, bütün canlılar için ölümü öngörün silahtır, kimyasal silah. Küçücük çocukların hayatlarını kaybettiğini televizyon ekranlarından izliyoruz. Bu konuda bütün insanlığın ortak davranması lazım.”

“GEREKLİ CEZALAR VERİLİRSE BU KONUDA İNSANLIK ÖNEMLİ BİR ADIM ATMIŞ OLUR”

Bizi üzen bir şey var BM Güvenlik Konseyi'nden şu ana kadar ortak bir karar çıkmış değil. Bu ortak kararın mutlaka bir şekilde çıkması lazım. Asıl bu işin sorumluları, failler bütün bunların ortaya konması, uluslararası araştırma için BM'nin görev vermesi ve bunların Suriye'de çalışmaları, artı Suriye hükümetinin de hiçbir engel çıkarmaması gerekir. Olayın bütün safhasının açıklığa kavuşturulması gerekir. ABD'nin Suriye'yi vurmuş olması, Rusya'nın buna karşı farklı bir tedbir göstermesi, iki ülkenin de yapması gereken ortak eylem birlikte bu olayı aydınlığa çıkarmaları ve bunun için çaba harcamaları gerekir. Bu gerçekleşirse kimyasal silahı kullananlar saptanır ve uluslararası mahkemelerde yargılanırlarsa, gerekli cezaları alırlarsa bu konuda insanlık önemli bir adım atmış olacaktır.

“İNSANLAR HAYATLARINI KAYBETTİLER, BU FAİLLERİN BULUNMASI LAZIM”

Kimyasal silah konusunda Türkiye'nin tepki vermesinden daha doğal bir şey olamaz. Elbette tepki verilmeli. Biz başından beri Suriye'deki savaşın sonlandırılmasını, özellikle egemen iki ayrı devlet var o coğrafyada, Rusya ve ABD artı İran var o coğrafyada söz sahibi olan, Türkiye'nin de olması lazım, bin 100 kilometrelik sınırı var. Dolayısıyla bu olayın üzerine bütün ülkelerin kararlılıkla yürümesi, olayın soruşturulması, varsa faillerinin ki olacağı görülüyor, bilinen bir olay varsa faillerinin ki bilinen bir olay, insanlar hayatlarını kaybettiler, bu faillerin bulunması lazım. Türkiye, Suriye'de barışın sağlanmasını, iki devlete de, hem ABD hem Rusya'ya ortak hareket etmelerini, iç savaşın bir an önce sonlandırmalarını, bu olayın üzerine iki ülkenin kararlıkla gidip faillerin mutlaka uluslararası mahkemelere çıkartılmaları konusundaki düşüncelerini dünyaya duyurabilmeli, bu konuda daha aktif rol üstlenebilir diye düşünüyorum.

“BİZİM SURİYE’DE NE İŞİMİZ VAR?”

Suriye'deki olayların başlangıcına baktığımız zaman, bizim Suriye'de ne işimiz var, şu ya da bu şekilde neden içişlerine müdahale ettik, muhalifleri neden Türkiye'ye getirdik, burada silahlandırdık, Suriye'nin parçalanmasına neden göz yumduk, bunların hepsinin sorgulanması lazım. Keşke mümkün olabilseydi, Dışişleri Bakanı bu konuda, daha sonra Suriye politikasının yanlışlığını vurguladılar zaten. Bu tablonun ortaya çıkmasının temel nedenlerinden birisi de Türkiye'nin Suriye'de izlediği yanış politikadır. Türkiye o yanlış adımları atmasa Suriye ve Ortadoğu'da böyle bir tablo çıkmazdı, çıkmışsa sorumlularından birisi de Türkiye'nin dış politikasıdır.

“KOMİSYONA DARBENİN İKİ KİLİT İSMİ DAVET EDİLMESİNE KARŞIN GELMEDİLER”

Darbe bitti, darbeleri araştırma komisyonu kuruldu. 15 Temmuz darbe girişimini araştıracak olan komisyona darbenin iki kilit önemli isim davet edilmesine karşın gelmediler. Bir parlamento düşünün, Gazi Meclis düşünün, bu Meclis diyor ki, ‘ben bu darbe girişimini araştıracağım ve bilinmeyen noktaları aydınlatacağım.' Niçin engelleniyor, bana bunun cevabını birisi versin. Darbeleri Araştırma Komisyonu'na, muhalefetin istediği ve bütün gerçeklerin ortaya çıkması için çaba gösterdiği bir ortamda, arzu ettiği kişiler Başkan'a bildirilmesine rağmen başkan davet etmiyor. Niçin? Hükümet bunların parlamentoya gelip bilgi vermesini neden engelliyor. Önümüzdeki günlerde bu konuyu çok tartışacağız. Bu darbenin çikolatacı, memur, asker, sanayici, esnaf ayağı var, siyasi ayağı yok. Kim inanır buna. Bir darbeyi bir hükümet örterse, kapatmak isterse, araştırılmasın derse ne dersiniz buna. Meclis mi büyük yoksa sadece iki kişi mi büyük, neden gelip bilgi vermezler. Başka ayrıntılar var ama şimdilik bu kadar yeter.

“ADİL ÖKSÜZ İSMİNE KAMUOYUNUN DİKKATİNİ ÇEKEN BENİM”

Adil Öksüz ismini telaffuz edince güvenlik zafiyeti mi çıkıyor ortaya. Bu ismi ilk kez dillendiren ve kamuoyunu bu isme dikkat çektiren benim, iki telefonu olacak konuşacak, GPRS cihazı olacak kimse müdahale etmeyecek, herkes tutuklanacak Adil Öksüz tutuklanmayacak, herkese kelepçe vurulacak ona vurulmayacak ve darbeden çok önce Adil Öksüz'ün Deniz Kuvvetleri imamı olduğuna ilişkin iddianame olacak. Bunun akılla, mantıkla tutan bir yanı var mı? Kollanmıyorsa neden herkesin cep telefonu alınıyor da onun alınmıyor. Kimse benim külahıma bir şey anlatmasın.

“BYLOCK KULLANANLARIN RAKAMLARINI VERDİM, NEDEN AÇIKLAMIYORLAR?”

ByLock kullananların kaç kişi olduğunu onlar biliyorlar, rakamları ben verdim, neden açıklamıyorlar. Bütün belgeler ellerinde. Bir darbe olacak, darbeden sonra Türkiye'yi kimler yönetecek? Kim cumhurbaşkanı, kim başbakan, kimler bakan olacaktı. Biz 12 Mart, 12 Eylül darbesini de gördük, bu işin bir siyasi ayağı yok mu? 250 bini aşkın ByLock kullanan var ve bir tane siyasetçi yok. Diyorlar ki bize inanın, açıklasınlar yeri geldiğinde bizi suçluyorlar değil mi. Ben de diyorum ki, Neden bizi suçluyorsunuz, belgeleri açıklayın. Açıklayabiliyorlar mı, açıklayamıyorlar.