Cumhuriyet Bayramı’nda gösteriler ve törenler bir kez daha gösterdi ki iktidar cumhuriyet fikri karşısında yenildi ve halk, AKP uygulamalarına karşı dimdik ayakta. Halkın muhalefeti, muhalefet partilerinin diktiği ‘muhalefet elbisesi’ne de sığmıyor artık.

Kimin Cumhuriyet’i?

POLİTİKA SERVİSİ

AKP iktidarı rejimi değiştirdi. Cumhuriyet’in tüm ilerici kazanımlarını yok ettiği gibi ortada tek kurum, kuruluş bırakmadı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yasallaşmasından hemen sonra Saray merkezli ucube bir yönetime dönüştü. Ama toplumu teslim alamadı, dönüştürmeyi beceremedi. Toplumun büyük çoğunluğu başka yerde, iktidar çok başka yerde kaldı. Gerçeği söylemek gerekirse toplum, muhalefet partilerine de çok yakın durmuyor. Dün 98’inci kez kutlanan Cumhuriyet Bayramı bu farklılığı gösteren fotoğraf kareleriyle doluydu. Üç ayrı Cumhuriyet kutlaması yapıldı denilebilir.

AKP YENİLDİĞİNİ ANLADI

İktidara geldiği ilk günden itibaren Cumhuriyet’le hesaplaşan bir yönelim içinde olan AKP, yenildiğini anladı. Buna bağlı olarak iktidarın Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin tutumundaki farklılık gözle görünür nitelikte. İktidar artık Cumhuriyet’i ve kurucularını direkt karşısını almaya cesaret edemiyor. Onun içini boşaltarak kendine benzeterek cumhuriyet tanımlıyor. Erdoğan, rejimi değiştirse de kurucu lider olma yeteneği kazanamadı. Kendine yakın şirketlerin, kamu bankalarının, bazı bakanlıkların Cumhuriyet için hazırladıkları reklam videolarında bu net bir şekilde görünüyor. Devrimlerle, ilkelerle anlatılan bir Cumhuriyet yerine şirketlerle, köprülerle, yollarla anlatılan bir Cumhuriyet... Halkın olmadığı paranın, otoritenin olduğu bir yeni dönem anlatısı.

ESKİ YETERLİ OLUR MU?

İktidarın karşı cenahtan utangaç cumhuriyetçiliğe geçme görüntüsü kuşkusuz gerçek değil. Zihninin altında yatan fikirleri iktidara yakın medya organlarından anlamak mümkün. AKP bu süreci, Cumhuriyet değerleriyle bir uzlaşma isteğinden çok zaman kazanma, güç biriktirme dönemi olarak değerlendiriyor.

Cumhuriyet’in 98’inci yılında TBMM çatısı altında temsil edilen muhalefet partileri de kutlamaların parçası oldu. Alınan tutum, rejim tartışmaları içerisinde aldıkları konumla paraleldi. Bu anlamıyla da istikrarlıydı. Muhalefet, AKP’nin yıkım projesine karşı eskiye sıkı sıkıya tutunmayı tercih etti.

Sürecin ciddi bir değerlendirmesini yapmadan sadece basit güncellemeler yaparak bu sürecin aşılabileceğini düşünmeye devam ediyor. Eksiklikleri son 20 yıllık parantezin içine alarak Cumhuriyet’in korunabileceğini hatta ayağa kaldırılabileceğini düşünüyorlar. AKP’nin hayat bulduğu iklimi görmezden gelerek bunun yapılabileceğine yönelik bir yanılgı içindeler.

HALK ÇOK DAHA İLERDE

Toplumun çok önemli bölümü Cumhuriyet değerleri diye ifade edilen bağımsızlık, laiklik, eşitlik gibi kavramlarla birlikte yaşamaktan yana. Hatta bu kavramların 21’inci yüzyıla uyarlanarak, soyut birer kelime olmaktan çıkarılmasını istiyorlar. Toplumun büyük bölümünü esir alan yoksulluğa karşı eşitlik ve adalet diyen emekçiler var. İktidar tarafından evlere hapsedilmeye çalışılmaya, hor görülmeye, şiddetle yaşamaya ve cinayetlerle ölmeye isyan ederek “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” diye meydanları inleten kadınlar var. Doğasının, yaşam alanlarının yağmalanmasına karşı vatanın her karış toprağını savunanların bağımsızlık mücadelesi var. Susturulan, baskı altında tutulan milyonların özgürlük talepleri var. Eşit yurttaşların demokratik cumhuriyet talebi iktidarın karşısında dimdik duruyor. Ama aynı zamanda muhalefetin, bugünü anlamaya-kavramaya yetmeyen muhalefet partilerinin elbisesine de sığmayacağı çok açık.