Son 10 yılın kurban bayramlarında yaşanan trafik kazaları istatistikleri bin 252 kişinin olay yerinde yaşamlarını kaybettiklerini, 2 bin 130 kişinin ise yaralandığını kaydediyor

Yankılanan hayvan çığlıkları, bir hayvanın etrafında grup halinde çalışan kişiler, sokaklarda ellerinde açıkta parça parça et taşıyanlar, kesilen alanlarda atıklar ve kan gölleri, apartman içinde bile yerlerde damla damla kan izleri, havada bütün gün boğucu bir koku.

Eskisi gibi bildik vahşet görüntüleriyle olmasa bile akıllara işlenmiş olanlarıyla yaşanacak bir bayram daha. Çığlıklar, itirazlar alenen kapılardan taşmasa da, derince kazındıkları hafızalardan yükselerek, kimsenin özellikle de çocukların pek duymak istemediği et kokularına karışacak yine. Hal böyle olunca bayrama dair en çarpıcı kareler bağlarından kaçıp, çevresine saldıran veya başı gövdesinden ayrılmış yüzülmeyi ve parçalanmayı bekleyen kurbanlar ve bu hallerin modern metropol görüntüsüyle şehir dizaynı içinde yarattıkları çelişki oluyor. Şehrin göbeğinde ya da TEM'in yamacında kurban kesme görüntüleri haberci için 'nimet' sayıldığından, medya karşıt görüntüleri, bağdaşmaz durumları şaşırtıcı biçimde birleştiren bütün bu kareleri büyük bir oburlukla topluyor.

Kurban Bayramı'na hayvanların sistematik ama örgütlü olmayan bir şekilde öldürülmesi ve etlerin kavrularak yenmesi diye baktığınızda, temelde ciddi olan, ama ortaya çıkan uzlaşmaz durumlardan dolayı kaba bir trajediyle sakatlanmış, oldukça bol miktarda bu tarz tablo var ortada. Bir de "Türkiye AB'ye bu görüntülerle mi girecek" sendromuyla kitlesel olarak vejeteryanlığa terfi törenleri.

"Evin her yeri et kokmuştu. Ne kadar zorladılarsa da o etten yemedim. 40 yıl geçti ve hala et sevmem. Koyun eti almam ve evde haşlama et asla pişirmem. Kurban Bayramı deyince aklıma bayram sevincinden çok, burnuma pişen o ağır et kolcusu gelir."

Bu satırlar yukarıda bahsedilen travmaya örnek olarak gösterilebilecek durumlardan sadece biri. Konuya uzman bakış açısıyla yaklaşanlar ise, "Kırsal alanda yaşayan çocuklar için doğum ve ölüm kavramları, çok küçük yaşlardan itibaren bunlarla iç içe yaşadıkları için doğal olarak algılanabiliyor ama şehirliler için öyle değil. Hayvanlara yolun kenarında rastladığımızda 'ne kadar şirin şeyler' diye bakıyoruz" şeklinde bir yorum yapıyorlar. Sonuç itibariyle, adı inanç olsun ya da alışılmış bir gelenek veya şiddetin sahnede olduğu bir ritüel, kan ve vahşet görüntüleri arasında adı 'bayram' olan bir zaman dilimi geçiriyoruz.

BİRAZ DA İSTATİSTİK
Kimilerinin ağzını sulandıran bu histeri ortamına yakından, istatistiklerle bakmak istersek eğer, Türkiye'de Kurban Bayramı'nda 2 milyon küçükbaş, 600 bin büyükbaş hayvanın kurban edileceğini ve sadece kurban için yapılacak harcamanın 2,5 milyar YTL'yi aşacağı gerçeği yüzümüze çarpıyor.

Daha vahim olan kaza bilançosu tablosu ise, son 10 yılda sadece Kurban bayramlarında meydana gelen trafik kazalarında bin 252 kişi öldüğünü, 2 bin 130 kişinin ise yaralandığını söylüyor. Emniyet verilerine göre, 1998-2007 arasında kutlanan kurban bayramlarında 907 trafik kazası meydana geldi. Şehir içi ve dışındaki yollarda 10 yılda sadece Kurban bayramlarında, bin 252 kişi olay yerinde ya da hastaneye kaldırılırken yaşamını yitirdi, 2 bin 130 kişi ise yaralandı.

SEMİN SEZERER