30 Ocak Hiranur Vakfı davasının başladığı gündü. Toplumsal muhalefetin, kadınların mücadelesi sonucunda 6 yaşında çocuğa gelinlik giydirenlerin yargılandığı dava başladı.

Yaşanılan ne ilkti ne de münferit.

Sakarya, Bursa, İstanbul, Adıyaman, Erzurum…

Yıllardır hemen her hafta gazetelerde bir tarikatta, tarikat yurdunda yaşanan çocuk istismarı haberi yer aldı. Yalnızca basına yansıyan haberler üzerinden çocukların cesareti ile ortaya çıkan bu karanlığın çocukların yaşamlarını nasıl kararttığını en can acıtıcı haliyle yaşıyorken H.K.G’ nin cesareti, BirGün’ün manşetiyle bir kez daha sarsıldık.

Tek bir çocuğun daha bu karanlığı yaşamaması için bu dava tarihi bir davaydı.

Aynı gün Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni açıklandı. Laiklik, laik eğitim ile ilgili tek bir ifadenin, açıklamanın dahi neden olmadığı sorusuna verilen cevaplardan biri “Laiklik demedik ama tarifini, tanımını yaptık” oldu.

Türkiye’de sadece resmi veriler üzerinden yılda en az 13 bin kız çocuğu evlendiriliyor. Son 10 yılda resmi verilere göre toplam 302 bin 159 kız çocuğu evlendirilmiş.

TÜİK verilerine göre 2021 yılında 15-17 yaş grubundaki 7 bin 73 kız çocuğu doğum yapmış.

Bu veriler yalnızca resmi evlilikleri kapsıyor. Resmi olmayan, nüfus idaresine bildirilmeyen çocuk evlilikleri TÜİK kayıtlarında yer almıyor. Yapılan araştırmalar çocuk evliliği sayılarının daha yüksek olduğunu gösteriyor. BM Nüfus Fonu (UNFPA) ‘nda yer alan bilgilere göre Türkiye’de 18 yaşından önce kız çocuklarını ‘dini nikahla evlendiriyorlar’.

İMDAT Derneği’nin verilerine göre ise Türkiye, 15 yaş öncesinde zorla evlendirilen çocuk oranında Avrupa birincisi.

MEB’in açıkladığı örgün eğitim dışında olan kız çocuğu sayısı ise 1,5 milyonun üzerinde.

1,5 milyon kız çocuğunun neden okullarda olmadığı, ne yaşadığı, nerede olduğu ile ilgili ise tek bir açıklama yok.

Yoksulluk, laik, kamusal eğitim hakkının ortadan kaldırılması, kamu okullarına, kamu üniversitelerine, kamu yurtlarına ayrılmayan kaynakların vakıf, dernek adı altında dini yapılara aktarılması, protokoller, iş birlikleri eliyle tüm eğitim kurumlarının cemaatlerle kuşatılması ile birlikte çocuklar yıllardır tarikatlara mecbur bırakıldı.

Türkiye’de laiklik, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yalnızca teokrasiye değil kişisel rantlara, ayrıcalıklara dayanan din sömürücülüğü ideolojisine ve bu ideolojilerle her zaman işbirliğinde olan emperyalist güçlere de kalkan olarak atılan ilerici bir adımdı. Memleket tarihi boyunca laiklik son aylarda endişeli muhafazakârlar tartışmasında bir kez daha yaşandığı gibi benzer ezberler üzerinden ciddi tahrip edildi. Son 20 yılda ise laiklik artık yalnızca yazılı metinlerde.

Laiklik mücadelesinin sınıf mücadelesinden, kamusallık, kamusal eğitim mücadelesinden, antiemperyalist mücadeleden bağımsız olmadığına ülkemizde ve yaşadığımız coğrafyada Afganistan’da, İran’da, Suriye’de yaşanılan örnekleriyle defalarca tanıklık ettik.

Bu denli acıya, yaşanılan tarihe rağmen laiklik demekten imtina eden millet ittifakı ile de sınırlı olmayan bir “muhalefet” var.

Laiklik diyemeyenler İstanbul Sözleşmesi diyebilir mi?

Laiklik tarifi kaç kız çocuğunu, kaç kadını yaşatır?