Akıllardaki büyük soru Lübnan’ın bu savaşın içine çekilip çekilmeyeceği. Lübnan ve İsrail arasında savaş 1948’den beri bitmedi. Bir İsrail - Lübnan savaşı olmayacak. Ama bir Hizbullah - İsrail savaşı ihtimali 2006’dan beri hiç bu kadar ciddi olmamıştı

Lübnan diken üstünde
İsrail'in Harbet Slim'e yönelik saldırısında hayatını kaybeden 3 Hizbullah üyesinin cenazesinde Tel Aviv'e büyük öfke vardı. (Fotoğraf: AA)

Ümit Fırat Açıkgöz - Beyrut Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi

İsrail’in Gazze’ye bir kara harekâtı düzenleyeceği netleşmiş görünüyor. Şimdi akıllardaki büyük soru Lübnan’ın bu savaşın içine çekilip çekilmeyeceği. Esasen Lübnan ve İsrail arasında savaş 1948’den beri bitmedi. Teknik olarak, iki ülke arasında on yıllardır süren bir ateşkes var. Devletler arasında bu ateşkes, içinden geçtiğimiz sürecin seyri ne olursa olsun devam edecek. Bir İsrail-Lübnan savaşı olmayacak. Ama bir Hizbullah-İsrail savaşı ihtimali 2006’dan beri hiç bu kadar ciddi olmamıştı.

Lübnan ordusunun ve devletinin süreci etkileme kapasitesi sıfıra yakın. Kararı Hizbullah ve sponsoru İran verecek. Hamas’a destek için ikinci bir cephe açacaklar mı? Şimdiye kadarki gelişmeler bu aşamada böyle bir niyetlerinin olmadığını ama sürecin seyrine göre pozisyonlarını değiştirebileceklerini işaret ediyor. Bununla birlikte ordusu savaş hazırlığını bitirdikten sonra ikinci bir cepheyi açmak isteyenin İsrail olabileceği de yabana atılır bir ihtimal değil.

7 Ekim’den bu yana Lübnan’ın güney sınırında gerilim had safhada. Karşılıklı roket ve havan topu saldırıları ile Lübnan’dan İsrail’e sızma girişimleri bu gerilimi tırmandırdı. Gelgelelim, sınırdan sızmaya teşebbüs edenler Filistinli İslami Cihat militanları. Şimdilik Hizbullah’ın somut eylemleri, topyekûn bir savaşı tetiklemeyecek nokta atışı birkaç saldırıdan ibaret.

HİZBULLAH İLE İSRAİL SAVAŞA HAZIRLANIYOR

Bunlardan ilki, pazar günü Şeba Çiftlikleri’ne fırlatılan roketler. Hizbullah İsrail’e Hamas’ı desteklediği mesajını Filistin üzerinden değil işgal altındaki bu küçük Lübnan toprağı üzerinden verdi. Takip eden günlerde Filistinli grupların sızma ve etkileri sınırlı roketler fırlatma girişimlerine cevap olarak İsrail’in güney Lübnan’a düzenlediği hava saldırısında kendi üyesi üç militan ölünce Hizbullah roketlerinin yönü bu sefer İsrail oldu. İsrailli üst düzey bir subay ve iki asker bu saldırılarda öldü.

Tüm bunlar ciddi bir tırmanmaya işaret etse her iki tarafın da birbiri ile savaşmaya şu an için niyeti olmadığını gösteriyor. Her iki taraf da hedeflerini dikkatle seçiyor ve mesaj veya cevaplarında orantılı olmaya çalışıyor. 

Bu gergin denge her an bozulabilir. İsrail ve Hizbullah 2006 Savaşı’ndan beri bir sonraki savaşa hazırlanıyor. O savaşta İsrail’e ciddi kayıplar yaşatmış olan Hizbullah bugün çok daha güçlü. Elinde daha sofistike silahlar, daha uzun menzilli füzeler ve Suriye’den Irak’a ve Yemen’e pek çok yerde İran çıkarları için savaşmış, tecrübeli, iyi eğitimli on binlerce militan var. Bütün bunlar İsrail’in tartışmasız teknolojik ve askeri üstünlüğünün yanında silik kalsa da Hizbullah’ın kendisine vereceği zararı İsrail için epey caydırıcı kılıyor. Fakat Hamas’ın 7 Ekim’de yaptığının aksine Hizbullah artık düşmanını gafil avlama şansına sahip değil.

Bir İsrail-Hizbullah savaşı durumunda bunun asıl sahnesi İsrail’den ziyade Lübnan olacak. Fakat bütün Lübnan değil. Hizbullah’ın güçlü olduğu Güney Lübnan, Bekaa Vadisi ve Beyrut’un Dahye banliyösü İsrail’in hava saldırılarının hedefi olacak. Hizbullah liderliğindeki Şii kampıyla gerginlik yaşayan Hıristiyan ve Sünni grupları bu kampın kucağına atmak istemeyecek olan İsrail ülkenin kuzeyini ve Beyrut’un merkezini hedef almayacak. Bu 2006 Savaşı’nda aynen böyle oldu. İsrail Güney Lübnan ve Dahye’yi bombalarken Beyrut’un kuzeyindeki turistik dağ köylerinde gece kulüpleri müşterilerini ağırlıyordu. Dinamik ve aktörleri çok farklı 1982 işgalinde de İsrail Beyrut’un kuzeyine geçmedi.

Olası bir savaş durumunda İsrail, Hizbullah mevzilerini hedef alacak olsa da saldırılardan Şii siviller de büyük zarar görecek. Bunun yanında hem Güney Lübnan hem de Bekaa Vadisi’nde pek çok Hıristiyan, Dürzü ve daha az da olsa Sünni kasaba ve köyleri de var. Başka bir ifadeyle Lübnan’ın belli başlı tüm mezheplerinden insanlar savaşın ortasında kalacak. Ayrıca, 2006 savaşında olduğu gibi bu bölgelerin kimisi tüm ülkeye hizmet eden altyapısı ciddi zarar görecek.

Güvenlik ve altyapı bakımından savaşın etkisi belli bölgelerle sınırlı kalacak olsa da mesele ekonomiye gelince iş değişiyor. Lübnan ekonomisi, 1975-1990 İç Savaşı da dahil tarihinde şimdiki kadar zayıf ve kırılgan olmamıştı. 2019’dan beri gittikçe derinleşen, krizden ziyade çöküş tabirinin daha uygun düşeceği bir çözülme yaşayan Lübnan ekonomisi geçtiğimiz yaz ufak da olsa bir toparlanma yaşadı. Dört yıldır ilk defa kriz öncesi turizm rakamlarını yakalayan 6 milyon nüfuslu ülkeye 2 milyondan fazla, çoğu diaspora Lübnanlısı turist geldi. Bu beklentiyle yılbaşından bu yana çok sayıda girişimci turizm sektörüne yatırım yapmıştı. Bu yatırımların yaz boyunca karşılığını bulmasıyla Lübnan lirası 2019’dan itibaren ilk kez bir miktar değer kazandı, yaklaşık üç aydır da sabit bir seyir izliyor. Dolar karşısında değeri 1.500’den 2022 sonbaharında 140.000lere kadar düşen lira, üç aydır 89.000’de sabitlendi.

Elbet söz konusu olan yapısal bir ekonomik iyileşme değil. Bankacılık sektörünün çöküşüne, toplamı on milyarlarca doları bulan birikimlerine dört senedir erişemeyen Lübnanlıların isyanına, yüzde otuzları bulan işsizlik oranına, günde 4-5 saati geçmeyen elektrik arzına ve daha pek çok soruna esaslı bir çözüm iradesi ortaya konmuş değil. Üstüne üstlük ülke bir buçuk senedir geçici hükümetle yönetiliyor ve bir senedir yetkileri geniş cumhurbaşkanlığı koltuğunu dolduramıyor.

Tüm bunlara rağmen dört yıldır ekonomik çöküşle cebelleşen Lübnanlılar için 2023 yazının nisbi iyileşmesi hem maddi hem psikolojik olarak çok önemliydi. Şimdi bu nisbi kazanım ve geleceğe dair yarattığı umut savaş tehdidi altında. 2006’nın aksine bugün Lübnan, İsrail ile bir savaşın ekonomik yükünü kaldıracak durumda değil. Ayrıca 2006’daki savaştan sonra yeniden inşa için çoğunluğu körfez ülkelerinden gelen yardımların bu sefer gelmesi zor. Zira Hizbullah’ın ülke siyasetini hâkimiyeti altına almasına tepkiyle Sünni körfez ülkeleri 2010’ların ortalarından itibaren Lübnan ile arasına mesafe koydu, yardım ve yatırımlarını minimuma indirdi.

DAVAYA DESTEK, ÇATIŞMAYA HAYIR

Lübnanlılar arasında savaş ihtimalinin kaygısı güvenlik kadar, bazıları için güvenlikten de çok, ekonomik temelli. Halkın çoğunluğu Filistin davasını destekliyor ancak savaşın kendi ülkelerine sıçramasını istemiyor. Şimdiden bazı rezervasyonlar iptal edilmeye, Lübnan’da yaşayan yabancıların bazısı ülkeyi terk etmeye başladı. Lübnan’a sıçramasa bile en az haftalar belki aylarca devam edecek gibi görünen Gazze Savaşı’nın ülke ekonomisine ciddi zarar vereceği ortada.

Pazar gününden bu yana Lübnan’da Filistin direnişine destek için irili ufaklı pek çok gösteri oldu. Akşamları Beyrut’un Hamra ve Korniş bölgelerinde kornalar eşliğinde slogan atarak ağır ağır giden araba ve motosiklet konvoyları eksik olmuyor. Yıllardır kendi ekonomik çöküş koşulları ve Suriye İç Savaşı’nın etkileriyle boğuşan ülkede neredeyse unutulmuş Filistin meselesi aniden ülke gündeminin tepesine oturdu. Hatırlamak gerekir ki Filistin meselesi hiçbir Arap ülkesinin kaderini Lübnan’ınki kadar belirlemedi. Filistin meselesinin direk veya dolaylı sonuçlarından hiçbir Arap ülkesi Lübnan kadar zarar görmedi. Şimdi de onca Arap ülkesi arasında savaşın sıçrama ihtimali olan ilk, belki de tek ülke Lübnan.

Pek kimsenin ciddiye almadığı siyasi partilere gelince… Her biri kendisinden beklenen pozisyonu benimsedi. Hizbullah karşıtı bloktan Lübnan Güçleri, Ketaib gibi partiler Hizbullah’a hiçbir koşulda savaşa dahil olmaması çağrısı yapıyor. Hizbullah blokunun temel taşlarından Emel, İsrail’e karşı sert bir söylem benimsemekle birlikte açıktan savaş çağrısı yapmış değil. Esasen Hizbullah, 2019 ayaklanması ile zayıflamakla birlikte hala devam eden Lübnan siyasetinin belirleyici gücü olma pozisyonunu savaşa katılması durumunda kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak. Hizbullah 2006’da, bir başka Gazze gerginliği sırasında, Hamas’a destek amacıyla İsrailli askerleri rehin almış, bunun tetiklediği savaştan ülke büyük zarar görmüş, çok sayıda Lübnanlı örgütü, ülkeyi kaldıramayacağı bir savaşa sürüklemekle suçlamıştı. O zamankinden çok daha zayıf ve kırılgan bugünkü Lübnan’da Hizbullah’ın göreceği tepki çok daha büyük olacak. Bunu en iyi Hizbullah liderleri biliyor. Bugün İsrail ile bir savaş, Hizbullah için Lübnan’ın iç dinamikleri açısından 2006’dan çok daha riskli. Böyle bir riski alabilmek için Hamas ile dayanışmadan ötesinde, Lübnan’ın kendi güvenliğine dair gerekçelere ihtiyacı var.

Ülke medyasının konuştuğu sıradan Lübnanlıların fikirleri, beklentileri, korkuları veya kayıtsızlıkları, benzer durumda her ülkede rastlanacak türden bir çeşitliliğin ötesinde, bir çoğulluk, hatta karmaşıklık arz ediyor. Kimisi güvenlik kaygısıyla kimisi ekonomik açıdan savaş ihtimalinin kendilerini dehşete düşürdüğünü ifade ediyor. Belli bir yaşın üzerindekiler arasından, eski savaşların acı hatırasından bahsedenler, bir başkası olsa da hayatın devam edeceğini söyleyenler çıkıyor. Kimisi Lübnan’dan ziyade Filistin’in yaşadığı dehşeti vurguluyor. Ekonomik çöküşün belini büktüğü kimisi, “savaş bundan daha kötü olamaz” diyor.

EN ZAYIF UMUDUN BİLE KARŞILIĞI VAR

7 Ekim akşamı gördüğüm bir Lübnan Ermenisi tanıdığım ise Hamas’ın İsrail’e ağır bir darbe vurmasından son derece memnun. Filistin meselesine özel bir hassasiyeti olmayan bu tanıdığın gerekçesi, İsrail’in Ermenistan ile savaşında Azerbaycan’a verdiği destek.

Bir milyonu aşkın Suriyeli sığınmacının hissiyatına kulak kabartan pek yok. Filistin kamplarına ise anlaşılır nedenlerle epey bir gazeteci gidiyor bu günlerde. Hamas’ın beklenmedik operasyonu, kamplardaki Filistinliler arasında kıvanç ile kaygı karışımı bir hissiyat yaratmış görünüyor. Bazılarında ise umut. 1948’deki büyük etnik temizlikten kaçan ve şimdi hayatta olmayan aile büyüklerinin yanlarında getirdiği, on yıllardır özenle muhafaza edilen, artık çoğu var olmayan Filistin’deki evlerin anahtarları tekrar raflardan iniyor bu günlerde. En zayıf umudun bile bir karşılığı var Filistin kamplarında.