Gazeteci Merdan Yanardağ'ın mahkeme savunmasının bant çözümleri yayımlandı. Yanardağ savunmasında, "Ben hiçbir hukuksuzluğa boyun eğmeyeceğim. Türkiye de boyun eğmeyecek, bu halk da boyun eğmeyecek" dedi.

Merdan Yanardağ'ın savunması ortaya çıktı: Hiçbir hukuksuzluğa boyun eğmeyeceğim

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni ve BirGün yazarı Merdan Yanardağ'ın mahkeme savunmasının bant çözümleri yayımlandı.

Karar duruşmasının bant kayıtlarının çözümü de bilirkişi tarafından yapılarak dosyaya konuldu.

Yanardağ, savunmasında, "Bu dava esas olarak basın ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırma, Türkiye’yi baskıcı ve totaliter bir rejime sürükleme operasyonunun bir parçasıdır" dedi.

"İddia makamı AKP politikalarının savunucusu, onun fedaisi gibi davranıyor. Bunu yapamaz" diyen Yanardağ, "Bu bir Nazi hukukudur. Ama biz Cumhuriyet mahkemelerinde yargılandığımızı zannediyoruz. Burayı bir Cumhuriyet Mahkemesi olarak görmek istiyorum. Nazi hukuku; fiile değil faile bakmaktır. Fiilden hareketle değil, failden hareketle suç icat etmektir" ifadelerini kullandı.

TELE1'in aktardığına göre, Yanardağ'ın savunmasından öne çıkanlar şöyle:

"Bu dava esas olarak basın ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırma, Türkiye’yi baskıcı ve totaliter bir rejime sürükleme operasyonunun bir parçasıdır. Bu dava normal bir ceza davası değildir. Bu dava Türkiye’de demokratikleşme mücadelesi veren insanların, çevrelerin susturulması ve sindirilmesi davasıdır. Öncelikle davanın bu niteliğini tespit etmek, anlamını saptamak gerekir. Benim tutuklanmamın nedeni; bağımsız medyaya gözdağı vermek ve onu geri çekilmeye zorlamak, topluma korku salarak sindirmeye çalışmaktır. Bu alamda, 14-28 Mayıs seçimlerinin ilk somut siyasal sonucu benim tutuklanmamdır. Bunun başka hiçbir anlamı yok

Şöyle bir tezgah kurulmuş durumda; sosyal medyada bir troll ordusu var; ahlaksız, ağzı bozuk, küfürbaz… Onları millet yerine koyan bir savcılık makamı var. Onları millet zannediyor. Onlar (sosyal medyada) bir yaygara başlatıyorlar, -Ayşenur ASLAN’ın başına gelen de budur- bir kampanya yürütüyorlar. Western filmlerinde olduğu gibi ellerinde “asın asın” diye dolaşan bir güruh bunlar. Kim oldukları belli değil, hesaplar fake, yani büyük bir bölümü sahte. Çünkü, dava açmaya çalışıyoruz, hesabın gerçek isimlere kayıtlı olmadığı ortaya çıkıyor.. İşte bunları ‘toplumsal infial’ diye değerlendiren bir savcılık var. Sözüm ona toplumsal infiali engellemeye çalışıyor ve bir soruşturma başlatıyor. Açık ve yakın bir tehlike var mı, yok! Kimse sokağa çıkmış mı, hayır.

İddia makamı AKP politikalarının savunucusu, onun fedaisi gibi davranıyor. Bunu yapamaz. Yargılama Türk milleti adına yapılıyorsa eğer, sadece bir kesimi, hele hele ahlaksız, ağzı bozuk, sosyal medya trollerinin kışkırtmasıyla hareket eden bir kesimi millet yerine konulamaz. Böyle Cumhuriyet Savcılığı olamaz. Milletin tamamı adına bir yargılama yapılıyorsa eğer; en kötü ihtimalle bu milletin yarısı da bizi destekliyor. Öyle değil mi? Seçim sonuçları %48’e %52 oldu. Bugün o seçimlerin ahlaki ve siyasi meşruiyetini tartışıyoruz. İftira, kara propaganda, yalan, bunların hepsi havada uçuşuyordu. Programda bunu da söyledim. Savcılık, iktidar yanlısı kesimleri millet sayıyor.

“Bu bir Nazi hukukudur. Ama biz Cumhuriyet mahkemelerinde yargılandığımızı zannediyoruz. Burayı bir Cumhuriyet Mahkemesi olarak görmek istiyorum. Nazi hukuku; fiile değil faile bakmaktır. Fiilden hareketle değil, failden hareketle suç icat etmektir. Profesör Günther JAKOBS bu konuda ayrıntılı bir şekilde çalışmış. Düşman hukuku diye de bilinir. Yani birine bakarsınız, o kişi muhalif, iktidar için bir tehdit oluşturuyor ise onun suç işleyip işlemediği önemli değildir. Bertaraf etmek için onun yargılanabileceği bir ceza maddesi ararsınız. Bulamazsanız uydurursunuz, icat edersiniz. Benim için yapılan budur.. İddianame suç icat etmeye çalışıyor, mahkeme tutuklayarak Mussolini’in ön infaz hukukunu uyguluyor.

Ben görünür gerçeğe işaret ettim; Bir iktidara devletin infaz hukukunu uygulayın, tecridi kaldırın ya da avukatlarıyla, ailesiyle görüşsün, bu hükümet (İmralı’yı) bir siyasi araç olarak kullanmasın demek, nasıl suç olabilir. Bu bağlamda, seçimlerde iktidarın izlediği iki yüzlü siyaseti teşhir etmeye çalışan bağımsız bir gazeteci, yüreği solda atan 38 yıllık bir medya mensubu olarak, iktidarın anti demokratik uygulamaları için her araç ve yöntemi kullanma siyasetine itiraz ettim. 

Bu mahkeme Türkiye için önemli. Vereceği kararla; ya demokratikleşme ve hukuk tarihine geçecek ya da Türkiye’nin baskıcı ve totaliter bir rejime sürüklendiği yolunu döşeyecek. Dünya için de önemli. O bakımdan mahkemenin vereceği kararın ilk yönde olacağını, hukuk ve demokratikleşme tarihine geçme yönünde bir irade kullanacağını umuyorum. Değilse, yolu açık olsun. Ben hiçbir hukuksuzluğa boyun eğmeyeceğim. Türkiye de boyun eğmeyecek, bu halk da boyun eğmeyecek.

Bu bir düşünce ve ifade özgürlüğü davasıdır. Anayasal bir hakkın gasp edilmesini talep eden bir savcılık makamı olamaz. Dolayısıyla, Anayasa’da ilgili maddelerde yani 25, 26, 28. Maddelerle teminat altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğü kullanılmıştır. Gazetecilik mesleğinden kaynaklanan ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü çerçevesinde yapılan bir programdır bu.

Bu davada savcının talebi; Türkiye’de demokratik hak ve özgürlüklerin daraltılmasıdır. Açıkça demokrasinin daraltılmasını talep ediyor. Türkiye’de totaliter ya da patrimonyal sultanizm dediğimiz kuralsız, yasasız, anayasasız bir rejimin yolunu döşeyen bir taleptir bu. Dolayısıyla bu dava, sadece benim davam değildir.

Yapılmak istenen Merdan Yanardağ’ın cezalandırılması değildir sadece, Türkiye’de demokratik hak ve özgürlükleri daraltmaktır. Türkiye’yi totaliter bir rejime sürükleme çabasıdır.

Siz toplumun en az yarısını temsil eden insanları duyarlılıklarıyla, sempatileriyle, yaklaşımlarıyla temsil eden insanları söylediği sözler ve savunduğu fikirler nedeniyle, gazetecilik mesleği nedeniyle yargılayıp mahkum etmeye kalkarsanız, bu ülkede ne toplumsal uzlaşma olur ne de toplumsal barış olur. Adalet yoksa bir ülkede barış da olmaz.

Burada bir gazetecilik faaliyeti yargılanıyor. Ne yaptım ben, fiilim ne? Bir televizyon programı.. Televizyon programından sonra insanlar sokağa çıkıp sağa sola mı saldırdı, şiddet eylemleri mi yaptı? Toplumsal infial nedir? Yine burada esas hakkındaki mütalaada, ayın (Haziran) 25’inde sosyal medyaya yüklenen videodan sonra infial oluştuğu söyleniyor. Kimmiş bu infiale kapılanlar, niye biz görmedik? Ben gazeteciyim, haberleri izliyorum infial halinde tek bir kişiyi görmedim. Troller ise ortaya çıkamazlar, cesaret edemezler. Çünkü ahlaksızlar, çünkü terbiyesizler… Ağızları bozuk bir güruh onlar.

Savcılığın yaklaşımı geleceğe yönelik bir içtihat oluşturma tutumudur. Eğer bu davadan, bu yargılamadan bir ceza çıkarsa, bundan sonraki düşünce ve ifade özgürlüklerine ilişkin çok esaslı bir sınır konulmuş olacaktır. Bu iddianamenin bağlamı yok, bu iddianame gerçek değil, bu iddianame sanal, bu iddianame iktidar politikalarını savunuyor. İktidar partisinin adını bile geçiremiyor.

Bu bir iddianame değildir, bu AKP bildirisi gibi bir mütalaadır. AKP’nin adını bile geçiremiyor.. İktidar politikalarını eleştirdim ben, o programın esası budur. Katılırsınız, katılmazsınız, buna vereceğiniz cevap bu değildir. Bu Mütalaa geleceğe dönük bir içtihat oluşturma teklifidir. O içtihat da şudur; bir daha böyle bir program yapmayın, tartışmayın, sözlerinize dikkat edin, ayağınızı denk alın demektir."