Merkel’in koltuğuna kim oturacak?

Almanya bir yandan Covid-19 salgınını kontrol altına almaya çalışırken, bir yandan da eylül ayının sonunda gerçekleştirilecek genel seçime kadar sürecek yoğun bir iktidar mücadelesine sahne oluyor.

Kısa bir süre öncesine kadar kamuoyu yoklamaları merkez sağ partiler CDU ve CSU’yu açık farkla önde gösteriyordu. Aynı anketlere göre bu iki kardeş partinin önümüzdeki dönemki koalisyon ortağı olarak da Yeşiller öne çıkıyordu. Artık kuruluş dönemlerindeki alternatif tezlerden uzaklaşan Yeşiller Partisi çevre korumadan, militarizme hemen her konuda CDU ve CSU ile uzlaşmaya hazır olduğu için, ‘küçük ortak’ olarak yer alacakları bu hükümet modelinin toplumun muhafazakâr-sağ kesimleri açısından ‘korkutucu’ boyutu kalmamıştı. Ancak son haftalardaki gelişmeler, böylesi öngörüler için zamanın çok erken olduğunu gösterdi.

Salgınla mücadele yaşanan sorunlar ve maske tedariki sürecindeki yolsuzluklar, CDU ve CSU’nun büyük oranda prestij kaybı yaşamasına yol açtı. Anketler, bu partilerle artık Almanya‘daki ikinci büyük siyasal güç haline gelmiş olan Yeşiller arasındaki oy farkının iyice azaldığına işaret ediyor.

Son kamuoyu yoklamalarına göre Hıristiyan demokratların oyları yüzde 27-29’lara kadar geriledi ve düşüş devam ediyor. Yeşiller’in oyları ise artıyor. Son anketlere göre yüzde 21-23 civarında. Önümüzdeki aylarda bu eğilimlerin sürmesi halinde, sandıktan en güçlü parti olarak çıkma olasılıkları bile var.

Yani eylüldeki seçimlerden sonra siyaseti bırakacak olan Federal Başbakan Angela Merkel, koltuğunu Yeşil bir politikacıya da devredebilir.

Almanya‘nın en büyük eyaletlerinden Baden Württemberg’de bir ay önce yapılan seçimlerde yaşananlar, federal hükümet modeli konusunda ciddi ipuçları veriyor. Orada seçimi yine (üçüncü kez) en büyük parti olarak kazanan Yeşiller, CDU’nun küçük ortak olduğu koalisyonu sürdürme kararı almıştı. Seçim sonuçları diğer partilerle (sosyal demokratlar ve liberaller) işbirliğine izin veriyor ve ilk kez Hıristiyan demokratları iktidar ortaklığından uzaklaştırma şansı tanıyordu. Parti yöneticilerinin bu kararı, tabanda ciddi bir tartışma yaşanmadan kabul gördü.

***

Önümüzdeki birkaç gün, biri güç kaybeden, diğeri de yükselen iki siyasi güç açısından da oldukça önemli…

Hem CDU-CSU, hem de Yeşiller, seçim sürecini yürütecek ekibin başına kimin oturacağını, yani ‘federal başbakan aday’larını belirleyecekler.

Merkez sağdaki yarış CDU ve CSU’nun genel başkanları Armin Laschet ile Markus Söder, Yeşiller’deki yarış ise partinin eşgenel başkanları Robert Habeck ile Annalena Beaerbock arasında.

Uzun zamandır Almanya’nın en büyük eyaleti Kuzey Ren Vestfalya’nın başbakanlığını yapan ve parti içinde yoğun mücadele sonunda CDU’nun Genel Başkanlığı’na seçilen Laschet, CDU-CSU’nun ortak adaylığını hedeflediğini saklamıyordu. Tarihsel olarak CDU’dan daha sağ, daha muhafazakar çizgide olan CSU’nun Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Söder ise uzun süredir bu doğrultudaki soruları muğlak cevaplarla geçiştiriyor, ancak merkez-sağın liderliğini üstlenmek için bir mücadeleye girmeyeceği işaretlerini veriyordu. Muhtemelen kamuoyu yoklamalarındaki ‘sevilen politikacı’ listesinin en tepelerinde yer almasının da etkisiyle, sonunda aday olduğunu açıkladı. Dahası bunun için iki parti tabanını da karıştıracak bir mücadeleye hazır olduğunun işaretlerini verdi.

Almanya’nın 16 eyaletinden 15’inde örgütlü olan CDU ile sadece bir eyaletinde örgütlü CSU’nun liderleri arasındaki bu yarışı, Laschet kazanabilir. Ancak bu mücadele, son günlerde zaten ciddi prestij kaybı yaşayan Laschet’in hem parti tabanında, hem de halk nezdinde daha da güç kaybetmesine yol açacak. Kimi yorumcular daha şimdiden onu ‘sürecin kaybedeni’ olarak ilan etti bile.

Yeşiller’deki yarış ise ortada gibi görünüyor.

Ancak hem daha önce bir eyalet hükümetindeki bakanlık tecrübesi, hem de entelektüel ağırlığı nedeniyle ibre Habeck’ten yana.

Bu arada sosyal demokratların da bir adayı var. Şimdiki hükümette Federal Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı olan Olaf Scholz geçen yıl ‘federal başbakan’ adayı olarak gösterilmişti. Ancak giderek güç kaybeden SPD’nin (son yoklamalara göre oy oranı yüzde 15-18 aralığında) adayının federal başbakan olması olasılığı çok düşük.

Yani yukarıda saydığımız merkez sağ ve yeşil dört politikacıdan ikisi, önümüzdeki süreçte takımların kaptanlığını üstlenecek ve biri de büyük olasılıkla, 16 yıl sonra federal başbakanlık koltuğunu bırakacak olan Merkel’in halefi olacak.

Seçime beş aydan fazla bir süre var. Bu süreçte güçler dengesi, özellikle Merkel hükümetinin salgınla mücadelesinin sonuçlarına bağlı olarak, değişebilir.

Sonuçta sandıktan Almanya için yepyeni bir model de çıkabilir.

Yani Yeşil bir başbakan liderliğinde, Yeşiller-sosyal demokratlar ve demokratik sosyalistler (Sol Parti) ortaklığında, siyasi yelpazenin solundaki bir hükümet seçeneği söz konusu olabilir. Küçük bir olasılık da olsa.

Kısa bir süre önce iki kadın eşgenel başkanın yönetimini üstlendiği Sol Parti, hafta başında açıklanan seçim taslağında böylesi bir ortaklık için uzlaşmaya hazır olduğu mesajını verdi.