‘İş Cinayetleri Almanağı 2017’ yayımlandı. Almanak’ta meslek hastalığına yakalanan işçilerle yapılmış söyleşiler de yer alıyor. İşçilerin anlattıkları, çalışanların sağlığının patronlar tarafından nasıl hiçe sayıldığını gözler önüne seriyor

Meslek hastalığına yakalanan işçiler anlatıyor: 30 yaşındayım, çocuğumu kucağımda zor taşıyorum

Adalet Arayana Destek Grubu tarafından hazırlanan ‘İş Cinayetleri Almanağı 2017’ dün itibariyle kitapçılarda yerini aldı. 1umut Yayınları’ndan çıkan almanakta, 2017 İş Cinayetleri Raporu’nun yanı sıra; ‘İş kazası durumunda ne yapılmalıdır?’, ‘Ailelerin adalet mücadelesinden kesitler’, ‘Bilirkişi dosyası’, ‘İnşaat suçları’, ‘Çocuk işçiliği’ gibi başlıklarla birçok önemli dosya da yer alıyor.

Bu dosyalardan biri de meslek hastalıkları. Almanakta hem meslek hastalığıyla ilgili temel bilgilere hem de meslek hastalıklarına yakalanan işçilerle yapılan söyleşilere yer verilmiş. İşçilerin anlattıkları, işçilerin sağlığının patronlar tarafından nasıl hiçe sayıldığını ve devletin bu duruma kayıtsızlığını bir kez daha gözler önüne seriyor. 29 yaşında çalışamaz duruma gelen bir lastik işçisi, “Çocuğumu kucağımda zor taşıyorum. İşverenin ödemesi gereken bir bedel olmalı” derken; sadece 81 gün sanayi röntgencisi olarak çalıştığı işyerinde maruz kaldığı radyasyon nedeniyle 30 yıldır hastalıkla boğuşan bir diğer işçi, “Röntgen eğitimi almam gerekiyormuş, iş işten geçtikten sonra öğrendim” diye konuşuyor.

‘Sonuçlarına katlanırsın’ dediler

Sezer Erim 30 yaşında, evli ve çocuğu var. 29 yaşında Sabancı’ya ait Brisa Fabrikası’nda çalışırken Lateral Epikondilit adı verilen dirsek kası hastalığına yakalanmış. Herhangi bir nesneyi uzun süre tutamıyor, çocuğunu bile taşıyamıyor. Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne gittiği için işten atılmış. Karşılaştığı tüm zorluklara rağmen 1,5 yıldır hak mücadelesine devam eden Erim, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“2010 yılında çalışmaya başladım. Orada çalışırken yakalandığım bir hastalıktan dolayı Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne başvuruda bulundum. Bana rahatsızlığımla alakalı bir heyet raporu verdiler. Bu raporu Brisa’ya sundum. Bana raporu vermek istediğime emin olup olmadığımı sordular ve ‘Sonuçlarına katlanmaya razı mısın?’ dediler. Şaşırdım tabii. ‘Ben burada işimi yaparken rahatsızlığa yakalandım, bana yardımcı olmanız gerekirken tehditkâr konuşuyorsunuz’ dedim.”

Erim, üyesi olduğu DİSK Lastik-İş Sendikası’nın kendisini yalnız bıraktığını söylüyor: “Sendikaya gittiğimde bana ‘İşveren artık kaldıramıyor, çok fazla eleman var’ dediler. Ben de ‘İşçi sağlığına geldi mi sendikacılık bitiyor mu?’ dedim. ‘Biz daha fazla bir şey yapamıyoruz, işverenin elinde artık her şey’ dediler.”

‘Biz seni hasta ettik ve işten atıyoruz’

Firmanın kendisine mobbing uyguladığını, sonrasında da işten attığını belirten Erim, şöyle devam ediyor: “Fabrikadan içeri girerken kart basmama rağmen giriş-çıkışlarda imza attırdılar bana. Amaçları beni yıldırmak. Bu süreçte psikolojim bozuldu, tedavi görmeye başladım. 6 ay kontrollü rapor verdi bana Meslek Hastalıkları Hastanesi, ama raporumun 6 aylık kontrol süresi dolmadan Eylül 2016’da işten atıldım. Sağlık sorunum katlanılamaz hale gelmiş, daha fazla iş ilişkilerini sürdüremeyeceklermiş. Yani resmen diyorlar ki, ‘Biz seni hasta ettik ve işten atıyoruz’” Erim, açtığı işe iade davasının halen sürdüğünü belirtiyor.

81 gün çalıştı, 30 yıldır hasta

1962 doğumlu Ercan Zeybek, Cevat Turan’ın sahibi olduğu SAN-RAD adlı şirkette sanayi röntgenciliği yaparken hastalanmış. Yalnızca 81 gün çalışan ama maruz kaldığı radyasyon nedeniyle 30 yıldır hastalıkla boğuşan Zeybek’in anlattıkları, ‘Tahribatsız Test Sanayi ve Ticaret AŞ’ olarak geçen şirketin kendi işçilerinin hayatlarını fazlasıyla tahrip ettiğini ortaya koyuyor.

Zeybek, “1986’da İstanbul Pendik’te işe başladım. Röntgen işiymiş. Ben o zamanlar röntgen ne bilmiyorum tabii. Kaynak işi. Gemilerde, köprülerde, barajlarda yapılan kaynakların röntgeni” diyor. Artvin’de çalıştığı sırada yaşanan bir olayın ardından Kartal Sigorta Hastanesi’ne sevk edildiğini ve vücudunda çok fazla radyasyon tespit edildiğini anlatan Zeybek, “Hücrelerimin yarısı ölmüş. Doktor ‘Sen evlenemezsin, ölmüşsün’ dedi” diye konuşuyor.

Yüzde 100 iş göremez raporu aldığı halde yedi yıl maaş alamadığını anlatan Zeybek, hakkını nasıl arayacağını, hatta tazminat hakkının olduğunu bile bilmediğini belirtiyor. Zeybek, şöyle devam ediyor: “Benim çalıştırılmadan önce okula gitmem, röntgen eğitimi almam lazımmış. Belgemin olması lazımmış. Biz bunları iş işten geçtikten sonra öğrendik. Bana eğitim aldırmadılar, ekipman da vermediler. Ne dedektör ne kurşun kap ne çelik yelek, ne kurşun yelek… Ama şirket benden tüm bunların verildiğine dair belge imzalamamı istedi.”