Emile Nakhleh ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Kahire konuşmasının, Orta Doğu’da yeni bir ‘Trump politikasının’ başlangıcını ilan etmesini bekleyenler büyük hayal kırıklığına uğradı Pompeo’nun konuşması eski başkan Obama’ya yönelik kaba eleştiriler ve İran’a yönelik savaş çığırtkanlıklarından ibaretti. İçinde ciddi bir analiz, ya da bölgenin kaderine dair iyi düşünülmüş, yapıcı bir yol haritası yoktu. Pompeo’nun Mısır, […]

Mike Pompeo’nun Kahire konuşması

Emile Nakhleh

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Kahire konuşmasının, Orta Doğu’da yeni bir ‘Trump politikasının’ başlangıcını ilan etmesini bekleyenler büyük hayal kırıklığına uğradı

Pompeo’nun konuşması eski başkan Obama’ya yönelik kaba eleştiriler ve İran’a yönelik savaş çığırtkanlıklarından ibaretti. İçinde ciddi bir analiz, ya da bölgenin kaderine dair iyi düşünülmüş, yapıcı bir yol haritası yoktu. Pompeo’nun Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn ve diğer ülkelerde ettiği laflara bakılırsa Ortadoğu; diktatörlerin semirdiği, baskıların sürdüğü, yeniliklerin ve yaratıcılığın baltalandığı, ortaklıklardan ziyade savaşların yüküm sürdüğü bir yer olmaya devam edecek. Trump’ın Ortadoğu’sunda terörizm tüm insani faaliyetlerin önüne geçecek.

İran ilişkilerinde yol haritası yok

Arap halkları bu konuşmada umut duyulacak bir şey göremedi, rejimler ise aralarındaki ilişkilere ya da İran ile ilişkilerine dair bir yol haritası yakalayamadı. Pompeo’nun konuşmasından sonra nezaketen alkışlamaları, söylenenleri onayladıklarından değil, Arap misafirperverliğindendi.

Pompeo onu dinleyen Araplara, geleceklerinin İran ile mücadele etmelerine bağlı olduğunu söyledi. İnsan onurundan, eğitim fırsatlarından, insan haklarından bahsetmedi. Obama 10 sene önceki konuşmasında rejimlerin ve halkların rolüne işaret etmişti. Pompeo ise yalnızca otokratlara el uzattı – adeta halkların ve hapiste çürüyen binlerce muhalifin hiçbir önemi yoktu.

Pompeo’nun Arap dünyasının yakın tarihine dair cehaletinin en net göstergesi, konuşmasında özgürlükler, insan hakları, eğitim konularındaki sorunlardan hiç bahsetmemesiydi.

Obama bu sorunların farkındaydı ve bunları yenmek için Arap dünyasıyla birlikte çalışacaklarını söylemişti. Pompeo ise dinleyicileri “Amerika’nın Ortadoğu’nun iyiliğini isteyen bir güç olduğuna” inanmasını istedi. Sanki Arap gençlerin onurlu ve refah dolu bir geleceğe umutla bakması için bu yeterli olacakmış gibi…

mısır’da 60 bin siyasi mâhkum var

Bakan Pompeo’nun konuşması Başkan Trump’ın senelik konuşması gibi tüm Müslüman dünyasını aynı ‘terörizm başlığı’ altında ele alıyordu. Milyonlarca sıradan Müslüman ile aşırılıkçı azınlıklar arasında herhangi bir ayrım yapmadı.

Otokrat ev sahibinin tüm barışçıl rejim karşıtı, demokrasi yanlısı rakiplerini terörist olarak gören mesajını sineye çekti ve uygulanan zalim güvenlik politikalarına meşruiyet kazandırdı.

On sene önce Obama ise eski Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek tarafından sahneye çağırılmayı kabul etmemişti, çünkü Mübarek’in baskıcı politikalarına karşıydı.

Sisi’nin insan hakları sicili ise Mübarek’inkinden bin beter çünkü Mısır hapishanelerinde halihazırda 60 bin siyasi mahkum var.

Pompeo bunun lafını bile etmedi

Tam tersine, ev sahibine methiyeler düzdü ve alkış tuttu. Bahreyn’de de benzer bir tavır takındı. Şii çoğunluğu baskı altında tutan rejimin insan hakları ihlallerinden bihaberdi ve Kıral Hamad’a bunları aynen sürdürmesi yönünde mesaj verdi; Trump yönetimi arkasındaydı.

Pompeo’nun Anlamadığı

‘Yeni’ Ortadoğu’ya şekil verecek şey, Pompeo’nun konuşmasında değinmediği bir nokta. Suudi veliaht prensi Yemen’deki savaşı bitirmeye çağırmadı ya da otokrat ev sahibini ülkesinin yurttaşlarına uyguladığı baskıdan sorumlu tutmadı.

Katar’a yönelik yasadışı ve yapıcılıktan uzak Katar ambargosundan söz etmedi. İsrail’i Filistin topraklarına yerleşke kurma politikasından vazgeçmeye de çağırmadı – tarafları müzakere masasına oturmaya çağırmadı. Kahire konuşmasında eğitim, girişimcilik, istihdam alanlarında politika önerileri falan yoktu.

Dinleyicilerini İran karşıtı koalisyonlar kurmaya çağırdı. Pompeo, bölgedeki tüm şiddet, yoksulluk, açlık, kıtlık, çevre kirliliği ve insan hakları sorunlarından İran’ın sorumlu olduğunu mu düşünüyor?

Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in politikalarını niye görmezden geliyor? İran’ın desteklediği bazı terör örgütleri var, fakat Pompeo’nun sövüp saydığı terör örgütlerinin büyük çoğunluğu Şii değil Sünni. Çoğu Suudi Arabistan’dan ya da Sünni Arap komşularından destek görüyor.

Arapların ve Müslümanların Obama’nın Kahire’deki konuşmasına verdikleri tepki umut ve heyecan içeriyordu. İnsanlar ortak çıkarlara dayalı yeni bir ‘Amerikan-Müslüman ilişkileri’ dönemi istiyordu.

‘güç gösterisi’ arzuluyor

Arap ve Müslüman halklar Obama’dan duydukları karşısında heyecanlansa da, rejimler pek etkilenmemişti. Çünkü artık Amerikan liderlerine giden tek yolun kendilerinden geçmediğini hissetmişlerdi.

Halkların arzularının da önemi tanınmıştı. Dönemin baskın yaklaşımları itibariyle rejimler ve halklar arasındaki iyi ilişkilerden doğan barış ve istikrar ortamı hem rejimler için, hem ABD için iyi olacaktı.

Körfez Arap İşbirliği Konseyi üyesi bazı ülkeler de dâhil kimi Arap ülkeler İran’ı Suudi veliaht prensin ve ABD Dışişleri Bakanı’nın gördüğü gibi görmüyor. Pers komşularıyla savaşçı ilişkiler istemiyor, yapıcı komşuluk ilişkileri geliştirmek istiyorlar.

Mike Pompeo, konuşmasının ve Ortadoğu turunun arzuladığı ‘güç gösterisi’ etkisini yaratmadığını ne zaman anlayacak? İran’a yönelik ideolojik önyargılarının ve insanların özgürce, onurlu bir biçimde yaşama arzularını görmezden gelmesinin bölgede kalkınmanın yerine geçemeyeceğini ne zaman idrak edecek?

Pompeo’nun geçtiğimiz hafta geride bıraktığı Ortadoğu, ayak bastığı Ortadoğu gibi uzlaşmadan, umuttan yoksun kalacak. Böyle değerli bir fırsatı kaçırdığını görmek son derece üzücü.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The New Arab