Tomografi ve MR çekiminde OECD ülkelerine bakıldığında Türkiye ilk sıralarda yer alıyor. Uzmanlar, kamu hastanelerinin yoğunluğu, muayene sürelerinin kısalığı ve hastaya yeteri fiziki muayene süresinin ayrılamaması gibi nedenlerin bu tetkikleri artırdığı görüşünde birleşiyor.

MR çılgınlığına son verilmeli
Kongrede, radyolojik yöntemlerin doğru kullanılmasının önemi vurgulandı. (Fotoğraf: BirGün)

Sibel BAHÇETEPE/ANTALYA

Türkiye’nin cihaz başına düşen hasta sayısında hem Manyetik Rezonans (MR) hem de bilgisayarlı tomografi (BT) açısından OECD ülkeleri içinde ilk 3 sırada yer aldığı belirtiliyor. Özellikle acil servislerde tetkiklerin fazla yapıldığı belirtilirken, fazla sayıda MR, BT ve ultrason çekiminin tetkik kalitesini ve raporlama sürecini de olumsuz etkileyeceği belirtildi.

Türk Radyoloji Derneği’nin (TÜRKRAD), "43. Ulusal Radyoloji Kongresi" 1-5 Kasım tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. Dernek Başkanı Prof. Dr. Can Çevikol, günümüz tıbbında hastaların doğru tanı ve tedavileri için radyolojik görüntüleme yöntemlerinin zorunluluk haline geldiğini ancak gereksiz kullanımının ülkemizde giderek artığını söyledi.

TETKİK KALİTESİ DÜŞÜYOR

BirGün’ün sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Çevikkol, Türkiye’nin son dönemde BT ve MR çekimlerinde dünya birincisi olduğunu belirterek “Bununla ilgili olarak kongrede Sağlık Bakanlığı yetkilerinin de olduğu bir oturum yaptık. Bakanlık yetkilileri, Türkiye’deki tetkik sayısının önemli kısmını acil servislerde olduğunu söyledi ve bununla ilgili pilot çalışma yaptıklarını, bazı kurumları uzaktan izlediklerini ifade ettiler” dedi. Radyolojik yöntemlerin doğru kullanılmasının, dünya standartlarındaki kalitede inceleme yapılması ve hastaların doğru tedaviye ulaşması için kritik öneme sahip olduğunun altını çizen Çevikol, “Yoğun tetkik yapma durumunda kalıyoruz. Bir cihazda bir günde örneğin 50 tetkik yapılabilecekken biz bazı merkezlerde 150’ye kadar çıkarmış durumdayız. Bu durum tetkik kalitesinin ve raporlama sürecini de olumsuz etkiliyor” diye konuştu. Prof. Çevikol, özetle şunları söyledi: “Kamuda çok fazla yoğunluk var. Doktor yeteri kadar hastayı muayene edemiyor ve tetkik istemek durumunda kalıyor. Şu an da MRHS sistemleri üzerinden 5 dakikada 10 dakikada bir randevu verilmekte. Bir hastanın içeri girmesi, üzerini çıkarması, kendisini ifade etmesi, muayene etmesi için yeterli bir süre değil. Klinisyen meslektaşlarımız da herhangi bir problemle karşılaşmamak, hastaya tanı koyabilmek ve kapıda bekleyen diğer hastalarla da sorun yaşamamak için başta ultrason olmak üzere BT ve MR gibi radyolojik yöntemlere başvuruyorlar. Bir nevi fizik muayenenin yerine geçecek şekilde bu tetkikleri yapar duruma geliyoruz. Şu an da ABD’de kullanılan ‘Karar Destek Sistemleri’ var. Bu sistem hasta ve semptomları girdiğiniz zaman hangi tetkiklerin yapılması gerektiğini söylüyor. Bakanlık bununla ilgili çalışmanın içinde olduğunu söyledi. Bakanlık yetkilisi şunu söyledi ‘Başım ağrıyor diyen herkese tomografi çekersek bu yükün altından kalkamayız.’ Ayrıca polikliniklerden randevu alamayan ya da beklemek istemeyen hastalar acillere başvuruyor. Şu anda görünen durum acil servislerdeki tetkik sayısının fazla olması.”

Gereksiz tetkiklerin zararlarına dikkat çeken Çevikol “BT, özellikle X ışını kullanan bir yöntem olduğu için en dikkatle yapılması gereken, tekrar edilirken düşünülmesi gereken bir yöntem" dedi.

***

4 KAT ARTTI

Dernek Genel Sekreteri Prof. Dr. İhsan Şebnem Örgüç de radyoloji alanında son dönemde plansız ve orantısız uzmanlık öğrencisi alımı olduğuna dikkat çekerek, özetle şunları söyledi: "Gerek üniversite gerekse eğitim araştırma hastanelerinde son dönemde plansız ve orantısız uzmanlık öğrencisi alımı oldu. Bundan en büyük nasibi de radyoloji uzmanlık dalı aldı. İlk TUS sınavı sonrasında yaklaşık yüzde 550 gibi kontenjan artışı olmuştu. İkinci TUS’la beraber ortalamada bir önceki yıla göre 4 kat artan uzmanlık öğrencisi kadrosu ile karşı karşıya geldik. Bu öğrenci sayısı eğitimi olumsuz etkileyebilir diye endişe taşıyoruz."