Anjel Açıkgöz, Nâzım’la Varşova’da bir otel odasında başlayan dostluklarının nasıl örüldüğünü ve Nâzım’ın kendisine hediye ettiği dikiş makinesinin hikâyesini BirGün’e anlattı: Varşova garına, Nâzım Ağabey’i karşılamaya gitmiştik. “Kızım yaklaş, sana bir sürprizim var” dedi

Nâzım’ı dikiş makinesinin iğne ve ipliğinde hatırlamak

SADREDDİN APAYDIN
sadreddinapaydin@yahoo.com

Anjel Açıkgöz 1950’lerden beri, zorunlu olarak yurtdışında yaşamaya tabi olmuş bir yurttaşımız. Halen Leibzig’de yaşıyor. Politik ve sosyo-kültürel olarak, kocası Hayk’la birlikte çok kereler yolları Nâzım Hikmet’le kesişmiş bir Türkiyeli.

1952'de Polonya’nın başşehri Varşova’da yaşarlarken; Nâzım da Moskova’da yaşamaktadır. Ve o dönemde üst üste kalp rahatsızlığı geçiren şaire, doktorlar uçak seyahatini yasaklamıştır. Nâzım da seyahatini hep trenle yapar. Yine o dönemler, Varşova kavşak noktasında olduğundan; Avrupa’ya yapılan yolculuklarda mutlaka Varşova üzerinden geçilir. İşte, Nâzım’ın bu zahmetli yolculuklarının iyi yönü; hemen her gelişinde Açıkgöz ailesiyle buluşmasıdır. Her buluşma bir bayram sevincine ve seremonisine dönüşür, beraberce yemekler yenir ve sohbetler edilir. Bu buluşmaların birinde Nâzım, ağırcana bir paketi Anjel’e hediye verir. Bu yazının içeriği de, bu paket üzerinedir.

nazim-i-dikis-makinesinin-igne-ve-ipliginde-hatirlamak-234374-1.

Anjel komşusu Nâzım'ı anlatıyor
Anjel’in ağzından kısaltarak sizlere aktarmak istedim: “Biz 1952’de yılında Polonya’nın başkenti Varşova’da yaşıyorduk. Nâzım Ağabey de Moskova’da. O, Avrupa seyahatlerini yaparken, 3 defa kalp krizi geçirdiği için, yolculuklarını trenle yapardı. Doktorlar ona uçmayı yasak etmişlerdi. Nâzım Ağabey de, trende iki kişilik bir kompartıman tutar, ufacık portatif daktilosu ile yol boyu çalışırdı. Moskova’dan Avrupa’ya Varşova üzerinden geçtiği için her seferinde önceden telefon edip bize uğrardı. Biz bir otelde yaşıyorduk, zira İkinci Dünya Savaşı’nda Varşova hemen hemen tümüyle bombalanmış olduğundan oturulacak ev çok azdı. Nâzım Ağabey son rahatsızlığında, Galina Grigoryevna Kolesnikova (Galya) adlı bir Rus uzman doktor tarafından tedavi edilmişti. Taburcu olurken, Galya’ya şu teklifte bulunmuş: “Eğer kabul ederseniz, sizin yeme, içme ve diğer tüm masraflarınızı, ödemek isterim. Benim doktorum olarak evimde kalır mısınız?” Galya’nın ise canına minnet, Nâzım Ağabey’e zaten âşık. Teklifi hemen kabul etmiş ve eve taşınmıştı. O zamanlar, diğer sosyalist memleketlerden de, Sovyetler Birliği’nden de dışarı çıkmak hemen hemen imkânsızdı. Ama Nâzım Hikmet, Dünya Barış Komitesi’nin ödüllü üyesi olarak, davetli olduğu her yere gitmek için vize alabiliyordu. Avrupa’ya, Asya’ya, Ortadoğu’ya, Uzak Doğu’ya, Afrika’ya, Küba’ya kadar. Yine böyle bir gezintisinde Galya için de vize çıkararak, onu da beraberinde getirmişti. Her seferinde olduğu gibi yine bize uğramıştı. Yaşadığımız otelde, tam bizim dairenin karşısındaki odayı kiraladık kendisine. Nâzım Ağabeyi ve Galya’yı karşıladık. Birkaç gün istirahat ettiler. Bol bol sohbet ettik. Sonra ayrıldılar. Dönüşte yine bize, Varşova’ya uğradılar ancak bir gece kalıp Moskova’ya döneceklerdi. O gece yemekler hazırladık, sohbetler ettik. Onlar gittikleri ülkelerdeki gördüklerinden bahsettiler. Doğu Almanya’da, Çekoslavakya, Macaristan, Fransa ve Avusturya’da kalmışlardı.

nazim-i-dikis-makinesinin-igne-ve-ipliginde-hatirlamak-234375-1.

Ağabey, Yazarlar Birliği üyesi olarak kongrelere katılmış, bu arada her ülkeden Galya’ya çok güzel elbiseler, bluzlar, etekler hediye edilmişti. Yemekten sonra Galya, bunları giyinip bize bir de moda gösterisi yaptı. Hepsi de gayet güzel ve zevkli şeylerdi. Ama kendisi çok ufak tefek bire olduğu için ölçüleri pek tutmamıştı; birinin kolu uzun, diğerinin beli bol, yakası geniş... Ben de Galya’ya; “Elimden biraz dikiş gelir, bunların hepsini sana göre düzeltirim” dedim. Ve ölçülerini aldım. Ertesi gün yolcular diye o gece hiç uyumadan, sabaha kadar hepsini elle dikerek biçime soktum. Sabah kendisine teslim edince, Galya havalara uçtu. O zamanlar Moskova’da özel bir terzi bulmak çok zordu. Her şey devletin elindeydi. Gittiler. Aradan epey bir zaman geçti. Yine bir seferinde ağabey bize uğradı, ama yalnızdı. Varşova garına, leylaklarla karşılamaya gitmiştik. O bilhassa beyaz leylağı çok severdi.

nazim-i-dikis-makinesinin-igne-ve-ipliginde-hatirlamak-234376-1.

Nâzım Ağabey leylakları çok severdi
Ne tuhaf, buz gibi soğuk Varşova’da her mevsimde leylak bulunurdu. Ağabey trenden inmeden, daha trenin penceresinden bana seslendi: “Kızım yaklaş hele, sana bir sürprizim var” dedi. Ve ağırca bir paket uzattı. “Aman ağabey bu paket çok ağır, nasıl taşıdınız? Size yasak” dedim. O da, “hele al” diye acele ediyordu. Hep beraber taksiyle otele döndük. O dinlenmek için, odasına çekildi. Bense paketten ne çıkacak diye meraktan çatlıyordum.

nazim-i-dikis-makinesinin-igne-ve-ipliginde-hatirlamak-234378-1.

Anjel’e, Nâzım’dan incelikli bir hediye
Bu merakla odasına giden Anjel, paketi açınca çok şaşırıyor; elektrikli bir dikiş makinesi. Anjel’in, Galya için sabaha kadar elde dikiş dikmesi, Nâzım’a dert olmuş ki böyle bir sürpriz yapar. Nâzım, Doğu Berlin’de yürürken tesadüfen bir mağazanın vitrininde bu makineyi görür. İçeri giren Nâzım’a dikiş makinesinin teşhir amaçlı vitrinde olduğunu ve satılık olmadığını söylerler. Ancak Nâzım kararlıdır makineyi almadan çıkmak istemez. Şairin ısrarına dayanamayan mağaza sorumluları, makineyi paketleyip verirler.

nazim-i-dikis-makinesinin-igne-ve-ipliginde-hatirlamak-234377-1.

Anjel Abla, bu armağanı gözü gibi korur ve 60 yıl kadar da kullanır. Hatta evine gelen dostlarına gösterip caka satar. Zamana yenik düşen gözleri nedeniyle artık dikiş dikemez olan Anjel Abla, manevi evlatları Murat ve Türkan Alp çiftine makineyi hediye eder. Türkan Abla makineyi alıp evine, Berlin’e götürür. Fakat böyle bir makinenin sadece kendi evlerinde kalması içlerine sinmez. Bu güzel hatırayı insanlarla paylaşmak isteyen çift ‘Rahmi Koç Müzesi’yle iletişime geçer. Ancak müze yetkilileri “Biz bir sanayi müzesi olduğumuz için, bu anlamlı objeyi sergileyebileceğimiz uygun bir yerimiz maalesef yoktur” ifadelerinin yer aldığı bir bir mektupla cevap verdi.

nazim-i-dikis-makinesinin-igne-ve-ipliginde-hatirlamak-234379-1.

Dikiş makinesi Nâzım Vakfı’nda sergileniyor
Anjel Abla’yla tanışma fırsatı bulan ve makineden haberdar olan Melih Güneş, makinenin ‘Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’na verilmesini önerir. Murat ve Türkan Alp çiftiyle haberleşen Güneş önerisini paylaşır ve Nâzım Hikmet’in kucağından Anjel Açıkgöz’e gelen dikiş makinesi 20 Ekim 2016’da vakfın bünyesine alınır. Bunun üzerine Vakıf Başkanı Rutkay Aziz, Anjel Açıkgöz’e bir mektup yazarak teşekkür eder.

Artık bu hatıra makine, bir kapalı odada değil; halka açık sergi salonunda yerini almış oldu.

nazim-i-dikis-makinesinin-igne-ve-ipliginde-hatirlamak-234380-1.