Kayda değer hiçbir şey… Ama bolca konuşuyoruz. “Terör uzmanlarının” komplo teorileri medyayı da sosyal medyayı da etkisi altına aldı. Gerçek bilginin bu denli önemsizleştiği bir olayı herhalde daha önce yaşamamıştı.

İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırıda daha ilk günden başladı: “Bombayı koyan kadın” diye Facebook’tan bulunmuş, ismi bile tam benzemeyen bir Filistinli kadının fotoğrafları ve sosyal medya hesabı dolaşıma girdi. Alakası yoktu tabii.

Sonra “Neden saldırı sonrası aylarca yaşadığı eve gidip saklandı, neden aynı evde yakalandı” sorusu popüler oldu. Hala da sık sık soruluyor. Saldırgan Ahlam Albashır’ın yaşadığı Esenler’deki ev/atölyede değil de Küçükçekmece’de ilk kez gittiği adreste yakalanmış olması da bu teorileri durdurmadı.

Herhalde yalanların en absürdü, Türkiye’ye başsağlığı dileyen bir Somalili kadının sözlerinin “O benim kardeşim, PKK ile ilgisi yok” dedi, diye haberleştirilmesi oldu.

Ardından insan kaçakçısı Ammar Jarkas sahne aldı. Bu suçtan sabıkalı olan Jarkas ile ilgili Abdülkadir Selvi, “saldırının planlayıcısı” diye yazdı. Oysa Anadolu Ajansı daha ilk günden, Jarkas kardeşlerin Albashır’i Yunanistan’a, firari Bilal Hasan’ı Bulgaristan’a kaçıracakken yakalandıklarını duyurmuştu. Bilal Hasan’ı Edirne’ye götürdüler, İstanbul’a döndüklerinde gözaltına alındılar. Ancak aslen kaçakçı olan Jarkas’ın İstanbul’da 10 yıldır yaşayan, otomobil galerisi sahibi ve ÖSO destekçisi olduğuna dair haberler çoktan yayılmıştı. Dün bu olayın da isim benzerliği olduğu ortaya çıktı ancak iş işten geçti.

Bitmedi… Ahlam Albashır’ın yakalandığı Kanarya Mahallesindeki evin de kaçakçıların kullandığı “şok evi” olduğu ileri sürüldü. Halk TV’nin Emniyet kaynaklarına dayandırdığı habere göre ev, kaçakçıların kaçırdıkları kişiyi güvende tutmak için kullandığı ‘şok evlerinden’ biriydi. Gerçekte ise değildi. Evde 8 yıldır Afrinli bir aile ikamet ediyordu, zaten baskında topluca gözaltına alındılar. (Bazıları sorgularının ardından sınırdışı edildi.)

Dizi gibi izliyoruz, her bölümü birbirinden farklı, hiçbiri gerçek değil.

Öyle ki bir soruşturmada en güvenilmez kaynak olan görgü tanığının, bir mahallelinin söylediği “Bir yıldır burada yaşıyorlardı” sözü bile dezenformasyona kaynak olarak kullanıldı, üzerine yazılar yazıldı. Saldırganların 4 ay önce Türkiye’ye geldikleri kesinleşince bile bu teoriler hız kesmedi.

Peki, ne biliyoruz?

Uzun uzun ifade veren Ahlam Albashır’ın söylediklerinin birbiriyle çeliştiğini. Emniyet ifadesinde çantadaki bombadan habersiz olduğunu, hatta uyuşturucu taşıdığını söyledi. Ancak kamera kayıtlarına göre banktan kalktıktan sonra arkasına bile bakmadan hızla kaçıyor.

Yine ilk ifadesinde “Banktan kalkarak abiye elbiselere baktım. O sırada bir örgüt üyesi fotoğrafımı çekti” diyerek tehdit edildiğini öne sürdü. Emniyet Müdürlüğü ise kamera kayıtlarında 41 dakika boyunca Albashır’ın yerinden kalkmadığını ve çevrede fotoğrafını çeken bir kişinin tespit edilmediğini açıkladı.

Dün ortaya çıkan ifadenin uzun versiyonunda da “Menbiç’te YPG üst düzey yöneticileri beni aleyhlerine casusluk yaptığım için tutukladılar. Bir ay Menbiç’te cezaevinde kaldım. Cezaevinden çıktıktan sonra, ‘Hacı ile görüşeceksin’ diye beni aradılar. Hacı üst düzey sorumluydu. İlk seferinde gözlerim bağlıydı. Görmedim. Sen ÖSO’ya çalışıyorsun dediler. Birkaç hafta sonra yeniden beni hacıya götürdüler. Bu kez gözlerim açıktı. Beni, ÖSO’ya casusluk yapıyorsun ailene zarar gelecek, diye korkuttular” diyerek yine tehdit edildiğini anlatıyor.

Ne kadarı doğru, bilmiyoruz. Ama çok korkmuş olduğu ve kurtulmaya çalışacağı anlaşılıyor.

Kesin olan tek bir şey var: Türkiye’nin “dünya lideri” olmak için çıktığı yolda girdiği uluslararası bağlantılar sonucu, artık “bildik örgütlerle” değil, uluslararası ve karmaşık yapıdaki örgütlerle karşı karşıyayız.

Kaldı ki hiçbir örgütün üstlenmediği saldırının amacı, baştan beri kafa karışıklığı yaratmaksa ve “faili meçhul” kalması planlanmışsa, yine sosyal medyada savunulduğu üzere sorumlular pek de “acemi” olmayabilir. Memleket eskisi gibi kimin, neyi neden yaptığının ayan beyan ortada olduğu bir yer değil. Dünya da değil. Dolayısıyla uluslararası oyuncu olma hevesindeki çabaların, bu tür saldırıların oyun kurucularını da davet ettiği kesin.

Şimdilik elimizde tutunabileceğimiz sadece bilgi kırıntıları var ve gerçekleri kafamızdaki senaryolara uydurmaya çalıştıkça bunları da kaybedeceğiz.