Oligark’ın camisi
BEHLÜL ÖZKAN
@BehlulOzkan

Geçtiğimiz hafta Moskova Merkez Cami’inin açılışında çekilen yukarıdaki fotoğrafta Rus oligarklardan Süleyman Kerimov, Tayyip Erdoğan, Vladimir Putin, ve Rusya Başmüftüsü Ravil Gaynüddin bir aradaydı. 170 milyon dolara mal olan camiinin inşaatına oligark Kerimov 100 milyon dolar bağışta bulundu. Erdoğan’ın fotoğraf karesinde yer almasının önde gelen nedeni inşaatı bir Türk firmasının yapmış olması. Bu görkemli camiiyi kendi iktidarında açan Putin ise 20 milyona ulaşan Müslüman Rus vatandaşının nezdinde popülaritesini artırmanın mutluluğunu yaşadı. Bir oligark, bir İslamcı siyasetçi, eski KGB ajanı bir Rus lider ve bir müftü.

Fıkra değilse de bu fotoğraf karesi bana Rus yönetmen Andrey Zvyagintsev’in Leviathan filmini hatırlattı. Bu yıl gösterime giren bu film siyaset bilimi dersi niteliğinde. Leviathan Eski ve Yeni Ahit’te kötülüğü temsil eden deniz canavarının adı. Siyaset felsefesinin önde gelen düşünürlerinden Thomas Hobbes, Leviathan başlıklı kitabında devleti bu canavara benzetir. Zvyagintsev’de filmin senaryosunu yazarken Hobbes’tan esinlenmiş. Rusya’nın kuzeyinde geçen filmde yolsuzluklara bulaşmış belediye başkanı, tüm yetkilerini kötüye kullanarak kasabanın en güzel yerinde okyanusa nazır bir eve zorla el koyar. Bu duruma direnmeye çalışan ev sahibi Kolya tüm kanuni yollara başvurmasına rağmen hem evini kaybeder hem de ailesini. Tanrı’dan yardım dileyen Kolya’ya kilisenin papazı, canavar Leviathan’a dönüşmüş devlet adamlarına karşı direnmemesini İncil’den bir alıntıyla öğütler: “Leviathan’ı oltayla çekebilir misin? Dilini bir iple bağlayabilir misin?” Film Kolya’nın evinin yıkıldığı yere inşa edilen yeni kilisede düzenlenen ayin sahnesiyle sona erer: Din adamlarıyla beraber yolsuzluklara bulaşmış siyasetçiler en ön safta dua ederken, kasaba halkı korku dolu gözlerle onları seyretmektedir.

Moskova camiinin açılış törenlerini izlerken bir ara kendime acaba Leviathan filmini mi izliyorum diye sordum. Hangisi gerçek hangisi film? Bir yanda dünya yolsuzluk indeksinde 175 ülke arasında 136’ıncı sırada yer alan, kleptokratik (hırsızlık rejimi) bir düzenin lideri Putin. Rusya basın özgürlüğü ve demokrasi açısından her geçen yıl gerilemekte. Diğer yandan 13 yıldır iktidarda olan Erdoğan’ın Türkiye’si de aynı yolun yolcusu. Gezi Parkının alışveriş merkezi yapılmasına karşı gelişen ve milyonların katıldığı direniş daha dün gibi hatırlarda. Erdoğan’ın şu anda oturduğu hukuka aykırı inşa edilen sarayı kaçak. Saraya ve kurmaya çalıştığı sultanlığa karşı toplum nezdinde oluşan tepkinin üstesinden gelebilmek için sarayın ismini külliye olarak değiştirip içine de son olarak bir camii inşa ettirdi. Moskova Camiinin inşaatına 100 milyon dolar bağışlayan Süleyman Kerimov ise, bence fotoğraf karesinin en renkli siması. Ancak ilginçtir Türkiye ve Avrupa medyası geçtiğimiz bir hafta boyunca bu noktaya dikkat çekmedi.

3 milyar dolarlık servetiyle dünyanın 512’inci, Rusya’nın 31’inci zengini olan, isminden dolayı Müslüman olduğu varsayılabilecek bir milyarderin camii yapımına bağışta bulunmasında ne gariplik var diye sorulabilir? Ancak Kerimov’un hayatına ve milyar dolarları nasıl kazandığına bakınca kazın ayağının öyle olmadığı anlaşılıyor. Kerimov Rusya’da Müslümanların yoğun olarak yaşadığı Dağıstan’da doğup büyümüş. Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte elektronik fabrikasında muhasebecilikten dünya çapında finansal yatırımlara sahip bir sermayedara dönüşmüş. Kerimov’u diğer Rus oligarklardan ayıran en önemli özelliği petrol ve doğalgaz tesisleri, fabrikalar satın almak yerine kısa dönemli ve yüksek kâr getiren finansal yatırımları tercih etmesi. Rus devlet bankalarından aldığı yüklü miktarda “kredilerle” Avrupa ve ABD’de ciddi finansal yatırımlar yapıyor. Bu yüzden de Kerimov hakkında Kremlin’deki siyasi elitlerin parasını yönettiği iddiaları var. Kısaca Putin’in kasası olduğu öne sürülüyor.

Kerimov’un bir diğer ilginç yanı 1990’lı yıllarda aşırı milliyetçi Rus lider Jirinovski’nin partisinden siyasete atılarak Rusya Meclisi Duma’ya seçilmiş olması. Hem Dağıstanlı hem de aşırı Rus milliyetçisi bir partide siyaset yaparak dengeleri gözeten bir milyarder işadamından bahsediyoruz. Tatillerini lüks yatıyla Akdeniz sahillerinde geçiren, Dağıstan’ın Mahaçkale takımını satın alarak Roberto Carlos’u başına geçiren Samuel Etoo gibi dünya yıldızı isimleri transfer eder Kerimov, son olarak Moskova Merkez Camiinin yapımı için elini cebine attı.

Faiz ve diğer finansal ürünlerden kazanılan paradan yapılan bağışla inşa edilen bir camiinin, faizin yasak olduğu İslam dininde nasıl değerlendirileceği tartışmalarını ilahiyatçılara bırakalım desek de; camiinin iç dekorasyonunun Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapıldığını düşünürsek, hırsızlık rejiminin yıldızı bir işadamının faiz gelirlerinden yaptığı bağışın en azından Türk din adamları tarafından sorun edilmediğini söyleyebiliriz. Başkanı yüzbinlerce dolarlık zırhlı Mercedes’e binen Diyanet İşleri mi faizden gelen bağışla yapılmış camiiyi dert edecek derseniz, Leviathan filminin sonunu izlemenizi tavsiye ederim. Orada da son model siyah Mercedesler kilisenin önünde dizilmişken, papaz içeride cemaate doğruluktan ayrılmamalarını vaaz ediyordu.