AKP’li Cumhurbaşkanı artan fiyatları fahiş olarak nitelendirirken yurttaşların halinden memnun olduğunu iddia ediyor. İşçi Salih Karakoç ise “Mücadele edilecekse önce ücretler artırılsın” ifadelerini kullanıyor.

Önce halkın alım gücünü artırın

Rıfat KIRCI

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüzde 29’a dayanan gıda enflasyonuna karşı market ve perakendeciler suçlu ilan ederken yurttaşların ise halinden memnun olduğunu iddia etmekten geri durmuyor. Yaptığı açıklamalarda yükselen fiyatların halk için ‘zulüm’ olduğunu belirten Erdoğan aynı anda da yaşam standartlarını yükselttiği yönünde çelişkili ifadeler veriyor. Bu kafa karışıklığında öğrencilere Kredi Yurtlar Kurumu tarafından verilen 650 lira burs için ‘elinize dilinize dursun’ derken emekliler için ise ‘emekli aylıklarını27 kar artırdık’ şeklinde beyanlarda bulunuyor. Bir yandan da fahiş fiyatlara karşı bizzat kendisinin mücadele edeceğini söylüyor. Ücretli çalışanlar, öğrenciler ve emekliler için ise bu sözler hiçbir şey ifade etmiyor.


Yaşam pahalılığından bunalan geniş kitleler artık gerçek bir çözüm arayışında. Emekli Hıdır Kurtulmaz “Erdoğan fahiş fiyatla mücadele edecekmiş. Etmesin. Elimizde kalan hakları almasın o da yeter” derken ücretli çalışan Salih Karakoç ise “Mücadele edilecekse önce ücretleri bir gözden geçirsinler. Asgari ücrete yapılacak zamlarda adil olunsun” diye konuştu. Bilgisayar Mühendisliği öğrencisi Utku Özay ise “650 liradan lütuf gibi bahsediliyor. Bu tek başına yeterli değil” ifadelerini kullandı.

Maaşları yüzde 40’a düşüren kendileri

Bağ-Kur’dan emekli olan Hıdır Kurtulmaz emekliler için yaşamanın artık bir mücadele haline geldiğine değindi. İstanbul’da yaşayan Kurtulmaz, emekli aylıklarındaki düşüşe dikkat çekerek şöyle konuştu: “Erdoğan emekli aylıklarının kat kat arttığını söylüyor. İktidara ilk geldikleri zaman emeklilerle ilgili yaptıkları ilk şeyi söyleyeyim: Emekli olunca, çalışırkenki maaşının yüzde 70’ini alan emeklinin aylığında bu oranı önce yüzde 60’a düşürdü. 2008 yılında ise bu oranı yüzde 40’a düşürdü. Emekli aylığının artması bu durumda nasıl mümkün oluyor?”

Milyonlarca emeklinin açlık sınırı altında aylık aldığını hatırlatan Kurtulmaz sözlerine şöyle devam etti: “Çalışırken zaten bizim maaşımızdan kesintiler yapılıyor. Emekli olunca bize devlet tarafından verilen parayı biz zaten çalışırken devlete veriyoruz. Aslında daha gençken biriktiriyoruz kendi emekli aylığımızı. Sanki kendi ceplerinden ödeniyor emekli aylıkları.”

Haklarımızı daha fazla almasınlar yeter

Hayat pahalılığına da değinen Kurtulmaz “Bir emeklinin pazarda meyve alması mümkün değil. Hep çürük çarık. Kim evine et sokuyor? Kira tartışmaları var şimdi. Bakın size bir örnek vereyim. Memur emeklisi bir arkadaşımız eşinden ayrıldı ve çıkacak ev bulamıyor. Memur emeklisinin dahi geldiği durum bu.”

Mücadele edeceklerse ücretler artırılsın

Kurtulmaz son olarak şunları söyledi: “Erdoğan fahiş fiyatla mücadele edecekmiş. Etmesin. Elimizde kalan hakları almasın o da yeter. Emeklilerin elinde ne varsa ne yoksa zaten aldılar. Eskiden bir emekli ev sahibi olurdu. Şimdi kiraya çıkamıyor. Bize bir şey verdikleri yok, sadece alıyorlar.”

Belediye işçisi Salih Karakoç ise “Fiyatlar fahiş doğru. Alım gücü düşük çünkü. İnsanlar markette suya bile para vermek istemiyor. Bir küçük suya para vermek rahatsız ediyor, evlerinden doldurup getiriyorlar. Alım gücünün halini görün artık.”

Erdoğan’ın fahiş fiyata karşı mücadele edeceğine inanmadığını aktaran Karakoç “Bizim iktidardan bir beklentimiz kalmadı. Şimdi kendileri de kabul ediyor fiyatların fahiş olduğunu. Ama bir ücrete zam yapılırken buna göre mi yapılıyor. Asgari ücret görüşmeleri başlayacak yakında. Yine göreceğiz ne verileceğini. Zam yapılıyor. Birkaç ay sonra asgari ücret açlık sınırı altında kalıyor. Sonra da aracılardan şikayet ediyorlar. Ücretler düşük. Üreticinin maliyeti yüksek. Buralara dönük bir program yok. Mücadele edilecekse önce ücretleri bir gözden geçirsinler. Asgari ücrete yapılacak zamlarda adil olunsun” değerlendirmesinde bulundu.

650 lira ancak tost parası

Bilgisayar mühendisliği öğrencisi Utku Özay ise şöyle konuştu: “650 lira burs veriliyor ve deniyor ki bu 45 liraydı. Öğrenciye verilen burstan lütuf gibi bahsediyorlar. Bu tek başına yeterli değil”

Özay şöyle konuştu: “Öğrencilerin çoğunluğu büyük kentlerde. Üniversiteler her ilden öğrencilerle eğitim hayatını sürdürür. Memleketinden kalkıp gelen genç ne yapabilir? Büyük kentlerde asgari ücretle dahi yaşamak zorken 650 liradan bahsediliyor. Öğrenciye hep ikinci sınıf insan gözüyle bakılıyor. Ne de olsa öğrenci nerde olsa kalır, ne olsa yer. Yurt sorunu yok gibi davranıyorlar. Yurt sorunu var. Yurda yerleşemeyen birçok öğrenci var. Özel yurtlar pahalı. Evler pahalı. Okulda bizden istenen kitaplar için yapmamız gereken harcama 650 lira zaten. Tıp gibi bölümlerde okuyan arkadaşlarımızın kitap masrafları 2 bin liraya yaklaşıyor. Mimarlık, mühendislik gibi bölümlerde uygulamalı dersler oluyor. Maket hazırlamak isteyen arkadaşlar için bu para yetersiz. Barınma, beslenme ne olacak. Bahsettikleri 650 lira ancak okulda tost çay parası. O da elimize yüzümüze dursun.”