ABD Başkanı Biden’ın Ortadoğu’da izlediği politikaların Trump’ı andırdığı söyleniyor. Biden, ziyaretinin temelinde ‘özgürlükler’ yattığını söylese de Kaşıkçı’nın ölümünden sorumlu olan Salman’a şapkası elinde gitti.

Ortadoğu konsepti eskisinden farksız
ABD Başkanı Joe Biden, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman ile görüştü. (Fotoğraf: AA)

Melvin GOODMAN

Biden hükümeti, ‘Yeni Ortadoğu'nun ABD’nin en yüksek düzeyde müdahalesini gerektirdiği nosyonunu pazarlıyor. Washington Post ve New York Times, bu teklifi destekliyor. Başkan Biden, İsrail ve Suudi Arabistan’a yönelik ziyaretlerini savunmak adına Wahington Post’ta bir yazı kaleme aldı. Bu ziyaret, Biden’ın bölgedeki politikalarının Trump’ınkilere benzediğini düşündürüyor.

Biden yazıda, “Bu seyahatimde olduğu gibi, İsrail ve Batı Şeria’ya yapacaklarım da dâhil tüm yurtdışı seyahatlerimde hep temel özgürlükler gündemde olmuştur” diye ileri sürdü. Ancak Filistinli-Amerikan gazeteci Akile’nin öldürülmesinde İsrail’in sorumlu olduğu bir bağlamda Biden’ın İsrail milli güvenlik politikasını desteklemesi özellikle zamansız oldu. Ayrıca Biden, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinden sorumlu olan Bin Salman’a petrol üretimini artırmak adına başı önde (şapkası elinde) giderek istihbarat teşkilatını görmezden geliyor.

DONALD TRUMP’I ANDIRDI

ABD’nin İsrail’i ele alış biçimi Trump’ın yöntemini andırıyor. Naftali Bennett’in Batı Şeria’da saldırgan yerleşim programına engel çıkarılmadığı gibi, bir zamanlar ABD ve Filistinliler arasında var olan ılımlı ilişkilerin restorasyonu da söz konusu değil. Trump hükümeti bu yerleşimleri haklı bulmuştu ve onun politikası hâlâ geçerli. Biden, ABD’nin Kudüs’te Filistin Konsolosluğu’nu yeniden açacağını işaret etti ancak bu hamlenin önü İsrail’in basıncıyla tıkandı. Trump tarafından kapanan ABD’deki Filistin Elçiliği, Biden tarafından hâlâ açılmadı. Oysa Biden kendisinin “ABD’nin Filistinlilerle ilişkilerini yeniden inşa ettiğini” iddia ediyordu.

2. Dünya Savaşı’na girmeden önce İspanya’daki Franco hükümetine yönelik ABD politikalarını savunan Başkan D. Roosevelt, “Alçak bir yere geldiğinizde eğilmelisiniz” demişti. Biden kendi hükümetine “parya” olacağını söylediği Salman ile görüşmekle aşırı fazla eğildi. Times’ın “yeni” Ortadoğu açıklamasında Salman’dan bahsedilmedi. Suudilere öldürücü silah satışının reddedilmesine dayanan seçim kampanyasına rağmen Biden hükümeti, Suudi Arabistan’a silah satma politikasına geri dönmek üzere.

ABD’nin Suudi Arabistan duruşu, Biden’ın dış politikasında insan haklarının önemine vurgu yapan ABD’li yetkilileri yalanlıyor. Washington Post’un “yeni” Ortadoğu konsepti değerlendirmesi, Dışişleri yetkililerinin ABD’nin insan haklarına yönelik duruşunu savunurken isimsiz bir şekilde yorum yapabilmesine imkân sağladı.

İsrail politikasında ne İsrail'in bizzat kendisine ne de genel olarak bölgeye dair yaratılan iyimserliği haklı çıkaracak yenilik yok. Netanyahu hâlâ ülkedeki en popüler siyasetçi, ancak beceriksizliğinden ülke son birkaç yıldır beşinci kez seçime gidiyor. Ayrıca siyasi sağ-dinci ana akım daha aşırı bir hale geliyor, sol kanat ve koalisyonun Arap unsurları güçsüzleşiyor.

Bölgedeki Trump-Biden politikalarının benzerliği, Trump'ın İran nükleer anlaşmasını feshetmesini ve Biden'ın Kapsamlı Ortak Eylem Planına (JCPOA) geri dönmek noktasındaki başarısızlığını da kapsıyor. Biden daha güçlü ve geniş bir nükleer anlaşma temelinde kampanya yürütmüştü ancak İran daha başında JCPOA'nın yeniden yapılamayacağını ileri sürdü. Bir kez daha, ekonomik yaptırımlar arzu edilen sonucu üretmedi ve anlaşma yenilenemezse Dışişleri Bakanlığı’nın B planı yok.

Biden hükümeti, İran’la olan çatışmayı çözümlemeye çalışmak yerine bu ülkeye karşı İsrail ve Suudi Arabistan’la yapılmış bir ittifak anlaşmasını destekliyor. Biden’ın petrol için Suudi Arabistan’a başı önde ziyaretinin bedelinin İran’a karşı bir güvenlik ittifakı olduğu ortaya çıkarsa, ters teper. Trump Mısır’dan Umman’a bir Arap NATO’sunu destekliyordu, ancak Biden’ın bu yönde ilerleyeceğine dair hiçbir işaret yok.

ABD’NİN DİKENLİ SAHASI

Sonuç olarak, Ortadoğu ABD’nin “dikenli sahası” olarak kalırken, Biden hükümetinin bölgedeki güçlerini artırdığı Doğu ve Batı Afrika ise ABD güçleri için yeni saha haline geldi. ABD’nin Batı Afrika’ya yönelik takviye askeri güç taahhüt etmesi, son birkaç yılda bölgede altı askeri darbeye teşebbüs edildiği düşünüldüğünde tam anlamıyla zamansızdı. Ayrıca Deniz Piyade Merkezi Karargâhı komutanı, Ürdün ve Kuveyt’teki askeri güçlerin hız ve kapsamını artırdı. Pentagon, aynı zamanda Bahreyn’de türünün tek örneği olan ortak bir deniz piyade-donanma gücü oluşturdu.

Rusya Ukrayna’yı işgal etmeden önce Biden, Avrupa’daki ABD askeri varlığını artırmış ve Trump hükümetinin ABD askeri güçlerini azaltma yönünde çalışmalarından uzaklaşmaya başlamıştı. Savunma Bakanı Lloyd Austin “caydırıcılık” çağrısında bulundu. Yeni bir stratejik ICBM (kıtalararası balistik füze), yeni stratejik bombardıman sistemi ve “insan kapasitesini aşan otonom sistemleri” içeren Yeni Nesil Hava Hâkimiyeti diye anılan gizemli bir programı kapsayan bu çağrı, stratejik güçlerimizin gereksiz modernizasyonu için milyarlarca dolar talep ediyordu. Washington Post ise tüm bu planları, “Askeri planlama yapanları Soğuk Savaş’ın derinliklerindeki gibi akla hayale gelmeyecek şeyleri daha fazla düşünmek yönünde teşvik ederek” övüyordu. Oysa giderek artan bir şekilde akla hayale gelmeyecek olan şey, ABD’nin Ortadoğu ve başka yerlerdeki politikalarıdır.

BirGün Çeviri Kolektifi tarafından Counterpunch’tan çevrilmiştir.