Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin altı siyasi partinin kendi içinde hiçbir hiyerarşik ilişki kurmadan, yatay ve eşit bir düzlemde demokratik bir anlayışla hazırlamış olması, metnin içeriğinden daha önemli. Açıklanan metin; iktidarını hazırlayan süreçte el ele verdiği cemaat ve yapılanmalarla iktidara geldikten sonra tek vücut olarak tüm kadroları bilimden uzak, rant temelli bir anlayışla yönetenlerin yarattığı hasarın tamir için önemli ve belirleyici vaatler koyuyor. İktidarın ‘çıkar ortakları’na teslim ettiği makam ve kurumların kendilerine tanınan bütçe ve uygulama ayrıcalıklarından temizlenmesine ilişkin çok önemli adımlar içeriyor. Kapitalizmin gücünü kalıcı kılmak için emek sınıfını ezen, sorgulanmamak için hak ve özgürlükleri alabildiğine kısıtlayan, orta ve uzun vadede siyasal İslam’ı ülkenin rejimi haline getirmek için halkın inanç ve geleneklerini dogmalarla şekillendiren bugünün iktidarının bilgi ve birikim yoksunluğuyla yandaşlarına -“din kardeşlerine”- emanet ettiği her alanda bugün yıkım yaşanıyor. Bu yıkımdan çıkışı beraber yürüdükleri yollarda güç kavgasıyla ayrıştıkları ‘kültürel iktidarlarının’ belirleyici ve eylem kurucu ‘özel eğitimli’ kadrolarından alıp, bu kez modern dünya bilimlerine tamamen uzak tarikat kadrolarına emanet ettiklerinde, düşülen bataklıktan çıkma ihtimali yerini debelendikçe gömülerek boğulma haline bıraktı. Örneğin ekonomiyi kendi çıkarlarını koruyarak sermaye lehine yönetmek ayrı, gücünün yetkisiyle emir kulu damatla yönetmek ayrı. Biri ‘hiç değilse’ kendi lehine bir sürdürülebilirlik içerirken halk için daha tehlikeli ama diğeri intihar.

***

Geldiğimiz noktada kendi sonunu hızlandıran iktidardan kurtulmak için ciddi bir revizyona ihtiyaç olduğu aşikâr. Açıklanan ortak mutabakat metninden alıntılayarak; salt “Etkin ve katılımcı bir yasama, istikrarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir yürütme, bağımsız ve tarafsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceğiz” cümleleri bile umut vermekten öte bir tablo sergiliyor. Bugün açmaza girmiş her alanda somut çözüm önerileriyle desteklenmiş olmasıyla değişim ve dönüşümü olanaklı kılacak bir başlangıcın mümkün olduğunu gözler önüne sermek için yeterli. Peki, ihtiyacımız olan hayalini kurduğumuz eşit ve adil düzen için yeterli mi?

Bu anlamda önemli başlıklardaki eksikleriyle özellikle en fazla bedel ödeyen, tarihsel kıyımlarla, ayrıştırma politikalarıyla hedef alınan, yok edilmek istenen yaralı kesimler için metin güven verici olmaktan uzak. Ancak bugün için gerçekçi olmayan ‘ideal düzen’ ilk ve en büyük adımı atmadan kurulabilir mi? Asıl soru bence bu olmalı. Hangi ideolojiyi benimsediğinden bağımsız bakışla tek başına değişimi -üstlenmek şöyle dursun- tetikleyici bile olmaktan uzak muhalif partilerin zorunlu ortaklığı ile o kapıyı açmak zor. Bu köşede daha önce de yazdım. O kapıyı açmak 6’lı Masa’da olmayan ve değişimi en çok hak eden kesimler olmadan mümkün olmayacak. Öte yandan 6’lı Masa’dan tüm toplumu memnun edecek bir ideolojik bütünlük ve çıkış beklemeyi anlamak da mümkün ve mantıklı değil kanımca. Zira 6’lı Masa’nın en önemli ve gerçekçi dayanağı, birbirinden kuruluş ve gelecek planları çok “farklı” benzemezlerin yan yana gelebilmesidir. Şu halde açıklanan metne geri döndüğümüzde, katılımcıların farklı uçlarda aidiyetini de hesaba katarak asgari müştereğin çok ötesinde bir mutabakat sağlandığını söyleyebiliriz. Bu çok önemli.

***

Eksiklere gelince; metin masanın kimi bileşenlerinin belli konularda direttiği kırmızı çizgilerin belirleyiciliğiyle ‘helalleşmeye’ en çok ihtiyaç duyulan alanları dışarıda bırakıyor. Tüm toplum kesimlerine güvence olacak ve soru işareti bırakmayacak netlikte örtülü ya da örtüsüz giyim, inanç ve yaşam tercihi özgürlüklerinin korunması laiklik ilkesiyle mümkün olabilecekken metinde buna hiç değinilmiyor. Bu alanlardaki sorunlara çözüm önerilerini bile satır aralarına saklayan bir çekingenlik var. Örneğin “Milletlerarası sözleşmelerden geri çekilme yetkisinin Meclis’e ait olduğunu anayasal güvence altına alacağız” vaadi İstanbul Sözleşmesi’ni de içerdiği halde kadına yönelik şiddetin en üst seviyeye ulaştığı ilk ve acil düzenleme ihtiyacına açıkça değinilmemesi; “Bağımsız ‘Çocuk Hakları İzleme Kurulu’ kuracağız. Çocukların erken yaşta ve zorla evlendirilmelerinin önüne geçeceğiz” vaadiyle son dönemin en yaralayıcı ve sarsıcı gündeminde yer alan çocuk istismarını önlemek için tarikat ve cemaat yapılanmalarının statüsü ve denetimine ilişkin açık söz söylenmemesi düşündürücü.

Ekonomik çöküş ve yoksulluk, seçmen gündeminde ülkenin en önemli sorunu. Gündeminden düşen Kürt sorununun seçim sathı mahalline girildiğinde iktidarın ‘hendek siyaseti’ benzeri ajitasyonlarıyla tetiklenebilecek çözümsüzlükte oluşu çok iyi bilinmesine rağmen ve Kürt oyları olmadan istenilen sonuca varılması mümkün olmadığı halde metinde çok önemli maddeleri görünmezleştiren çekingenlik de yine masanın kimi unsurlarının şerhine takılı kalındığını gösteriyor bize. Bu çekingenlik nedeniyle adalet için “devlet sırrı” kavramının kaldırılması, OHAL kararnamelerine son verilmesi, seçimle gelenin seçimle gitmesini güvence altına alacak, yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son verilmesi gibi çok önemli vaatler ana bağlamından kopuk kalıyor.

***

Faili meçhul siyasi cinayetlerin, katliamların aydınlatılması için Toplumsal Bellek Platformu olarak yıllardır talep ettiğimiz araştırma komisyonlarının kurulmasını sağlayacak olan “Meclis’in bilgi edinme ve denetim yetkilerini engellemeyecek şekilde yeniden tanımlayacağız” maddesi çok önemsediğim bir diğer yaklaşım. Bu madde de kendi içinde eksik belki ama bu yaklaşım, eksik olanın ortadan kalkması ve insanlık suçları adına talep ettiğimiz geriye dönük olarak yargılama yolunu açacak olan “zamanaşımı” uygulamasını ortadan kaldıracak değişim için çok önemli bir başlangıç.

Metinde öncelikli olması gerekirken hiç yer almayan laiklik, etnik ve inanç kökenli ayrımcılık gibi önemli ve belirleyici alanlarda eksiklikleri giderecek adımları atacak olan doğru bir adaya ihtiyaç var. Masa dışında kalan bileşenlerle bağ kurarak etkili adımlar atabilecek ve eleştirilere kulak verecek bir adaya ihtiyaç olduğunu unutmadan, yıkıcı değil yol alıcı, ön açıcı ve tamamlayıcı bir tutum sergilenmesi gerektiğini düşünüyorum. Göz yummak, sessiz kalmak değil elbette söylediğim. Eksikler nedeniyle sayısız olumlu adımla kapsayıcılığı olan metni zayıflatan ve bu günümüzün kör karanlığını hedef almak yerine muhalefeti hedef alan tutumun mesnedinin tam tersi sonuç vereceğinin ayırdında olmaktan söz ediyorum. Bileşenlerin kalabalıklaşması, öğretilmiş ve dayatılan çaresizliğimize takılıyor. O halde diyalog ve katkı kanallarını açık tutarak daha fazlası için emek vermek, doğru aday için ısrarcı olmak ve eksik alanları içerecek adımlar için adaya katkı ve destek vererek elini güçlendirmek gerek. Bu daha başlangıç mücadeleye devam!