Eylüldeki seller Pakistan’ın 3’te 1’ini sular altında bıraktı. İklim adaletsizliği ile mücadele etmek çıkarıp “çek yazmak” kadar basit bir konu değil.

Pakistan için hayırseverlikten fazlası gerek

Faruk TARIQ

Eylül ayında yaşanan seller, Pakistan’ın üçte birini sular altında bıraktı. Sıradışı muson yağmurlarının yol açtığı ani sellerde 1350 insanın hayatını kaybettiği söyleniyor. Bir milyon konut kısmen ya da tamamen hasar gördü ve 50 milyon insan evini terk etmek zorunda kaldı.

Sel felaketinin faturasının 10 milyar dolar civarında olduğu düşünülüyor. Sellerde 793 bin 900 çiftlik hayvanı öldü. Pakistanlı aileler hayati geçim kaynaklarını yitirdiler. İki milyon dönüm tarla ve meyve bahçesi de sellerden etkilendi.

Sellerin iklim değişikliği kaynaklı olduğu herkesin malumu. Pakistan küresel karbon salımında yüzde birden az bir paya sahip olmasına rağmen, iklim değişikliğinden en kötü etkilenen ülkeler arasında yer alıyor. Küresel İklim Riskleri Endeksi’nde de üst sıralarda yer alıyor.

Önerilen çözüm mekanizmalarından biri borç affı. Borç adaletsizliği ve iklim krizi birbiri ile yakından ilintili konular. Aşırı iklim olayları sıklaştıkça Mozambik gibi çeper ülkeler ya da Karayipler gibi ada devletler ağır ekonomik hasar görüyorlar. Hasarı onarabilmek için daha fazla da borç almak zorunda kalıyorlar.

Bu kısır döngünün Pakistan’da da şekillenmekte olduğunu görüyoruz. Ülke, sellerden önce dahi borç içindeydi ve küresel ekonomik gelişmeler yüzünden döviz rezervi hızla azalıyor, elektrik ve gıda fiyatları hızla yükseliyordu. Ülkenin IMF, Dünya Bankası ve Çin Devlet Bankası gibi kurumlara sene sonuna dek ödemesi gereken 38 milyar dolarlık bir borcu var.

Seller sonrasında ülkeye bol miktarda uluslararası yardım girdi. USAID 30 milyon dolar insani yardım finansmanı sağladı ve BM de ülkede acil yardım operasyonu yürütüyor. Fakat ihtiyaçlar fazlasıyla kapsamlı.

TANIDIK BİR KURUM BELİRDİ: IMF

Bu esnada insani yardım kuruluşları arasından tanıdık bir kurum da belirdi. IMF, kurtarma planı kapsamında Pakistan’a 1,1 milyar dolar kredi vereceğini duyurdu. İlk bakışta Pakistan’ın toparlanması için can suyu olacağı düşünülen bu kredi, halihazırda finansal kriz koşullarıyla mücadele eden Pakistan için borca borç katmak demek.

Yüksek kamu borcunun ülkelerin ekonomik büyüme potansiyelini olumsuz etkilediğini bilimsel veriler sayesinde biliyoruz. Üstelik borç derinleştikçe, etkisi de daha yıkıcı hale geliyor. Pakistan’daki yüksek borçluluk oranları ülkeyi ekonomik şoklara karşı hazırlıksız ve uluslararası finansman sağlayan kurumlar karşısında siyaseten savunmasız hale getirdi. Ülkenin eğitim, sağlık ve altyapı alanında yatırım yapacak gücü dahi kalmadı.

Batı ülkeleri Pakistan’ı desteklemeyi düşünüyorlarsa, sanayi devriminden bu yana Küresel Kuzey’in Küresel Güney’e yaptığı kötülüklerin bazılarını telafi ederek işe başlayabilirler. İlk adım, iklim değişikliğinin etkilerine adapte olmaya çalışan uluslara destek olacak finansmanın sağlanması ve bununla beraber borçların silinmesi olmalı.

Bangladeş, Etiyopya ve Tuvalu gibi ülkeler de afet senaryolarıyla karşı karşıyalar ve varlıklı ülkeler tarafından bir şekilde tazmin edilmek istiyorlar.

İklim müzakerelerinde buna “Kayıp ve Hasar” deniyor ve bu başlık BM İklim Konferansı için hazırlanan “resmi ajandaya” halen girebilmiş değil. İklim değişikliğine karşı yüksek riskler barındıran ülkeler, zengin ülkelerden ve şirketlerden farklı şekillerde telafi talep ettiler ve her seferinde engellendiler. COP27’de bu konuda acilen ilerleme katedilmesi gerekiyor.

EKONOMİK ETKİLERİ AĞIRLAŞTI

Borç silme yaklaşımı yeni bir fikir değil. Pandemi esnasında düşük gelir grubuna mensup bazı ülkeler için borç affı uygulandı. Tabii özel sektör borçlarını toplamayı sürdürdü ve bu durum Covid-19 salgınının ekonomik etkilerini ağırlaştırdı. Fakat ahlaki talepler yüksek sesle dile getirilirse, borç konusunda özel sektörün dahi geri adım atması sağlanabilir. Örneğin temmuz ayında varılan bir anlaşma sayesinde Ukrayna’nın savaş boyunca borç ödemesi yapmayacağı kararı alındı. Bu sayede Ukrayna ekonomisi rahat bir nefes aldı ve devlet, halkın ihtiyaç duyduğu harcamalara yoğunlaşma imkânı buldu.

Uluslararası kuruluşlar borç taksitlerini talep etmese, Pakistan’ın yeni borca ihtiyacı kalmaz. Pakistan’dan uluslararası kredi kuruluşlarına gönderilen parayla evini kaybeden milyonlarca insanın ihtiyaçları karşılanabilir. Ülkede altyapı onarım ve ekonomik toparlanma faaliyetlerinin dört yıl süreceği tahmin ediliyor.

Bu durum bize daha büyük bir soruyu hatırlatıyor: İklim değişikliğinin faturasını kim ödemeli? Pakistan, müsebbibi olmadığı bir krizden dolayı neden sürekli kredi kullanmak zorunda kalsın? Pakistan’ın İklim Bakanı Sherry Rehman, The Guardian’a yaptığı açıklamada Pakistan gibi ülkelerin iklim değişikliği kaynaklı afetlerden ne kadar ağır etkilendiği hesaba katıldığında, küresel emisyon hedefleri kadar, tazminat mekanizmalarının da acilen konuşulması gerektiğini söyledi.

Tabii iklim adaletsizliği ile mücadele etmek, çıkarıp “çek yazmak” kadar basit bir konu değil. Pakistan halkını yaşamakta oldukları afete karşı desteklemek için birçok desteğe ihtiyaç var. Fakat borç affı ya da kayıp ve hasar telafisi mümkün olmadığında, Pakistan’ın borç döngüsü, iklim krizi ile mücadelede büyük engel teşkil etmeye devam edecek.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: New Internationalist