Palmira’dan kaçırılan eserlerin Türk yetkililere teslim edildiği iddiasını bilmeyen kalmadı. Bu durum zamanı gelince uluslararası soruşturmaların da konusu olacak

Palmira’nın kurtuluşu ne anlama geliyor?

MUSTAFA K. ERDEMOL kemalerdemol@yahoo.co.uk

Suriye ordusu nihayet UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan antik kent Palmira’yı barbarların elinden geri aldı. Bunun insanlığın evrensel kültür mirasına yeniden büyük bir katkı olduğunu söylemeye gerek yok. Kentte MS ilk yüzyıllarda yapılan yapılara bakıldığında “kendine özgü bir kültür dili” olduğu fark edilir diyor, işin uzmanları. Gerçekten de öyle. Roma mimarisinin de, Mezopatamya’nın büyük kültürünün de izlerini bu kentte görmek mümkün.
Suriye ordusunun ne mutlu ki yeniden “kazandığı” bu kentin kurtarılması sadece bir kültür hazinesinin kazanılmasından ibaret değil. Palmira’dan kaçırılıp yasadışı yollardan satılan antik eserlerin yağması da durdurulmuş oldu. Bu kentten kaçırılan eserlerin Türkiye sınırında bulunduğu defalarca haberlere konu olmuştu. Berlin Ön Asya Müzesi Yöneticisi Markus Higret’in Palmira’dan kaçırılan eserlerin Türk yetkililere teslim edildiği yönünde bir açıklaması da olmuştu. Yani bu “iddia” zamanı gelince uluslararası bir soruşturmanın da konusu olacak. O günler de pek uzak sayılmaz. Lübnan’da ise açık açık bu eserlerin satışının yapıldığını bilmeyen yok. Bu artık sona erdi.
Yağmacı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) mensubu barbarlar kentteki eserlere değil aynı zamanda bir hayli zengin olan gaz, fosfat, petrol gibi kaynaklara da hakimdiler. Buradan bu alanlarda bir hayli “ticaret” de yapıyorlardı. Suriye kendisi için son derece “yaşamsal” olan bu yeraltı kaynaklarını da kurtarmış oldu haliyle.

Askeri açıdan
Suudi palavra krallığının da Palmira’ya ulaşma hayalini bitirten bir gelişme bu. Şimdi Suriye ordusu, Irak’la sınırlarını kapatmayı hedefliyor. Bu nedenle Deyr ez Zor’a yönelecek. Ülkenin güneyi ile batısını birbirine bağlayan Palmira alınmasaydı bu kolay olmayacaktı.



IŞİD’in Palmira’da olmasının önemi şuydu: Hedeflediği Halep’e Palmira üzerinden girmek istemiş, dolayısıyla güzergâh üzerindeki Humus’u da hedeflemişti. Humus’un düşmesi ise Şam’ın ülkenin kuzey bölgeleriyle bağının kopması demek olacaktı. IŞİD’in bu planı da bozulmuş oldu. Aslında Humus, diğer cihatçı örgütlerle yapılan anlaşma sonucu Suriye ordusuna bırakılmıştı ama IŞİD’in gözünün bu kentte olduğu da biliniyordu. Eğer ele geçirmiş olsaydı, Lazkiye ile Tartus kentlerini Şam’a bağlayan bu kent üzerinden yayılması çok çok kolay olacaktı IŞİD’in. Neyse ki, bu ihtimal ortadan kalktı.

Moral açıdan
Son zamanlarda üst üste zaferler kazansa da, “dünyanın gözü” üstünde olan Palmira’nın Suriye ordusunun eline geçmesi hem moral hem de propaganda açısından Suriye yönetimi için tüm zaferflerinden daha büyük bir kazanım oldu. Barbarların bir bölümünü tahrip ettikleri Palmira’nın “tüm insanlık adına” kurtarılması gibi önemli bir görevi yerine getirenin (tabii Rus güçlerinin de yardımıyla) Suriye ordusu olduğu görüldü. Tarihe saygılı hiçbir toplumun ya da kişinin inkâr edemeyeceği bir sevinç var, bu sevinci yaşatan da Suriye yönetimi ile ordusu oldu haliyle. Şam’ın bölge için neler ifade ettiğinin anlaşılması açısından da bu önemli bir zafer. Şam kesinlikle “modernite”nin bir temsilcisi. Oradaki savaşa artık “yönetim-muhalif” savaşı olarak bakılamaz. Suriye’de “Barbarlık” ile “modernite”nin savaşı var. Palmira’nın alınışı “modernite”nin zaferidir.