Röportajı Cumhuriyet dosyasına giren Satmış'tan açıklama

300 günü aşkın süredir cezaevinde tutulan Cumhuriyet çalışanı gazeteciler Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Akın Atalay ve Emre İper'in yargılandığı ve tutukluluk hâllerinin devamına karar verildiği davanın dünkü dördüncü duruşmasında, gazetenin eski yayın danışmanlarından Doğan Satmış'ın bir internet sitesine verdiği röportaj dosyaya girmiş; mahkeme Satmış'ın tanık olarak dinlenmesinde karar kılmıştı.

Doğan Satmış, iktidara yakınlığıyla bilinen gazeteciler.com'a verdiği röportajda, MİT TIR'ları haberine ve Can Dündar'ın bu haberden dolayı tutuklanmasına dair açıklamalarda bulunmuş; 'hiçbir haber için tutuklanmayı göze almayacağını' belirtip, Dündar'ın haberi gazetecilik dışına taşmaya kalktığını söyleyerek, "Can Dündar tutuklandı, tutuklanması yanlıştı diye ayağa kalktık. Sonuçta bir haber yapmıştı ve o haber için tutuklanmaması gerektiğini düşünüyorduk. Fakat Can Dündar sonradan bunu farklı yöne taşıdı ve gazetecilik dışına taşımaya kalktı. Birden aktivist kimliğine aktivizme kayan tepkiler gösterdi. MİT TIR'ları haberi Cumhuriyet’e geldikten sonra gazetenin içinde 8 kişilik bir ekip toplantı yaptık. Toplantı sırasında gazetenin hukukçularından biri 'Bu haberi yayınlarsanız hakkınızda tutuklama kararı çıkar' dedi. Net bir şekilde Can Dündar 'ben bunu göze alıyorum' dedi. Kendisine döndüm “Can sen bir haber için tutuklanmayı mı göze alıyorsun” diye sordum. 'Evet' dedi. 'Ben göze almam, hiç bir haber tutuklanmaya ya da ölmeyi göze alacak kadar önemli değildir değmez' dedim" demişti.

'SATMIŞ'IN YANLIŞ BİLGİYLE DOLU AÇIKLAMALARI SAVCILARA MALZEME OLDU'

Daha sonra Cumhuriyet gazetesi bu röportaja dair bir açıklama yayımlamış; Satmış'ın röportajının birçok yanlış bilgiyle dolu olduğu ve savcıya malzeme çıkardığı belirtilen açıklamada, "Satmış, şu anda yurtdışında bulunan eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı da MİT TIR’ları haberi nedeniyle suçladı. Satmış, ekibinde yer aldığını söylediği Can Dündar’ın yaptıklarının gazetecilik faaliyeti olmadığını da iddia etti. Gerek Cumhuriyet, gerekse Türk basın tarihi konusunda birçok yanlış bilgiyle dolu açıklamalar, savcılar için de malzeme oldu. Daha ilk günden çöken Cumhuriyet iddianamesini hazırlayan savcılardan Yasemin Baba, Doğan Satmış’ın açıklamalarını tutanağa dönüştürerek davanın görüşüldüğü 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi." denmişti.

SATMIŞ'TAN 'ZORUNLU AÇIKLAMA'

Savcının röportajını davaya malzeme edip tutanağa dönüştürerek mahkemeye sunduğu ve mahkemenin de dördüncü duruşmada tanık olarak dinlemeye karar verdiği Satmış, 'zorunlu bir açıklama' başlığıyla bir duyuru yayımladı.

MİT TIR'ları haberini 'gazetecilik saymayan' Satmış, röportajının ardından kendisine 'saldırı kampanyası' düzenlendiğini söyleyip, açıklama yapmak zorunda olduğunu belirterek, yargılanan gazetecilerle 'husumet içinde olmadığını' ifade etti ve şunları söyledi:

Bir internet sitesinde yayımlanan röportajımın, yargılamaları süren Cumhuriyet gazetesinin, aynı zamanda eski iş arkadaşlarım olan mensuplarının davasında dosyaya eklendiğini üzülerek öğrendim. Mahkeme, benim de tanık olarak dinlenmeme karar vermiş. Meslektaşlarımın serbest bırakılması için tanıklığım önemliyse, çağrıldığım an, istenilen gün ve saatte gidip bunu yapmaya hazırım.

Röportajın yayımlanmasından sonra bazı kesimlerin “Saldırı Kampanyası"na muhatap olduğumu üzüntüyle izliyorum. Bazı açıklamaları yapmak zorunlu hale geldi:

  1. Öncelikle şunu ifade edeyim: Demokratik toplumlarda gazeteciler, yazdıkları haberler nedeniyle asla tutuklanmazlar. Türkiye'deki tüm tutuklu gazetecilerin de serbest bırakılması şarttır. Ben de yıllardır bunun gerçekleşmesi için çaba harcıyorum.
  2. Cumhuriyet gazetesi, Türkiye için olmazsa olmaz bir kurumdur. Buna hep inandım. Orada bulunduğum 16 aylık sürede de bu bilinç içinde özveriyle çalıştım.
  3. Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklu oldukları dönemde, serbest bırakılmaları için yapılan kampanyaya aktif olarak katılmış, bazıları kaçınırken Umut Nöbeti'ni rahmetli Mete Akyol'dan sonra ikinci gün ben tutmuştum.
  4. Yargılanan gazetecilerle “Husumet" içinde olduğum soyleniyor. Oysa yapı olarak herhangi bir husumet içinde olmam mümkün değildir. Bir önceki Cumhuriyet Davası’na da gitmiş, meslektaslarımın serbest kalması için ve meslektaş dayanışması içinde izlemiştim. Sadece evrensel gazetecilik ilkelerinden yanayım.
  5. Beni en çok güldüren ise, bir zamanlar yönetiminde bulunduğum Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nden gelen açıklama oldu. Yıllar önce Cemiyet yönetim kurulundan niye istifa ettiğim gazete arşivlerinde var, merak eden bakabilir. Bana saldırının temelinde hâlâ bu olayın acısının olduğunu düşünmekten kendimi alamadım.
  6. Kimseye husumet beslemem ve "etik gazetecilik"ten taviz vermeyi düşünmem. 26 Aralık'ta tanıklık ederken, meslektaşlarımın serbest bırakılması gerektiğini de anlatacağım.
  7. Kitabımın tanıtımı için internet sitesinin sahibince yapılan röportajda, uzun konusmalarımızın dışına çıkılıp amacını aşan bır söyleşi ortaya çıkarıldığını yayından sonra üzüntüyle ben de izledim. Kaldı kı kitap tanıtımı dışındaki söyleşinin içeriği, birçok insanın bildiği ve Can Dündar’ın kitabında yer alan konuşmaların paylaşımından ibaretti. Kitap tanıtımı üzerine yaptığımız soyleşinin toplumda algı yaratmak için bu hale dönüştürüldüğü ve kullanıldığı ortadadır. Tamamen amacını aşan benim de ana düşüncelerimi bertaraf eden bir şekle dönüşmüştür. Bunu, yayından sonra ben de çok iyi anladım.

Tekrar ederim ki, GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR. Gazetecilerin, gazetecilik faaliyetlerinden tutuklanmalarını kabul etmem mümkün değildir. Tutuklanan arkadaşlarımın bir an önce serbest bırakılmalarını istiyorum ve bunun için mücadeleye devam edeceğim.