İlk uzun metrajlı filmi ‘Sivas’ ile Venedik Film Festivali maratonuna yarın başlayacak yönetmen Kaan Müjdeci: Hiçbir hayvan zarar görmemiştir. Kimse tedirgin olmasın

Şiddetin ruh hali Sivas’ta

CANAN AYDIN - cananaydin@birgun.net

Şiddet, insan yetişkin bir bireye dönüştükçe artar. Yönetmen Kaan Müjdeci ilk uzun metrajlı filmi 'Sivas' ile bu saptamayı belgeleriyle ortaya koyuyor. Gerçekçi sinemanın bir ürünü olmayı başaran film, adını bir dövüş köpeğinden alıyor. Film, 11 yaşındaki Aslan’ın gözünden aşkın en yalın halini ilkokul sıralarında Ayşe'ye hissettikleriyle, sevginin ve yaşamın kıymetini ise bir dövüş arenasında yaralarını sardığı köpeği 'Sivas' ile ele alıyor.

27 Ağustos’ta başlayacak 71. Venedik Film Festivali’nin ana yarışma bölümünde yönetmen Fatih Akın'ın yeni filmi “The Cut” ile birlikte yarışacak olan film, İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar Atölyesi kapsamında 1000 Volt Post Prodüksiyonu Ödülü aldı.

Dünya prömiyerini Venedik'te yapacak film aynı zamanda Venedik Film Festivali'nde ilk filmler için verilen “Geleceğin Aslanı” ödülü için de yarışacak.
Venedik öncesinde Türkiye’de basın gösterimi yapılan filmin yönetmen ve ekibi gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yozgat'ın Yerköy ilçesinde çekimleri yapılan film aynı zamanda yönetmen Müjdeci'nin köyü. “Üç aylık tatillerde köye giderdim. Hikâye de o gidiş dönüşlerde oluşmaya başladı” diyen yönetmen öncelikle köpekleri, dövüşleri ve filmi nasıl çekeceğine dair araştırma yapmış. Görüntülerin büyüsüne kapılan Müjdeci Türkiye’deki şampiyon köpekleri ve sahiplerini anlatan ‘Babalar ve Oğulları’ adında kısa bir belgesel yapmış ardından ise 'Sivas' gelmiş. Çocuk oyuncu keşfetme aşamasında zorlanan yönetmen tek tek okulları gezerek çekimler yapmış ve sonunda 'Aslan'ı yani Doğan İzci'yi bulmuş. Banu Fatocan, Ozan Çelik, Okan Avcı gibi profesyoneller dışındaki diğer tüm oyuncular eş dost akraba, köy ahalisinden oluşuyor.

Filmin jeneriğinden akan “Hiçbir hayvan zarar görmemiştir”e ilişkin soruları da yanıtlayan yönetmen bu konuda çok hassas davrandıklarını, daha sonra konuyu detaylarıyla kamuoyuyla paylaşacaklarını belirterek, "Kimse tedirgin olmasın" dedi.

‘KÜFÜR HAYATIN DIŞINDA DEĞİL!’
Filmdeki küfür sahnelerinin sıklığına dair soruları da yanıtlayan yönetmen “Küfür sahnelerini kullandık çünkü bu hayatın bir gerçeği” cevabını verdi.

“Küfürü sinemada ya da güzel sanatların herhangi bir dalından ayıklayınca toplumu temizlemiş olmazsınız” diyerek küfürlü sahnelere ilişkin gelen eleştirilere cevap veren senaryo danışmanı Önder Çakar ise şunları söyledi: “Küfürü entelektüel hayatın dışına taşırmak biraz ayıp oluyor. Aslında günlük hayatın içinde bir durum. Bu filmde küfür, popüler sinemanın yaptığı gibi seyirci gülsün, alkış tutsun diye onu kutsallaştırmak, popülize etmek için kullanılmadı. Gerçeği yansıtmak, soruna biraz daha ayna tutmak için kullanıldı.”

Venedik'ten sonra Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde yolculuğuna devam edecek olan filme dair beklentilerini dile getiren yönetmen, “Üç beş salon belirleyicisinin, filmden anlamayan insanın, zevksizliklerine göre film seçenlerin filmi yönlendirmelerini istemiyorum. Köpek var, çocuk var, Kenan İmirzalıoğlu yok mantığındaki insanların karar mercisi olmasını istemiyorum. Rica ediyorum onlar görevden alınsın. Asıl istediğim; filmin üç beş sinemada değil bütün salonlarda; Sivas, Yozgat, Kartal gibi daha çok salonda gösterilmesi” dedi.