Zeytinburnu Belediyesi sitelere açık havuz yapılmasını yasaklarken, mescit yapılmasını zorunlu tuttu. Karara tepki gösteren Karadağ, “Cumhuriyetle yerel yönetimlerle hesaplaşıyorlar. Karar yaşam hakkına saldırıdır” dedi

Site düzenlemesinin hukuki arka planı: Tüm hukuksal normlara aykırı

MUSTAFA KÖMÜŞ

AKP’li İstanbul Zeytinburnu belediyesi, 10 bin metrekareden büyük sitelerde açık havuz yapılmasını yasaklayıp mescit yapılmasını zorunlu tuttu. Uygunsuz işlere neden olduğu gerekçesiyle 1 artı 1 konutların yapımına da sınırlama getirildi.
Zeytinburnu’nun belediye meclisi, imar yönetmeliğinde yapılan değişiklikleri oy çokluğuyla kabul etti. Değişikliklere CHP’liler ret derken, AKP’liler kabul oyu verdi.

Yeni değişikliklerle parsel alanı 10 bin metreden büyük sitelerde açık havuz yapılması yasaklandı. Bununla birlikte 10 bin metrekareden büyük sitelere bloklardan bağımsız olarak mescid inşaa edilmesi zorunlu hale getirildi. ‘Uygunsuz işlere neden oluyor’ gerekçesiyle, yapılacak sitelerdeki 1+1 konutların oranına yüzde 15 sınırı kondu.

Uluslararası hukuka aykırı
Konuyla ilgili BirGün’e konuşan Yargıçlar Sendikası eski Başkanı Mustafa Karadağ karara tepki gösterdi. Meselenin hukuki arka planına ilişkin konuşan Karadağ “Bu karar 1982 Anayasası’na, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Uluslararası hukukta da bizim hukuk sistemimizde bu karara yer yoktur. Bize dayatılmak istenen İslamcı hukuk sistemine bile aykırıdır. Bu doğrudan yaşam hakkına saldırıdır. Anayasa’da yer alan laiklik ilkesine saldırıdır ve aynı zamanda mülkiyet hakkına da saldırıdır. Bu anlamda girişimciliğin ihlalidir. Netice itibariyle siz girişimciye ‘sen 10 bin metre parsellik alanda açık havuz yapamazsın. Site yaparsan ancak %15’ini 1+1 yapabilirsin’ diyorsunuz” dedi.

Şeriat hükümlerine doğru gidiş
Kararın cumhuriyetle hesaplaşmak anlamına geldiğini ifade eden Karadağ şöyle devam etti: Karar aynı zamanda şeri devlete gidişin de göstergesidir. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir ‘kızlı erkekli’ açıklaması vardı. Bu karar da bu değerlendirmelerden cesaretle alınmıştır. Siyasi iktidar dine dayalı bir yaşamı Türkiye Cumhuriyeti’nin doğal bir rejimi yapmak için istikrarlı bir biçimde hareket etmektedir. Cumhuriyetle olan hesaplaşmasını da burada yerel yönetimin aldığı kararla açığa çıkarmıştır. İlle de müfredatta dini içeriklerin artması, değerler eğitiminin din adamlarına verdirilmek istenmesi, evliliklerin müftülüklere yaptırılması gibi merkezi şekilde olmayabilir. Yerel yönetimde de bunu görebiliyoruz. İktidar partisinin merkezdeki uygulamalarının yereldeki yansımasıdır bu.”

Ahlak sorgulayıcılığı
Kararın dine dayalı yaşamın mecbur bırakılması anlamına geldiğini söyleyen Karadağ: “Anayasa’mızda yer alan laik demokratik cumhuriyet devleti olması ilkesine kesinlikle aykırıdır. Seküler yaşamın ortadan kaldırılıp yerine dine dayalı yaşamı tarzının arzu edilmesinden kaynaklıdır. 1+1 ev kotası koyarken sundukları uygunsuz işlere neden oluyor gerekçesi de ahlak sorgulayıcılığı anlamına gelir. Türkiye’de konuşulan bu kadar yolsuzluk konuları varken, insanların ahlakını sorgulaması doğru değildir tabii ki” diye konuştu.

Turnusol görevi yapacak
Bu duruma yargının mutlaka ‘dur’ demesi gerektiğini belirten Karadağ sözlerini şöyle bitirdi: “Son dönemde yargının durumuna ilişkin çok tartışma yapılıyor ancak ben hala umudumu kaybetmiş değilim. Belediye Meclisi’nin kararına karşı yargının alacağı tavır turnusol görevi yapacaktır. Son zamanlarda yargının, mahkemelerin aldığı kararlar tabii ki umut verici değil. Yine de yargı bağımsız olup olmadığını da böyle durumlarda aldığı kararlarla gösterecektir. Bu anlamda ben umudumu korumak istiyorum.”