Şili Üniversitesi’nden Doç. Dr. Heiss, diktatör Pinochet anayasasının değiştirilmesi için ikinci kez sandığa giden halkın, bir kez daha “hayır” demesini BirGün’e değerlendirdi. Teklifin, bir anayasaya göre çok spesifik konularda çok fazla madde içerdiğini belirten Heiss, “Hem kültürel hem sosyal olarak oldukça muhafazakar bir metindi” dedi.

‘Siyaset, Şili halkına borçlu’
Referandum sonrası Pinochet taraftarları başkent Santiago'daki La Moneda Sarayı önünde kutlama yaptı.

Umut Can FIRTINA

Şili'de, diktatör Augusto Pinochet döneminden kalma anayasanın değiştirilmesi için ikinci kez sandık başına giden halk, bir kez daha tercihini “hayır”dan yana kullandı. Böylece, 1973’te Marksist Devlet Başkanı Salvador Allende’ye karşı gerçekleştirdiği darbenin ardından Şili’de 17 yönetimi elinde bulunduran diktatör Pinochet döneminde hazırlanan ve 1990’da demokratik sisteme dönüşten sonra 70 kez revize edilen mevcut anayasa yürürlükte kaldı.

Ülkede yeni anayasanın yürürlüğe girmesini isteyenlerin oranı yüzde 44,24, istemeyenlerin oranı ise yüzde 55,76 olarak belirlendi. Çoğunluğunu sağcı üyelerin oluşturduğu Anayasa Komisyonu tarafından hazırlanan yeni anayasa, birçok serbest piyasa ilkelerini derinleştireceği, devlet müdahalesini azaltacağı ve bazı kadın haklarını sınırlayabileceği konusunda eleştiriliyordu.

KİMLER NEDEN KARŞI?

Diktatörlük anayasasının “üzerinde oynanmış” versiyonunda sunulan “hukuk, doğmamış çocuğun yaşam hakkını korur” maddesi, kürtajın tamamen yasaklanacağı, özellikle kadınların büyük tepkisine neden oldu. Bir başka maddede “ölümcül hastalığı olan mahkûmların ev hapsine alınabileceği” ifadesi ise, Pinochet diktatörlüğü döneminde “insanlığa karşı suçlardan mahkûm edilenlerin yararlanacağı” gerekçesiyle özellikle sol kesimin eleştirilerinin odağıydı. Öte yandan “yeni güvenlik birimlerinin kurulması” ve “düzensiz göçmenlerin en kısa zamanda sınır dışı edilmesine” yönelik maddeler de tepkilere yol açtı. Öte yandan ülkedeki aşırı sağcı kesimin büyük kısmının da yeni taslağa karşı olduğu belirtildi.

Yeni anayasa karşıtı kampanya yürüten Sosyalist Partili eski Devlet Başkanı Michelle Bachelet, “Kötü bir şeyi daha kötüsüne tercih ederim” ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa hazırlama sürecine yol açan 2019 protestolarına katılan Malena Riveros ise, AP’ye verdiği demeçte “protestolardaki coşkunun kaybolduğunu” belirtti. “Umutlar zamanla tükendi” diyen Riveros, “İnsanlar neden sokağa çıktığımızı çoktan unuttu bile” dedi.

TARTIŞMA SONA ERDİ

Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, La Moneda Sarayı'nda yaptığı açıklamada, “önceliklerinin değiştiğini” belirterek, 2026’da sona erecek görev süresi boyunca yeni bir anayasal sürece kapalı olacaklarını söyledi.

Boric, “siyasetin Şili halkına borçlu kaldığını” belirterek, “Borç çalışarak ödenir ve bizler, Şili halkının talep ettiği çözümlere ulaşmak için mücadelemize devam edeceğiz. Bugün vatandaşların talep ettiği şey, daha fazla diyalog ve fikir birliğidir. Şilililerin günlük yaşamlarındaki meşru talepleri ve devam eden acil sorunlar karşısında kayıtsız kalmayacağız” değerlendirmesinde bulundu.

∗∗∗

İKİ ANAYASA DA AŞIRILIKÇIYDI

Şili Üniversitesi Siyaset Bilimleri Fakültesi Dekanı Claudia Heiss, anayasa sürecini ve tartışmaları BirGün’e değerlendirdi.

Claudia Heiss

Hafta sonu oylanan teklifin, bir anayasaya göre çok spesifik konularda çok fazla madde içerdiğini belirten Heiss, şunları söyledi: “Bunların birçoğu eleştiri konusuydu. Örnek olarak vergi muafiyetleri, göç politikaları gibi konular vardı. Ülkede tartışma yaratan kültürel konular içeriyordu. Vatansever sembollerin korunmasına dair bir madde vardı. 2017 yılına kadar kadınların hakkı olan kürtaja yönelik kısıtlayıcı maddeler vardı. Hem kültürel hem sosyal olarak oldukça muhafazakar bir metindi. Emeklilik sistemindeki anlaşmaların, eğitimin kamu fonuyla özel sektör tarafından verilmesinin anayasal hale getirilmesi gibi maddeler de tepki çekti” dedi.

İki anayasa teklifinin de reddedilmesini değerlendiren Heiss, “2022’de reddedilen anayasa, insanların talep ettiğinden çok daha fazla değişiklik içerdiği konusunda eleştiriliyordu, ortalama seçmenin oldukça solundaydı. Genel bir içeriğe sahip olması gerekirken tekil sorunları olan sosyal hareketlere son derece bağımsızlık tanıyordu. 2023’te ise bunun tam tersi ‘aşırı sağ’ olduğu için reddedildi. Yani iki seçimde de seçmenlerin tercihinde belirleyici olan, ülkedeki kutuplaşmanın yansıması olan Anayasa Komisyonlarının kompozisyonu oldu” dedi.

ARTIK UZLAŞMA YOLU

 “Seçmenler siyasi projelere odaklanması gereken siyasetçilere giderek itimadını yitirdi” diyen Heiss, şöyle devam etti: “Halkın temsili yetinin sağlanmasında bir kriz yaşanıyordu, siyasi elitler ve temsilciler eleştiriliyordu. Bu, geleceği inşa edecek kamu politikalarına destek bulmaları açısından oldukça sorun yaratabilecek bir durum. Süreç boyunca daha orta yolcu anayasa tekliflerinden birini Uzmanlar Komisyonu sundu. Sağ ve sol memnun etmese iki siyasi grubun da siyasi projelerine tehdit oluşturmuyordu. Ancak daha sonra Anayasa Konseyi, bu teklif üzerinde bin kadar değişiklik yaparak aşırı sağ bir noktaya evriltti.”

Referandum sonuçlarının, siyasilerin daha uzlaşmacı olması gerektiğini gösterdiğine işaret eden Heiss, şunları söyledi: “Aşırı sağ solcu hükümetin tüm reformlarını tamamen reddetmek yerine anlaşma yoluna gitmeli. Böylece mecliste vergilerde, emeklilik sisteminde, eğitim ve sağlık sistemi gibi konularda makul reformların yapılmasına yol açacaktır.”