Kahramanmaraş depremleri ardından bölgeye verilen ve planlanan inşaat faaliyetlerine dair bir rapor hazırlayan SOL Parti Ekoloji Çalışma Grubu, yandaş şirketlerin rant ağına mercek tuttu.

SOL Parti’den deprem raporu: Yandaş şirketlerin rant ağı çıkarıldı

SOL Parti, “Deprem ve Sonrasında AKP’nin Yıkımı ve Yeni Rant Planı” başlığı ile hazırladığı raporda Kahramanmaraş depremleri sonrasında ortaya çıkan tabloya mercek tuttu, bölgedeki rant planlarını harita haline getirdi.

SOL Parti Ekoloji Çalışma Grubu tarafından hazırlanan raporda depremde zarar gören kamu yapılarının ardındaki ihmaller de ortaya döküldü.

SOL Parti’den yapılan açıklamada raporun ortaya çıktığı şu bilgilere yer verildi:

Yıkımın ardından 1 yılda ev yapacağız diyerek 23 milyon 426 bin m2 yeni proje alanına 85 bin 250 yeni daire üretim planı ile yeni bir rant kapısı açılıyor.

Şu ana kadar 15 ihale verildi.

Bu ihalelerin tamamı yandaş müteahhitlere oldu. Bu şirketlerin tamamı kent ve çevre suçu işlemiş, depremdeki yıkımın ortağı olan şirketler.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yakınlığı ile bilinen Kuzu Grup, kent suçu işleyerek Galaport’u inşa eden ANT YAPI, sahipleri AKP’li olan Kuzey Ormanları’nda 3.7 milyon ağız kesen, İstanbul’un sayılı deprem toplanma alanlarından birisine imara açarak gökdelen diken Optimal Grup, ihale rekortmeni KALYON bunlardan bazıları.

Raporun “Çözüm kamucu demokratik planlama” başlıklı son bölümünde yer alan çözüm önerileri şöyle:

•Günü kurtarmayı hedefleyen ve neoliberal sömürü ekonomisinin rehberliğinde üretilen “ihale et, inşa et, kar et” yaklaşımı derhal terk edilmeli, deprem bölgesinde yer alan kentler özgün nitelikleriyle risk durumları, coğrafi özellikleri, sosyo-demografik yapıları ve doğal-tarihi korunan alanları ele alınarak bütüncül bir şekilde planlanmalıdır.

•Özelleştirilen yapı denetim sistemi ve kar elde etmek üzere temellendirilen yapı üretim süreci kamusal bir anlayışla yeniden yapılandırılmalıdır.

•Halkı doğanın yıkımından ve paranın yarattığı eşitsizlikten korumak devletin birincil görevidir. Güvenli ve insanca barınmak her yurttaş için hak olarak görülmeli ve devlet bunun gerekleri doğrultusunda sosyal konutlar oluşturmalıdır.

•Kentlerin yeniden planlama süreçleri aceleye getirilmemeli, ihtiyaç duyulan tüm bilimsel çalışmaların yürütülmesi sonucunda bütüncül bir şekilde ele alınmalıdır.

•Yeniden planlama sürecine geçmenin öncesinde karşılanması gereken temel ihtiyacın geçici barınma mekanları olduğu gerçeği kabul edilmeli, geçici barınma mekanları tuvalet ve duş alanları başta olmak üzere sağlık, eğitim, çocuk ve hasta bakım vb. hizmet ve servislerin karşılanabildiği, yer seçimi ve optimum büyüklüğünün de yine bilimsel çalışmalara dayandığı bir yaklaşımla kurgulanmalıdır.

•Afet risklerine karşı dirençli yerleşimler kurmayı amaçlayan mekansal planlama çalışmalarının temel altlıklarından birini oluşturan jeoteknik-jeolojik etüt, mikro bölgeleme gibi zemine ilişkin yeterli ve güvenilir bilimsel etütler lafta değil bilimsel tekniklerle hayata geçirilmelidir.

•Yapılan etüt çalışmaları hem can ve mal güvenliğinin hem de daha düşük maliyetli yerleşimlerin sağlanması adına, planlama süreçlerinin ve kararlarının temel başvuru kaynağı olmalıdır.

•Kentlerin yeniden kuruluşu planlanırken orman ve tarım alanları, kültürel miras alanları vb. alanlar da en az jeolojik veriler kadar etkili olmalı, yönlendirici ve sınırlandırıcı olmalıdır.

•Deprem bölgesindeki yerleşim alanlarının mevcut nüfusu, afet sonrası oluşan iç göçten sonraki nüfus verileri bilimsel bir projeksiyon kapsamında tespit edilmeli ve konut alanlarının sayı ve büyüklükleri bu hesapla belirlenmelidir.

•Kentler altyapı alanları ile bütün bir sistem olarak ele alınmalı ve altyapı alanlarına ilişkin sürdürülebilir politikalar geliştirilmelidir.

•Depremden etkilenen kentler yalnızca deprem riski taşımamakta iklim krizi de başta olmak üzere gelecek süreç içerisinde farklı afetlere ve risklere karşı da tedbirsiz ve kırılgan durumdadır. Bölgede son dönemde oluşan aşırı yağışların sebep olduğu sel ve baskınlar da bu sonucu ortaya koymaktadır. Planlama çalışmaları sadece deprem temelinde ele alınmamalı tüm bu afetlerin tespiti ve yönlendiriciliğinde kurgulanmalıdır.

•Kırsal alanlarda yapılacak çalışmalar ‘afet konutları’ düzeyinde kalmamalı, tarımsal üretim, hizmet ve servislerle bir arada ‘kırsal kalkınma’ projeleri şeklinde ele alınmalıdır.

•Bölgede yer alan tüm kamu yapıları, afet riskleri gözden geçirilerek yeniden inşa dahil tüm seçenekler ile ele alınmalı, firmalar değil kamu yararı gözetilerek gerekli adımlar atılmalıdır.

•İktidarın hedeflediği tek tip projelerle yaratılacak olan kimliksiz kent kurgusuna karşı; somut ve somut olmayan kültürel miras ögeleri bakımından zengin olan ve tarihi kimliğe sahip bu mekanlar tarihsel dokuları, miras ögeleri korunarak planlanmalıdır.

•Miras ögelerine ilişkin envanter çalışmaları ve hasar durumları uzmanlar tarafından gerçekleştirilmeli, koruma stratejileri ve uygulamaları etaplanarak hayata geçirilmelidir.

•Kentlinin yerel kimliği, aidiyeti ve hafıza mekanları korunmalı ve zarar gören unsurları iyileştirilmelidir.

•Tarımsal nitelikli alanlar, ormanlar, sulak alanlar, ovalar vb. doğal alanlar yerleşime açılmamalı, kentlerin doğal eşikleri tespit edilmelidir. Kentlerin doğal eşiklerini ihmal ederek ortaya çıkacak bir yapılaşma ve planlama süreci uzun vadede başta iklim krizi olmak üzere farklı riskleri de beraberinde getirecektir.

•Yapılacak tüm çalışmalara meslek odalarının, ilgili uzmanların ve yerel halkın katılımı sağlanmalıdır.

•Planlama, tasarım ve yapı projelerinin yine ilgili meslek odaları ve mensuplarınca denetiminin sağlanabildiği yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.

•Yeniden planlama süreçlerinde izlenecek her adım kamuoyu ile paylaşılmalı, şeffaf ve denetlenebilir olmalıdır.

•Afet sonrası konut ediniminde sadece mülk sahiplerini temel alan düzenlemeler yer almamalı hak sahipleri bulunmayan depremzedelere de uygun koşullarda konut sağlanması konusunda özel finansman modelleri geliştirilmelidir.

•Mega projelerden derhal vazgeçilmeli, bu projelere ayrılan bütçeler toplumun asıl ihtiyacı olan, halkın sağlıklı yaşam hakkını gözeten, güvenli yaşanabilir kent mekanlarının kurulabilmesi için harcanmalıdır.

•Yeni afetlere ve facialara seyirci kalmak dışında sonuç üretmeyen, toplumu enkaz altında bırakan afet politikaları değiştirilmelidir. İmar afları yasaklanmalıdır.

Solparti.org web sitesine eklenen rapora buradan ulaşabilirsiniz.