Avrupa Sol Partisi’nin yeni lideri Heinz Bierbaum: Sol önemli sıkıntılarla karşı karşıya. Bu yüzden ciddi bir sorgulama içerisine girmeliyiz. Politik profilimizi belirginleştirmeli, Avrupa sol ve ilerici güçlerinin işbirliğini güçlendirmeliyiz. AB’nin militarist pozisyonunu engellemek için daha fazla kararlı olmalıyız

Sol ve ilerici güçlerin işbirliği güçlendirilmeli

GENCAY ÖZÜDOĞRU-DUISBURG

Avrupa Sol Partisi’nin (ASP) ‘Avrupa’yı resetleyelim, sola gidelim’ sloganıyla İspanya Malaga’da gerçekleştirilen 6. Kongresi’nde başkanlığa Heinz Bierbaum getirildi. Görevi Gregor Gysi’den devralan Heinz Bierbaum, Neus Deutschland gazetesine verdiği söyleşide başkanlığı süresinde yapmak istediklerini ve partinin Katalonya sorununa mesafeli duruşunu anlattı.

Avrupa’da sol, sosyalist partilerin bir araya gelerek oluşturduğu Avrupa Sol Partisi, 8 Mayıs 2004 tarihinde Roma’da kuruldu. Aralarında Türkiye’den ÖDP’nin de bulunduğu ASP’de Alman Die Linke, Finlandiya Komünist Partisi, Estonya Sol Partisi, Danimarka Kırmızı Yeşil İttifak, Fransa Komünist Partisi, Portekiz Sol Blok, Syriza’nın da olduğu çok sayıda parti ve örgüt yer alıyor.

Başkan seçildiğiniz ASP’nin 6. Kongresini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında başkanlığım öngörülen bir durum değildi, çünkü Sol Parti’nin(Almanya) başka bir adayı söz konusuydu, fakat gerçekleşmedi. Kendimi aday gösterdim çünkü ASP’yi iyi tanıyorum ve partiyi güçlendirmek için önemli ve farklı pozisyon alışlar arasında arabuluculuk yapabileceğimi düşünüyorum. Bu çok önemli çünkü parti Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de ortaya çıktığı haliyle önemli sıkıntılarla karşı karşıya. Bu yüzden sol kendi pozisyonu ve bu zamana dek yaptıklarını sorgulamak zorunda.

Nelerin değişmesi gerekiyor?

İki şey. Politik profilimizi belirginleştirmeli, stratejimiz üzerine çalışmalı ve Avrupa sol ve ilerici güçlerin işbirliğini güçlendirmeliyiz. AB’ye karşı farklı pozisyon alışlar mevcut, bu durum ASP ve Sol Parti için de geçerli. Asıl soru birlikteliğin reforme edilip edilemeyeceği üzerine. Her ne kadar soyut bir soru gibi dursa da Maastricht kriter ve anlaşmalarının istediğimiz sosyal, demokratik, ekolojik ve barışçıl bir Avrupa için bir temel olamayacağı da ortada. Açık olan politik iklimin ve koşulların değişebileceği süreçleri harekete geçirmek başka bir Avrupa’nın yolunu açacaktır.

Burada bir problem söz konusu. Kapitalizm ciddi bir krizin içerisindeyken sol kendisini neden önemli bir alternatif olarak ortaya koyamıyor?

Avrupa’da ki neoliberal kemer sıkma politikaları sona ermesi gereken genel bir durum. Bununla birlikte toplum ve insanlar için bilhassa önemli olan sektörlerde kamu yatırım politikalarına duyulan ihtiyacın üzerinde daha fazlaca durmamız gerekiyor. Üretim süreçlerinde yaşanan değişiklikler, örneğin iklim meselesinde olduğu gibi bugünün politikasının sürdürülemez olduğunu ortaya koyuyor. Yenilenebilir enerji alanında önemli yatırımlara, ulaşım, taşımacılık gibi alanlarda yeni bir endüstriyel konsepte ihtiyaç var. Fosil atıkları temel alan bir toplumun geleceği olamaz. Sosyal bir ekolojik dönüşümü merkeze almakla birlikte, bunun yaratacağı bazı işkollarındaki işyeri kayıplarına, bazı alanlarda açığa çıkan yüksek maliyet hesaplarına ve yeterlilik koşullarına da uygun yanıtlar üretmemiz gerekiyor. Benim için önemli olan ve kongrede sıkça dile getirilen bir soru yine savaş ve barış konusu. AB’nin militarist pozisyonunu engellemeye daha fazla kararlı olmamız gerektiği.

İçerik olarak ASP ye uygun düşen, örneğin Portekizli komünistler gibi, birçok çeşitli sol parti neden ASP içinde temsil edilmiyor?

İşte önemli ikinci nokta diye bahsettiğim Avrupa sol ve ilerici güçlerinin iş bilirliğinin gelişmesi meselesi tam da bu. İspanyol Podemos ya da Belçika İşçi Partisi gibi başarılı örnekler örneğin. La France Insoumise ki onlar Syriza’nin yürüttüğü politikalar nedeniyle ayrılmışlardı, yakında yeniden aramızda olacaklar. Elbette hepsi üye olmayabilir ama birlikte çalışmalar yürütmek zorundayız.

Kongrede oluşturulan ASP’nin stratejisini ifade eden program metninde “Halkların egemenliğine saygı, ASP’nin temel yönelimidir” ifadesine Kıbrıs, Batı Sahra, Kuzey İrlanda veya Filistin, Küba, Şili gibi birçok ihtilaf yer almasına rağmen Katalonya meselesinden neden hiç söz edilmedi?

Referandum organizasyonunda yer aldıkları için, çok büyük cezalara çarptırılan Katalonyalı politikacılara yaşatılan açıkça kınanmalıdır. Fakat Katalonya meselesi sorunlu bir mesele, ki bu konuda İspanya solu dahi birlik içerisinde değil. Ne yazık ki Syriza’nın hükümet politikasında olduğu gibi tartışmalı birçok konu gözardı ediliyor. İçe yönelik tartışma kültürünü yoğunlaştırmamız ve sorunları çözmemiz de gerekiyor.

sol-ve-ilerici-guclerin-isbirligi-guclendirilmeli-662568-1.