SPD, Sarrazin’den kurtulmaya çalışıyor

ÖZGÜR ÇOBAN oocoban@gmail.com

Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nde (SPD) lider değişikliğiyle birlikte başlayan hareketlilik sürüyor. Partinin siyasetin sol kanadına yerleşme arzusu yeni lider kadrosunun girişim ve açıklamalarıyla somutlaşıyor. Eş Genel Başkan Saskia Esken’in, “Demokratik sosyalizm olumlu bir vizyon sözleri” değişimi simgelemesi açısından önemli.

SPD bunların yanı sıra başka bir meseleyle de konuşuluyor. Eski Almanya Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Sarrazin adlı şahıs şüphesiz partinin en medyatik yüzlerinden. Bu Sarrazin enteresan bir kişilik. Adı ilk olarak, 2010 yılında yazdığı “Almanya Kendini Yok Ediyor” adlı ırkçı/faşist söylemi merkez ide olarak öne çıkaran kitapla gündeme geldi. Kitapta göçmen ya da yabancı kökenli Alman vatandaşlarına ilişkin öyle ifadeler kullanılıyor ki eminim neofaşist Almanya için Alternatif’in (AfD) parlak çocuğu, Hitler özentisi Björn Höcke kitabı yanından ayırmıyordur. Sarrazin, aynı temayı içeren birkaç kitap daha yazdı. Öyle bir noktaya gelindi ki devamında SPD’li Sarrazin, kitaplarının tanıtımı için düzenlenen programlarda, sosyal demokratlar ve diğer antifaşist oluşumlar tarafından sık sık protesto edildi.


Sarrazin en çok da Almanya Kendini Yok Ediyor adlı kitabında kullandığı, “Türkler ve diğer göçmenler uyum sağlayamadı. Eğitim düzeyi düşük göçmenler ülkeyi olumsuz şekilde etkileyerek, aptallaştırıyor” ifadeleri nedeniyle sıkıntı yaşadı. Antifaşist cephe bileşenleri, kitabın Almanları göçmen kökenlilere karşı kışkırttığını ifade ettiler.

SPD, yıllardır Sarrazin’den kurtulmak için yollar arıyor. Son olarak bundan birkaç ay önce toplanan parti tahkim komisyonu Sarrazin’in üyeliğinin sona erdirilmesini kararlaştırdı. Sarrazin’in daha önce de partiden çıkarılmasına yönelik bir takım girişimler olmuştu.

Bu haber parti içerisinde oldukça olumlu karşılandı. Partinin bazı ileri gelenleri sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamalarda, “Irkçı Sarrazin’in kovulması çok iyi oldu. SPD artık sağcı ajitasyonların yayılmasında araç olarak kullanılamayacak” yorumları yaptılar.

EN ÇOK FAŞİSTLER ÜZÜLDÜ

Sarrazin’in partiden kovulduğu haberi dalga dalga yayılırken en sert tepki ise neofaşist parti AfD’den geldi. Faşistler, “Yapmayın, adamın fazla üzerine gitmeyin. Ne yaptı ki? Söylediklerinin, yazdıklarının hepsi doğru” mealinde açıklamalarıyla Sarrazin’e destek oldular. Hatta AfD yetkilileri, Sarrazin’in partiden atılmasını “parti içi demokrasi kurallarının ağır ihlâli olarak” değerlendirdiler. Gün aşırı, “Almanya’nın fazlaca demokrat ve müsamahakâr olduğundan” yakınan faşistlerden gelen bu açıklama, çok sayıda Alman’ın, yüzünde müstehzi bir gülümse ortaya çıkmasına neden oldu.

“Yapılan bu haksızlığı bir türlü hazmedemeyen” faşistler, gönüldaşları Sarrazin’i partilerine davet ettiler. AfD yetkilileri, basına yaptıkları açıklamada, “Sarrazin’i birlikte çalışmak ve mücadele etmek için partimize davet ettik” dediler. AfD’nin bu alicenaplığı eminim Sarrazin’i duygulandırmış ve gözlerini yaşartmıştır.

Sarrazin ise konuya ilişkin açıklamasında, partinin kendisine yönelik kararını “saçma” olarak nitelendirdi. Partiden ayrılmak gibi bir niyetinin olmadığını vurgulayan Sarrazin, mücadelesini hukuki alanda sürdürmekte kararlı olduğunu ifade etti.

SPD YENİDEN OYUNA DÖNEBİLİR

Kitaplarında yer alan ifadeler kümülatif olarak değerlendirildiğinde Sarrazin ile ilgili olarak hiçbir tereddüte yer bırakmaksızın, “ırkçılık yapıyor ve yabancı düşmanlığı yayıyor” diyebiliriz. Sarrazin de tüm çağdaş faşistler gibi güya “kültürel uyumsuzluk” metaforundan yürüyor. “Göçmenler düşük eğitim seviyeleriyle Almanya’yı aptallaştırıyor” ifadesinin salt kültürel ırkçılık olduğunu öne sürmenin kendisi sanırım daha aptalca oluyor.

Önceki makalelerimizde, “SPD, sol kanada, içerisindeki sağcı unsurları temizleyerek gelmelidir” diye yazmıştım. Yaşananlar bu uygulamaya işaret ediyor. Sarrazin gibi faşist eğilimli politikacıları kapının önüne koydukça partinin sol kimliği daha da öne çıkacaktır.

Son anketler, SPD’nin oy oranlarının ırkçı-neofaşist parti AfD’nin bile altında kaldığını gösteriyor. Bana göre, Batı Avrupa ülkelerinde yakın zamanın en dikkate değer politik gelişmesi merkez-sol partilerde yaşanan erime ya da çöküş… Sağ politikalarla ayakta kalma çabası sosyal demokrat partilerin varlıklarını anlamsız kılıyor. Bu durum nihayetinde emekçiler için yaşamsal derecede önem arz eden sosyal politikaları, sağ partilerin sahiplenmesine neden oluyor. Dolayısıyla “partiyi sol siyasete angaje etme” vaadiyle gelen yeni ekibin başarılı olabilmesi için sağ tandanslı kliklerden hızlı bir şekilde kurtulması gerekiyor. Sarrazin’in dışlanması bu bağlamda değerlendirilebilir.

Sonuç olarak, sosyal demokratların yaşamakta olduğu politik erozyon, genel bağlamda antifaşist cepheyi zayıflatıyor. Sarrazin benzeri hamleler ve Alman sol/sosyalist kesimiyle yükseltilecek dayanışma SPD’nin yeniden oyuna dönmesine yardımcı olabilir.

cukurda-defineci-avi-540867-1.