39. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde devam ediyor. Pandemide ara verilen fuara duyulan özlem büyük olsa da katılımın beklenenin altında seyrettiğini söyleyebiliriz. Görevli arkadaşlarımın yorumları ve kişisel gözlemim bu yönde. 6 Aralık Salı günü fuardaydım. Theodora Sevgi Doktorları inisiyatifinin fotoğraf sergisine katılma sözüm olduğu için vaktim sınırlıydı, alanı yeterince dolaşma fırsatı bulamadım. Çocuk kitapları dünyasının hayatıma kattığı dostlarla karşılaştım, yeni ‘kipat’ dostlarıyla tanıştım. Habitat TV için hazırladığım ‘Kipatlı Günler’ adlı programın 3. sezonunun hazırlıklarına başlamışken ilham topladım. Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin fuara özel hazırladığı hayal şapkasını başıma taktım ve bir dilek tuttum. Dinozor Çocuk standında Şehre Giden Yol’u imzaladım. Kendime ve çocuklarıma kitaplar aldım, yazarlarına imzalattım. Kısıtlı bütçesiyle en doğru kitabı seçmeye çalışan kimi ürkek kimi cevval çocuklar gördüm, duygulandım. Fuardan ayrılırken vedalaşamadıklarım oldu, burukluk yaşadım.


Kitap fuarına katılımı etkileyen başlıca faktörlerden birinin ekonomik kriz olduğunu düşünüyorum. Fuar merkezinin konumu ve trafik sorunu ayrı bir gerekçe. Daha geniş bir perspektiften baktığımızda ülkemizin sosyal ve kültürel iklimindeki değişim, insan kaynağının bilinçli bir şekilde deformasyona uğratılması, ihtiyaç önceliklerinin farklılaşması sıralanabilir. İnanıyorum ki sektör paydaşları olası nedenleri etraflıca değerlendirecek ve sonraki yıllar için bir eylem planı geliştirecektir. Umudu elden bırakmak edebiyatın ruhuna yakışmayacağı için akılda kalanın gülümseyen yüzler, hatır naz bakışlar, oradan oraya merakla koşturan çocuklar, okur ile yazar arasında kurulan içten bağlar olmasını isterim. Sürdürülebilirliğin bu denli önemsenip konuşulduğu bir dönemde dilerim edebiyat ve edebiyatçılar yalnız bırakılmaz, desteklenir. Edebiyatın yerine ikame edilen izle geç tarzındaki sabun köpüğü üretimlerin toplumu ileriye taşıma imkânı olmadığı yakın gelecekte daha somut anlaşılacaktır.

***

su-bufalonuzu-kaybetmeyin-1097990-1.
Yapı Kredi Yayınları
Yazan: Alain Serres
Resimleyen: Anne Tonnac Çeviren: Korkut Erdur

İnsan karmaşık, yaratıcı, mücadeleci ve bir o kadar tutarsızlıklarla dolu bir canlı. Sahip olduğu donanımdan damıttığı en özel icat ise yazı. İnsanın sınırları olmayan duygu-düşünce birikimi ve üretimi gelecekte nasıl bir forma bürünecek merak ediyorum.

KÜÇÜK İNSAN, ‘görkemli’ varlığımızı diğer canlıların gözünden yorumlayan, esprili ve düşündürücü bir hikâye. Minik su aygırları ormanda bulup çuvala koydukları küçük canlıyı sınıf arkadaşlarına göstermek istiyorlar. Bir hazineye sahip olmuşçasına heyecanlı olan suaygırları çuvalı açıyorlar. Öğrencilerin bildiği ama daha yakından tanımak istediği canlı, bibloyu andıran bir insan yavrusu. Fen bilgisi dersinde ne oluyor da küçük insan sesini çıkarıyor? Kitaplardan öğrendiklerini uygulamaya koyan vahşi hayvanların küçük insana davranışlarından canlılık onurunu, empatiyi, özeni, bilgiye ulaşmak için uygulanan yöntemleri okuyoruz. Devenin ve zebranın çizdiği küçük insan resimlerine bakıp gülümsüyor, sınırlama kavramını yeniden düşünüyoruz. Okula hapsedilen küçük insanın diğer hayvanlar için düşlediği şey çok tanıdık ve bir miktar acımasız! Küçük insanı mutlu edecek olan şey ne? Özgürlük ihtiyacının muhatabının yalnızca insanlar olamayacağı açık! Küçük insan ait olduğu yere dönebilecek mi? Okuduğumuzun bizim hikâyemiz olup olamayacağını tartarken dışımızda kalan koca bir dünyaya dair sorumluluklarımızı yeniden hatırlıyoruz.

su-bufalonuzu-kaybetmeyin-1097991-1.
Kitap Koala
Yazan: Payam Ebrahimi
Resimleyen: Roser Matas Nadal Çeviren: Selinay Ünlüdoğan

İnsanız, yeni yıl yaklaşırken geride kalan yılın muhasebesini yapmayı sever ama asıl dikkatimizi 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan geceye çeviririz. Sonrası bildik sevinçler ya da hayal kırıklıklarıyla doludur.

Bahsedeceğim kitabın orijinal adı “Happy New Year”, dilimize çevrilirken ‘hikâyenin gör dediği’ yer dikkate alınmış ve YETİŞKİNLER ÇÖZÜMDEN NE ANLAR? başlığı ile yayımlanmış. Yeni yıl hazırlığı için okulu süsleyen öğrencilerden ikisi tartışıyor. Farklı yaş gruplarının katıldığı tartışma büyüyor. En önemli şeyin arkadaşlık olduğunu söyleyenler ile ne olursa olsun iyi arkadaşların kenetlenmesi gerektiğine inananlar nasıl oluyor da karşıt gruplara ayrılıyor ve çatışıyor? Dışarıdaki kaos sürerken okullarında her zaman huzur arayan öğretmenlerin odasını görüyoruz. Öğrencileri hizaya getirmeye çalışan öğretmenler, ideal olanı anlatan metinler ve onlara tezat olan muzip çizimlerle sayfalara taşınıyor. Hayal ettikleriyle yaşam gerçeklikleri örtüşmeyen ebeveynlerin konuya dahil olmasıyla olaylar çığırından çıkıyor. İdealist ve medeni bir insan neden savaşır? Kemanın silaha, nezaketin militarist ruha dönüştüğü öyküde canavarlaşan yetişkinleri kim durdurabilir? Kaçan huzuru yerine getirmek için gerekli olan bir şey var! İronik öykü son sayfasında, haddini aşanın zıddına döndüğü bu dünyada çocukların içindeki iyiliği kendi davranışlarıyla besleyip büyütmek isteyen yetişkinlere samimi bir çözüm sunuyor!

su-bufalonuzu-kaybetmeyin-1097992-1.
Desen Yayınları
Yazan ve Resimleyen:
Shaun Tan
Çeviren: Şirin Etik

Fuarda aldığım kitaplardan biri dünyaca ünlü düş tasarımcısı Shaun Tan’ın TAŞRADAN ÖYKÜLER adlı kitabıydı. 12 hikâyeden oluşan kitapta eskiz, kolaj ve çizimlerin olduğu ara sayfalar kendi içinde sözcüksüz hikâyeleri de barındırıyor. İlk öykü Su Bufalosu’ndan kısaca bahsetmek isterim. Küçük bir çocuğun bir başkasına danışmak istediği soruları olduğunda ona en doğru yönü gösterecek olan gücü nerede araması gerektiğini edebi bir biçimde fısıldayan benzersiz bir kısa metin. Anlatıcı çocuk bizleri çocukluğun düş arazisinde, neyi işaret ettiği bilinmeyen, ne kadar ileriye gidilmesi gerektiğini söylemeyen, konuşmayan fakat sadece ve sadece doğru yönü işaret eden bir su bufalosu ile tanıştırıyor. Zaman geçiyor, anlatıcı çocuk büyüyor. İhtiyacı olmadığından mı bilinmez, bufalo ortada görünmez oluyor. Yazar bir çocuğun sorabileceği bütün soruları “Nasıl Bilebildi?” çatısı altında toplayarak okurun kalbini fethediyor. Zekice, çok etkileyici! Şehirde ya da taşrada, çevresindeki boş arsayı, ıslak çimleri, “anafor”ları, uyanışı, kat edeceği mesafeyi, “hiçbir ülke”yi, kitaplık raflarının tozunu, çocukluğunun düş dozunu hatırlamak ve nasıl bilebileceği üzerine düşünmek isteyenlere…
Nice kitaplı günlerde buluşmak dileğiyle.