Türkiye’nin dünyanın en karanlık, baskıcı ve totaliter rejimlerinden biri olan Suudi krallığıyla ‘mutluluk’ tablosunun içinde yer alması sorgulamayı hak ediyor

Suudi Arabistan’ın yörüngesinde

BEHLÜL ÖZKAN*

Cumhurbaşkanı Erdoğan son Suudi Arabistan ziyaretinde kraliyet ailesinin özel ilgisine mazhar oldu. Umre tavafını gerçekleştiren Erdoğan’a Kralın emriyle Kâbe’nin kapıları açıldı. Belli ki Suudi krallığının nezdinde Erdoğan’ın ayrı bir yeri var. Kral Selman ve Erdoğan iki ülke arasında ‘stratejik işbirliği konseyi’ kurulmasında anlaşmaya vardılar. “Her konuda Suudi Arabistan ile Türkiye’nin mutabık kalmasından büyük bir mutluluk duyduğumuzu da vurgulamak isterim” diyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, iki ülkenin “haksızlıklara karşı güçlü duruş sergilemeye devam” edeceğini vurguladı. Çavuşoğlu’nun Suudi liderliğinde kurulan İslam Ordusu’nun “tüm aşamalarında yer alacağız, içinde yer alacağız” demesi Ankara’nın Riyad’ın yörüngesine tamamen oturduğunun bir işaretiydi.

Karanlıklar krallığı

Türkiye’nin dünyanın en karanlık, baskıcı ve totaliter rejimlerinden biri olan Suudi krallığıyla ‘mutluluk’ tablosunun içinde yer alması sorgulamayı hak ediyor. Ankara’nın ‘stratejik işbirliği konseyi’ kuracağı Suudi Arabistan dünyanın en büyük silah ithalatçısı. 2014’te 6,4 milyar dolar silah ithal eden Riyad, 2015’te bu rakamı 10 milyar dolara yükseltti. Dünyanın toplam silah ithalatında harcanan her yedi dolardan biri Suudların kasasından çıkıyor. Suudların satın aldığı milyarlarca dolarlık silahların büyük çoğunluğunun Batı ülkelerinden geliyor. Sadece Fransa, Suudi Arabistan’a son iki yılda 3 milyar dolarlık silah sattı. Batı karlı silah ticaretinin karşılığını tüm Ortadoğu’yu Vahabi ideolojisiyle zehirleyen, kendi halkına Ortaçağ şartlarında baskı uygulayan Suudi rejimine ses çıkarmayarak ödüyor.

Birleşmiş Milletler Mart ayından bu yana Yemen’de yaşanan çatışmalarda 2 bin 500’ten fazla sivilin hayatını kaybettiğini açıkladı. Yemen’de yaşanan sivil ölümlerinin önde gelen sorumlusu Suudi savaş uçaklarının hava saldırıları. Geçtiğimiz Eylül ayında Birleşmiş Milletler Yemen’de savaş suçlarının araştırılmasına yönelik bir soruşturma açmak istediğinde Suudi Arabistan buna karşı çıkmış; ABD, Fransa ve İngiltere’nin ret oyu vermesiyle soruşturmanın önü kesilmişti.

Türkiye’nin birlikte hareket ederek ‘haksızlıklar karşısında güçlü duruş sergilediği’ Suud rejimi kılıçla insanların başını kesme hususunda rekor kırmakta. Geçtiğimiz yıl 150’den fazla kişinin başını kılıçla vücudundan ayıran Suudlar, son 20 yılın en yüksek idam sayısına 2015’te ulaştı. Krallık her türlü muhalefeti, hak ve özgürlük talebini kriminalize edip terörle eşdeğer tutarak şiddet kullanarak bastırıyor. Bunu da Vahabi ideolojisine ve ulemaya dayandırarak meşrulaştırıyor. Vahabi din adamları son dönemde açlık grevi ve oturma eylemi yapanları, ülkedeki yolsuzlukları eleştirenleri bile iktidara karşı haksız başkaldırı olarak tanımlayarak kâfir ilan etti. Bunu da İslam fıkhına dayandırarak yaptı.

İpler prensin elinde

Geçtiğimiz yıl Kral Abdullah’ın ölümü sonrasında tahta çıkan Kral Selman’ın 30 yaşındaki oğlu Savunma Bakanı Muhammed bin Selman ülkenin en güçlü isimlerinden biri. Son bir yılda Putin’le iki kez, Obama ile bir kez görüşen genç prensi son ziyaretinde Erdoğan da ihmal etmedi. Prens Selman Savunma Bakanı olarak Yemen’deki askeri operasyonların başında. Suudi petrol şirketi Aramco’yu yöneten Selman, petrol fiyatlarının çökmesi sonucu sıkışmaya başlayan ekonominin yeniden yapılandırılmasını da üstlenmiş durumda. Kralın 30 yaşındaki oğlunun askeri ve ekonomik konularda ipleri eline alması, hem Suud ailesi hem de aşiretler içinde ciddi sorunlar çıkmasına yol açabilir. Nitekim geçtiğimiz 50 yılda Suudi krallığı saray darbelerine, suikastlara, 1979’da yüzlerce kişinin öldüğü ve sonunda Fransız komandolarının yardımıyla bastırılan Kâbe baskını gibi kanlı olaylara sahne oldu.

Hem Kral hem de oğlu Prens Muhammed bin Selman’ın işi kolay değil. Suudi Arabistan ekonomik açıdan petrol gelirlerinin bir kısmının topluma dağıtılarak rejime parayla sadakatin üretildiği rantiye devlet sistemine, siyasal açıdansa aşiretler arasındaki dengeye ve Vahabilik üzerinde yükselen dinsel milliyetçiliğe dayanıyor. Petrol fiyatlarının daha da düşmesiyle ekonomik sorunların nüfusun yüzde 60’ını 30 yaşın altında olan gençlerin oluşturduğu Suudi toplumu için krize dönüşmesi, Yemen’de olası askeri başarısızlık, ambargoların kalkmasıyla Ortadoğu’da daha da güçlenecek Tahran yönetiminin Riyad’ı Irak, Suriye ve Körfez’de daha da sıkıştırmasıyla Arap İsyanları ateşinin Suudi krallığını sarması şaşırtıcı olmayacaktır.

Karanlıklar krallığı Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’nun tüm sorunlarının merkezinde yer alıyor. Avrupa Parlamentosunun 2013’te yayınladığı rapora göre Riyad, Vahabiliğin yayılması için 10 milyar doları Ortadoğu’da kendisine yakın siyasi kesimlere ve silahlı örgütlere dağıtmış. Ancak Suudlara Ortadoğu yeterli gelmemiş olacak ki, son aylarda Yemen’de savaşmak için başta Kolombiya olmak üzere Latin Amerika ülkelerinden paralı asker ithal etmeye başladılar. Günlük 90 dolar verilen 2 bin Latin Amerikalı savaşçının Körfez bölgesinde bulunduğu, bunlardan 200’ünün Yemen’e gönderildiği biliniyor. Ne diyelim? Gerisini Suudi liderliğinde kurulan İslam Ordusunun ‘içinde yer alacağız’ diyenler düşünsün. Birinci Dünya Savaşının 100 yıl sonrasında Osmanlı’nın çekildiği Yemen’de, Suudların liderliğinde Latin Amerikalı paralı askerlerle omuz omuza ‘destan’ yazarlar artık.

*Yrd. Doç. Dr. Marmara Üniversitesi