Cumartesi günü (28 Ocak) Edirne’ de Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf’ın (TAKSAV) Edirne temsilciliği açıldı. İzmir, Bodrum ve Bursa’ dan sonra Edirne, TAKSAV’ın dördüncü temsilciliği oldu. Böylece Ankara merkezi ve İstanbul Kadıköy şubesiyle TAKSAV 6 yerde etkin çalışmaya başladı.

Bu yıl TAKSAV’ın kuruluşunun 30. yılı. Önümüzde memleketin geleceğini belirleyeceği açık bir seçim var. Türkiye son yirmi yıldır dinci gerici bir rejim süreci geçiriyor ve bu aşamada rejimin niceliksel hali kriz düzeyine ulaşmış görünüyor. Olmakta olanı anlayabilmek için olup biteni kavramamız zorunlu.

12 Eylül Darbesiyle inşa edilen rejim bir yol ayrımında. Bireyler, toplum ve kurumlar olarak bugün yaşadığımız krize 12 Eylülcülerin çizdiği rota ile geldiğimizi kabul etmekle başlamalıyız. 1960-80 arası Türkiye devrimcilerinin başlattığı özgürlük eşitlik mücadelesinin kaynağı 1923 te kurulan Cumhuriyet’in eseriydi bir bakıma. Bu yüzden 1923 Cumhuriyetinin kendi öz evlatlarını 12 faşizmiyle boğup yerine bir anlamda ithal dinci gericileri getirdiğini fark etmeliyiz. Şimdilerde kendilerini "yerli milli" diye köpürtenlerin asıl yabancılar olduklarını.

1992 nin son ayında kuruluşu kesinleşen TAKSAV’ın 30 yıllık tarihi de bu yer değiştirme sürecine karşı çıkmaya çalışanların tarihidir bir bakıma. 1992 de darbe zindanlarından sağ çıkan devrimciler, aralarına o dönemin aydın, sanatçı, emekçi ve bilimcilerini alarak kurdular TAKSAV’ı. Can Yücel ile Aytaç Arman’ı, Fikret Başkaya ile Edip Akbayram’ı, Rıfat Ilgaz ile Muzaffer İlhan Erdost’u, Korkut Boratav ile Oğuzhan Müftüoğlu’nu bir araya getiren ve birlikte mücadeleye çağıran bu ilkeydi. TAKSAV’ın 30 yıllık tarihi aynı zamanda Türkiye’de politik mücadelenin, toplumsal olana müdahale etme pratiklerinin de soldan nasıl geliştiğinin tarihiyle iç içe oldu. Yol ayrımları, savruluşlar, kopuşlar, başka bir dünya için derken başkalaşıma uğrayanlarla TAKSAV da bu değişimden payını aldı.

Bir vakıf kurarak mücadele etmek isteyenler, neoliberal STK dönüşümünde bastırılmak, yoksayılmak istendiler. Günümüzde vakıf kavramı ya iktidara yanlayarak, devletin rantından beslenerek dinci gericiliği yayılması ve para kazanma aracı, ya da "projeci" mesleği gibi bir kültür endüstrüsü aracını çağrıştırıyor. TAKSAV bu ekonomik politik saldırı altında kendini koruyarak varlığını sürdürmeye çalıştı. Kısaca dönüşmedi, çözülmedi sadece varkalmaya çalıştı.

Cumartesi günü Edirne’de temsilcilik açılırken büyük katkı veren Edirne Belediyesi ve sevgili başkanı Recep Gürkan da bizimle birlikteydi. Edirne temsilciliğinin Türkan Saylan kültür evi içinde açılması da çok anlamlıydı. Edirne temsilcisi Nevzat Çolak, Şafak Çolak, 1980 darbesinde görevinden alınan o dönemin belediye başkanı Güngör Mazlum da bizimleydi Son bir yıl içinde önce Bursa, ardından Edirne temsilciliklerini yerelden gelen taleple açması TAKSAV’ın kuruluş gerekçesinin şimdi daha da yakıcı olduğunu kanıtlıyor. Yolculuğumuz sürüyor...