Türkiye basın tarihinin simge davalarından biri haline gelen Cumhuriyet gazetesi davası dün görülmeye başlandı. Davada savunma yapan Cumhuriyet çalışanları gazetecilik dersi verirken iddianamedeki iddiaları teker teker yanıtladılar

Tarihi davada tarihi savunmalar: Gazeteciler biat etmez

ZEYNEP KURAY zeynokuray@gmail.com @zeynokuray

Cumhuriyet Gazetesi’ni susturma davasının ilk duruşması Çağlayan Adliye’sindeki İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Cumhuriyet gazetesinin 11’i tutuklu 17 çalışanının yargılandığı davada savunma yapan gazeteci Kadri Gürsel ve Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, iddiaları teker teker yanıt verdi. Gürsel ve Atalay, yargılanan gazetecilik olduğunu vurgulayan Gürsel ve Atalay, Cumhuriyet Gazetesi’nin teslim olmayacağının mesajını verdi.

‘Tek dikili ağacım kızım’
Cumhuriyet gazetesinin 11’i tutuklu 17 çalışanının yargılandığı davanın ilk duruşması, Çağlayan Adliyesi’ndeki 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada, salonda bir askerin silahlı olarak bulunması büyük tepkiye yol açtı. Buna itiraz eden Avukatlar, silahların gölgesinde savunma yapılamayacağını vurguladı. Yapılan kimlik tespitinde Gazeteci Ahmet Şık’a “Çocuğunuz var mı” diye soran Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, Şık, “Gurur duyduğum bir kızım var” sözleriyle cevap verdi. Şık, malvarlığına ilişkin sorulan soruyu ise “tek dikili ağacım kızım” diye yanıtladı. Cumhuriyet gazetesinin Yayın Danışmanı Gazeteci Kadri Gürsel’in oğlu Erdem Gürsel, babasına sarılmak ise jandarma tarafından engellendi. Kimlik tespitinden sonra iddianamenin özet hali okundu.. Mahkeme heyetinin kişi başına 3 avukat kısıtlaması getirmesi duruşmada büyük tepkiye yol açtı. Söz alan Avukat Yıldız İmrek , bu uygulamanın savunma hakkının kısıtlanması anlamına geldiğini vurguladı. OHAL kararnamelere dayandırılan bu kısıtlamanın soruşturma sürecinde verildiğini hatırlatan İmrek, avukatı Abbas Yalçın ise gazete çalışanların 9 aydır mağduriyeti dile getirerek , yaşananların ne hak, ne vicdan, ne de hukukla alakası olmadığını vurguladı.

İddialar tek taraflı
Savunma için ilk söz Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’ya verildi. Ancak Sabuncu savunma belgelerine cezaevinde jandarmanın el koyduğuna dikkat çekerek savunmasının bugüne ertelenmesini istedi. Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanıo Kadri Gürsel, yaptığı savunmada suçlamaları reddetti. Suçlandığı üç iddiaya teker teker cevap veren Gürsel, ByLock kullanıcısı 92 ve haklarında FETÖ/PDY soruşturması bulunan şüpheli şahıs ile iletişim kaydımın bulunduğu iddiası asılsız olduğunu vurguladı. İddia edilen toplam 112 kişiden 102’si ile olduğu iddia edilen iletişim, tamamen tek taraflı (85) SMS ve/veya (17) tek taraflı arama kaydı olduğuna işaret eden Gürsel, “Diğer bir anlatımla, bu kişilerin benimle iletişim kayıtları vardır, benim onlarla iletişim kaydım yoktur” dedi.

Bu mantıkla herkes suçlu
İrtibatlı olduğu iddia edilen 112 kişiden 85’inin kendisine üst üste bir kereye mahsus mesaj gönderen, fakat kendisinin cevap göndermediğim kişilerden oluştuğunu aktaran Gürsel, bu yoğunluğun nedeni, “ O dönemde Emniyet Teşkilatı’ndaki FETÖ yapılanmasını hedef alan ilk büyük tutuklama dalgasına karşı cemaat mensuplarının gazetecilere yönelik olarak bir medya kampanyası düzenlemiş olmalarıdır. Bu 5 gün boyunca benimle irtibat kurmaya çalışmalarının nedeninin ise bağımsız ve eleştirel bir gazeteci olmam olduğunu düşünüyorum. Lakin benden destek alma çabalarının hiçbir sonuç vermediği ortada” diye konuştu. “İrtibat” suçlamasının geçersiz olduğunun altını çizen Gürsel, aksinin kabulü halinde, FETÖ üyelerinin sadece SMS yollamak suretiyle, bir kişiyi kendileriyle irtibatlı hale getirmelerinin de mümkün olabileceğini varsaymak gerekeceğini ve ki bu durumda, tüm ülke vatandaşları şüpheli veya sanık haline geleceğini söyledi.

Gazeteci herkesle görüşür
“Gazeteciler meraklı insanlardır ve herkesle görüşebilirler” hatırlatmasında bulunan Gürsel , “Mesleğini ciddiye alan bir gazetecinin görevi, hele de köşe yazarlığı yapıyorsa, ülkesinin önemli meselelerine bakış açısını etraflandırmak, çeşitlendirmek ve ardından mukayesesini yaparak okurlarına sağlıklı, bütüncül ve tutarlı perspektif sunmaktır. Bu faaliyet hiçbir demokraside suç olarak görülemez, cezalandırılamaz. Bunun adı gazeteciliktir, gazetecilik suç değildir” dedi.

Otoriterleşmeseydik…
Gürsel, Cumhuriyet’te yaşandığı iddia edilen radikal yayın politikası değişikliğinden, FETÖ/PDY ve PKK/KCK örgütlerinin amaçlarına hizmet eder tarzda yayın yapılmasından sorumlu tutulmasına dair suçlamalara ise şu şekilde yanıt verdi: Benim yayın danışmanlığım ile gazetenin sözde yayın politikası değişikliğiyle ilişki kurmak abesle iştigaldir. Görevine 27 Eylül 2016’da başlayıp sadece 34 gün görevde kalmış bir kişinin yayın politikasını değiştirmesi nasıl mümkün olur? 5 ay köşe yazarlığı yapıyor olmam da yayın politikasını değiştirmeye etki etmez. Yenigün Haber ajansı imza yetkilisi olmadığım halde polis fezlekesinde bu şekilde yazılması görevi kötüye kullanmaktır. Türkiye’de otoriterleştiğine yönelik algı yaratmakla ilgili iddiayı da kabul etmeyerek “Hukuki değil, siyasi bir suçlamadır. Türkiye’deki rejimin otoriterleştiği iddiasını değişik dönemlerde yazılarımda belirttim. Maalesef bu öngörüm gerçekleşti. Aksi halde mesnetsiz suçlamalarla 9 ay sonra mahkeme çıkarak savunma yapıyor olmazdım. Uzun tutukluluk yoluyla cezalandırma başlı başına insan hakkına aykırıdır.

Artniyet söz konusu
Gürsel, söyle konuştu: “Burada beni, kriminalize edilmek istenen bir vakıf yönetimi ve şirket ile ilişkilendirerek, tutuklanmamı sağlamaya dönük bir artniyet söz konusudur” Savunmasının ardından Gürsel, beraatını istedi.

Hukuk cinayeti
Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, gazeteciliğin yargılandığı Cumhuriyet davasında 41 sayfalık bir savunma sundu. Atalay, “Cumhuriyet gazetesine yönelik soruşturma tam bir hukuk cinayetidir” dedi. Cumhuriyet gazetesinin şahsında yapılan bu operasyonun bütün gazetelere ve gazetecilere yönelik bir tehdit ve saldırı olduğunu vurgulayan Atalay, ”Bu yargılamanın birbirini tamamlayan iki amacı var. Birincisi, Cumhuriyet gazetesini ele geçirmek ya da susturmak. İkincisi, siyasi iktidarın istemediği haberleri, hoşuna gitmeyecek yazıları yayınlamayı düşünebilecek, aklının ucundan geçirecek gazetelere ve gazetecilere, maruz kalacakları akıbeti göstermek” diye konuştu.

‘Cumhuriyet teslim olmaz’
Bu operasyona gazetenin teslim alınmak, direnci kırılmak, pes ettirilmek istendiğine işaret eden Atalay, Cumhuriyet gazetesinin sıradan bir gazete olmadığını; bu ülkenin en köklü, kadim ve saygın gazeteleri arasında yer aldığını hatırlattı. “Bu gazetenin köklerinde, tarihinde ve hatta genlerinde bağımsızlık ve özgürlük tutkusu vardır” diyen Atalay, bu değerler ve gazetecilik uğrunda ödenmiş ağır bedeller olduğunu anımsattı. Atalay, “Gazetede çalışanlar gazetecilik değerlerinden ödün vermez, kimseye biat etmez, boyun eğmez, teslim olmazlar” derken savcıların, gazetelerin yayın politikasına karışma hakkının olmadığına işaret etti. Atalay ‘Bu gazetenin halkı bilgilendirme, gerçekleri kamuoyuna aktarma konusundaki ısrarlı tutumu nedeniyle yazarlarının ve çalışanlarının katledildiği, suikast ve cinayetlere, linç girişimlerine, hapisliklere maruz kaldığı, yine de teslim olmadığı bilinir. Bu gazete Cumhuriyet gazetesidir ve bir gazetecilik anıtıdır” dedi.

‘Evimizden ayakkabı kutuları çıkmadı’
Atalay’ın ardından Musa Kart’ın savunmasına geçildi. Karikatürle şiddete dayalı örgütlerin yan yana gelmesinin eşyanın tabiatına aykırı olduğunu söyleyen Kart, “Ergenler yeni kelimeleri akranlarına anlatmayı severler. Ergen bilirkişimizin kelimesi de manipülasyon” dedi. Kart, “Çalmadık, çırpmadık. Evimizden ayakkabı kutularına tıkıştırılmış dolarlar çıkmadı. 35 yıllık karikatüristim akıl almaz iddialarla suçlanıyorum. Suçlamayı aynen iade ediyorum” şeklinde konuştu.